evlilik hazırlıkları yaptığımız türbanlı nişanlım tarafından terk edileli uzunca bir süre kendimi toparlayamadım. hayallerim vardı oysa ki salih'e bile anlatmadığım. bebeklerimize onlarca takke ve patik örmüş, salih'e düğün için takım elbise bile diktirtmiştik...
zemzemi fazla kaçırdığım bir gecenin sabahına uyanmıştım bir kez daha. hz isa model saçlarımla sakallarım birbirine karışmış, kaptan mağara adamını andırıyordum. gözlerimi açtığım bu yere aşina olduğum söylenemezdi. amma velakin yatak odasında perde, banyosunda kapı, tuvalet masasının üzerinde gül suyu falan olmaması sebebiyle bu evin bir ateiste ait olduğu aşikardı... yataktan usulca kalkıp makyajımı yani sürmemi tazelemek için aynanın karşısına geçtim. aman allah'ım... başımda aysun hanımın dört sene önceki sevgililer gününde hediye ettiği takkemin yerinde yeller esiyordu. bununla birlikte, takkemin yerinde kırmızı renk 85 beden ikizlere takke bulunmaktaydı...
dün geceye dair hiçbir şey hatırlamıyordum ki akoyim. en son dergahta salih'le mekke yolu yokuştur, zemzemleri tokuştur diyerek kadeh kadeh zemzem içiyoduk. dün gece hakkında bir şeyler hatırlamaya çalışırken içeriden müzik sesleri gelmeye başladı. takkem bi milyon içeri koştum bir de ne göreyim... salih başında takke altı çıplak, iki tane türbansız bayanla all the single mumins mi ne öyle bi şarkı eşliğinde erotik dans şovlar yapıyordu. çevik kuvvet ekipleri gibi olaya müdahale edip; hemen biber gazı sıktım karıların yüzlerine. salih'i takkesinden tuttuğum gibi çektim ve türbansız bayanları da bir etuuu spesiyali olarak 32 yerlerinden türbanladım evden çıkmadan önce.
salih: dün gece zemzemi fazla kaçırdık mübarek, karılar da erik gibiydi kütür kütür. hahahhaha.
etu: sus salih piçi. kendimi kullanılmış, kirletilmiş hissediyorum zaten. takkem bile eskisi kadar beyaz değil. karnım çok acıktı akoyim, ceplerini yokla hurma filan yok mu yanında ?
salih: dün gece zemzemin yanında meze olarak yedik onları ya..
etu: gel bari şu caminin önünde sakat rolü yapıp dilenelim, evde kedi maması bile kalmadı. bu gidişle afrikalı çocuklara dönücez.
şansımıza cuma günü öğle vaktiydi ve millet daha camiden çıkmamıştı. hemen cami ayakkabılığının önüne geçip medyum keto taklidi yapmaya başladık. karnımızı doyurcak kadar para topladıktan sonra elimizi yüzümüzü düzeltip çaktırmadan cemaatin arasına katıldık ve kolkola girip caminin önünden türbansız geçen bayanları evlerine kadar takip ederek rahatsız ettik. ardından cemaatle elleşip şakalaşıp bir sonraki cuma namazında görüşmek üzere vedalaştık.
mutlulukla salih'le beraber kol kola girip ayşecik'in hayat sevince güzel filmindeki gibi çılgın danslar yaparak mc donald's'a doğru yürüyorduk. sonunda karnımızı doyuracaktık ne de olsa... vakit kaybetmeden birer çocuk menüsü alıp afiyetle yemeye başladık. salih oyuncağıyla oynadığı sırada çaktırmadan patateslerini yürütüyordum ki içeriye allah salih'ime bağışlasın; adeta cennetten huri prototipi olarak gönderilmiş, beraber gusül abdesti alınası üç tane dünya güzeli türbanlı bacım girdi. salih'in fosforlu kedi gözleri hemen onların olduğu yana çevrildi ve ''türbanınız olayım takın beni yavrummm hüloğğğ'' diye laf attı. tokadı bastım elbette, bize yakışmaz böyle şeyler...
çocuk menümü ağır ağır yerken çaktırmadan üç türbanşörleri dikizliyordum. onlar da bana bakıp gülüşüyorlardı, sanırım benimle tipimden dolayı alay ediyorlardı. köşedeki top sakallı, keltoş, gözlüklü bi psikopat da yemeğini yemeden oturup bizi izliyordu sanırım metamfetamin üreticisiydi... bacılarım sipariş vermek üzere kasaya gittiler ki takkelere durgunluk veren bu olay işte o zaman yaşanmaya başladı.
türbanlı bacı: üç mega mac menü, beş double mc chicken menü, patatesler en büyük boy, içecekler zemzem olsun. bir de 3-8-10 numaraları oyuncaklardan istiyoruz.
kasiyer: hanımefendi biz sizin gibi sıkmabaşlara hizmet etmiyoruz tamam mııaaa ? siktirin gidin köşebaşındaki tavuk dönerciden yiyin ya da kendi patateslerinizi kendiniz kızartın!
etu: selamün aleyküm, az önce dediklerini tekrarlar mısın ? saçlarım kulağımı kapattığından net duyamadım.
kasiyer: ay seni içeriye kim aldı bu kılıkla, ayyy tipe bak king kong'un evrim geçirmiş haliaa.
etu: ulan takkesiz, senin dilini keser sokak kedilerine atarım. ne varmış lan benim tipimde ? bana müdürünü çağır derhal köpek!!!!
allahsız kasiyer, müdürü çağırmasını istemem üzerine üzerinde ne varsa çıkarıp çırılçıplak soyundu. allah yok lan diye bağırıp chp'lileri gaza getircek diye korktum ama avret yerini gösterip ''müdür yok buna konuş.'' dedi. ulan sen misin türbanlı bacılarımı aç bırakıp bana yrk şov yapan; belimden gül suyu tabancamı çıkardığım gibi astala vista bebek deyip onun o çıplak ve günahkar bedenine defalarca ateş ettim. vücuduna yıllar sonra temizlik malzemesinin değmesiyle ateist kasiyeri oldukça kısa bir sürede etkisiz hale getirmeyi başardım. başına takke takıp, anadan üryan banktaki mc donald's palyaçosunun kucağına oturttuk sonra.
türbanlı bacılarımla kucaklaşıp on metre ötedeki çiğ köfteci heval rafet'e gittik. kilo kilo çiğ köfte aldıktan sonra türbanlı bacılarımızın bmw x5'ine atlayıp nurani evimize döndük. sabaha kadar çiğ köfte yiyip ilahiler eşliğinde vals yaptık. salih'le her birinin göbüş deliğinden de afiyetle hurma yemeyi ihmal etmedik. off ne çok eğlendik anlatamam...
türbanlı bir arkadaş mcdolads kasiyerine acaba kullandığınız etler helal kesim mi, helal kesim olan menüler hangileri dediği için kasiyer de kızıp hizmet vermiyor, yerine başkasını gönderiyor. türbanlı arkadaşın nişanlısı şakirt sözlük yazarı da bize şikayet ediyor. maşallah.
benim türbanlı bacılarımdan ne istiyorlar anlam veremiyorum ya. geçen gün işten geliyodum, zincirlikuyu metrobüsün orada k. atatürk dövmeli bir bayan genç bi kızın türbanını zorla çıkarıp beline taktı mezdeke dansı falan yaptı gözümüzün önünde. atatürk'ü koruma kanunu yüzünden hiçbi şey yapamadık off çok kötüydü yeter be.
