kadın erkek bütün insanlar sevişmeyi çok sever çoğu zaman bu dürtüleri toplum baskısı veya seçicilikten dolayı engeller. sinemada sevişmenin ayrı bi heyecanı vardır her insanda görülmemeyle birlikte toplum içinde yapmak gibi ayrı bir korkusunu taşır ancak bunu türbanla bağdaştırarak tespit yapmak insan doğasına ikiyüzlülük yapmak ve ahlak baskısını desteklemek değil de nedir?
türban düşmanı bir yazarcık parçasının (ne demekse artık türban düşmanı) (sanki türbanı erkekler takıyor da bir yakınına akrabasına kuytuda zarar vermişler gibi) sıçtığı tepsi. (tespit demeye bin şahit ister.
kim bilir belki de ablasını kız kardeşini sinema köşelerinde ararken ciddi ciddi böyle bir tespit yapmış da olabilir. kimse tanımasın diye türban filan takmıştır kardeşi belki de. kim bilebilir? sadece kendisi bilir tabi. sıkmasın canını olur böyle şeyler. aman ne sıksın ki canını zaten namus denilen şey beyinde he mi?
kim sevmez ki sevişmeyi türbanlı veya türbansız önemli olan duyulan hazdır türbanlı diye haz alamayacak mı insan tabiki de alır ve almalıdır. sonuç : türban hazza engel değildir.
Türbanlı kişilerin hertarafı kapalı olduğu için, sinema da ortam da karanlık ve sesli olduğu için el hareketleri çevre tarafından görülmez ve sevişmeyi kolaylaştıran bir ortamdır. Zaten türbanlı ya namuslu kimse onlardan böyle bişey beklemez. Çıkarken de türbanını düzeltmesi yeter ohh namuslu...
sevişmek kötü bir şey olmadığından eleştirilmemesi gereken durumdur. gerçi burada sevişmekten çok yiyişmek söz konusu ki bunda anormal olan hiçbir şey yok.
bu ve bunun gibi topluma aşağılayacak insanların tek ortak yanı, mustafa kemal atatürk'ü sevmeleridir. sanırım atatürkçü olmanın şartlarından biri türbanlılara hakaret ve aşağılayarak mutlu olmak var. bana inanmıyorsanız yazarların girilerini aratabilirsiniz. yeni nesil eğer böyle davranışlar yapacaksa kesinlikle atatürk ya öğretilmemeli ya da atatürk'ü anlatmanın başka bir yolu olmalı.