ayvaz diye türbanlı bir kız tanırım. hala çok severim onu muhabbetimiz iyi, muamelesi ise çok çok iyi. o türbanın altında o beliren bal dudaklar, dudak farkıyla finish çizgisinde fark yaratırlar. hele o sürmeli iri gözler güzelce bağlanmış türbanın yüzde oluşturduğu güzel çerçevesi. türbanlılar için soyulmamış fıstık derler ya, o da ne la. bu olsa olsa üst katmerin ön yüzü açılmış fıstığın hınzırca açılmış yarı açık hali. gir gir çık çarşı izni serbest!
şimdi ismi ayvaz olunca birden ne alakaysa aklım köroğlu'nun avyaz atına gitti. ne alaka lan. kel alaka demeyin. ayvaz kel değil bi' kerem. öyle güzel yeleleri yani saçları var ki.
bolu beyini ayaklarıyla ezen ayvaz attır. köroğlu da kimmiş? bırak allasevesen ya. onun sadece binicisi. hımms tırss..peh!..ayvaz ayvaz olmadan önce o ne terbiyelerden geçti ne kapanışlar geçirdi haberin var mı be? bakıcısı denen dingil o güzelim hayvanceğizi kapatıp günışığına hasret herşeyden ver herkesten uzak harasında öylece terbiyeledi. neymiş keskinleşecekmiş. peki sen değil misin küçükken oynadığın körebe oyununda gözünü kapattığın bağı dayanamayıp iki dakkada çözüp hile yapan? madem o kadar biliyon kendini kapat dingil!... neyse, ayvazım şimdi artık seni oradan çıkarma zamanı ve açılma zamanı aynı türbanlı kız ayvazla sevişme zamanının ilk hali gibi. bütün o bastırdığın duygularını bir güzel yaşa ve üstüne benden başka kimseyi almamacasına. gerçi sen de basarsın belki erkek atların dolu olduğu bir yarış çiftliğini. o kadar bastırdığın cinselliğin sağı solu da belli olmaz, bakarsın o güzel toynaklı ayakların yıkar çiftleri kırarcasına... işte öyle bir kısrak ki bu, diğerlerinden farkı üzerinde kral atlarının giydiği o şatavatlı örtüsü. hadi ama acele et daha nice harami bey ezeceğiz beraber ama senden bir şartım var.. apaçi olmasam da kanımda az biraz siyu'luk var. atalarım da bana ata çıplak binmemi öğütledi.
+ mühendis misin aiiibraa? ahahahah!
- yok. 4 yıllık sığır yetiştiriciliği ve rehabilitasyonu mezunuyum.
bir arkadaşımdan duyduğum söz oldukça ilginçtir. türbanlı arkadaşları kinder çikolatalara benzeterek, "abi çok ilgimi çekiyor ya içinden ne çıkıcak merak ediyorum, onlara yavşıyorum" demişti.
günümüzde doğruluk payı olan önermedir.zaten türbanlıların giydikleri çoğu şeyden vücut hatları belli oluyo,rengarenk saten eşarplar da ayrı dikkat çekiyor ee türban takmanın mantığı nerelerde diye sorası gelir insanın...
efendim öyle bir tespit ki bu, japonya'da tusunamide suyun giremediği iç kısımlarda kapalı ve yüksek yerlerdeki evler, arabalar ve hatta en hafifinden banyolardaki sarı oyuncak ördeklerin yerli yerinde kalması, gülümsemesi kadar reel ve su götürmez bi' tespit... ya ne olacağıdı, hıı?
nasıl olmasın yahu? mahrem yerlerini gizlemenin verdiği dingin rahatlıkla, yüzündeki şuh ışıltı daha da bi' karşıdan ve yüzünden adeta akıyor sanki..mahrem yerlerin dedin de aklıma geldi. bal kutunun agdasını gizlediğin ve mis kokusunu sakladığın üstü beyaz dantelli nar çiçeği rengi iç çamaşırınla, yine sana göre ama bana zamanla kabul ettirdiğin ve başka bir mahrem yerin olan o uzun saçlarını gizlediğin koyu nar kabuğu rengi türbanının arasında benim açımdan bi' fark olacağını sanıyorsan yanıldığını sana şuh bir öpücükle ispatlayabilirim!..
+ aribra hadi bi' daha yap!
- önce diğer türbanı görelim!
+ peki..
elazığ'daki türbanlıları da içine katacak olursak doğruluk ihtimali biraz daha azalacak olan önerme. şayet ben türban bağlasam benim daha fazla giderim olur. tabi bunu tıraş olmadan da yapabilirim.
her zaman bilinmeyenin daha çekici olmasından kaynaklanan durum. sorun kız da değil acaba içinde ne var düşüncesine sahip abazan erkektedir. zaten her yerini ifşa eden birinin görülecek bir yeri kalmamıstır o da diğer tarafa yönelmiştir.
