'adalet' dediğimiz kavramı dini simgeyle asla temsil edebileceğini düşünmediğim hakim türü. hele ki laik sistemde ve laik bir anayasayı uygulama konusuna bile değinmek istemiyorum. önemli görevlerde kesinlikle dini simge kullanılmamalıdır. çünkü güven vermiyor. bu durum haç kullanan, takke kullanan hakim içinde geçerlidir.
Ulan arkadaş sizin kitabınız değil mi "iki kadının şahitliği bir erkeğin şahitliğine eşittir"diye? Türkiye den önce hangi islam devletinde kadın hakim, müftü kadı vardı?
inancını belli eden birisine o inançtan olmayan birisi nasıl güvenebilir?
Ben Hristiyan olsam türbanlı kadın bir hakime nasıl güveneyim? Kadının kitabında "Hristiyanları öldürün" yazıyor.
ilk defa ortaokulda karşılaştığım zihniyete meze olmuş hakim.
yedinci veya sekizinci sınıftaydık, sınıf hocamız lise tercihlerimizi soruyordu sırayla. kızlardan birisi imam hatip okuyacağını söylediğinde; neredeyse 1 ders " kızların imam hatip okumalarının saçmalığı" temalı bir konferans dinledik hocadan.
bir sonraki derste ise; " imam hatip mezunu kızların kamu kurum ve kuruluşlarında çalışmamalıların nedenleri" konusunu işledik.
zira başörtülü bir imam hatip mezunu, imam hatip'in ardından bir tıp fakültesi okuyup doktor olduğunda; hastaneye gelen hastalara ayrıcalıklı davranırmış.
zira başörtülü bir imam hatip mezunu, imam hatip'in ardından öğretmenlik okuyup öğretmen olduğunda; öğrencilerine ayrımcılık yaparmış.
zira başörtülü bir imam hatip mezunu, imam hatip'in ardından x fakültesini bitirip x'çi olursa; y lere ayrımcalıklı davranırmış.
dolayısıyla imamhatip mezunu, başörtülü kızlar objektif olamazmış, taraf tutarmış.
peki ne yapmak lazımmış?
eğer ki;başörtülü bir kız, laik türkiye cumhuriyetinde bir iş sahibi olmak istiyorsa ya başörtüsünü çıkarmalıymış ya da iş sahibi olmamalıymış.
zira; objektiflik, doğruluk, tarafsızlık kişilikten değil de giyim tarzından kaynaklanan erdemlerdir.
zira; insanlık, haklıdan taraf olmak,doğruyu yanlıştan ayırt edebilmek ancak ve ancak giyim ve kuşamdan ötürü var olagelen ve var olabilen özelliklerdir.
zira başörtüsü; dini bir vecibe değil de subjektif yaklaşımın, at gözlüğünün, taraflılığın, haksızlığın, yanlışlığın göstergesi ve nişanesidir.
insanlar!
neredeyse herkesin; bir dini inanca, bir dünya görüşüne, takip ettiği bir kurallar bütününe sahip olduğu bir ülkede yaşıyoruz.
neden üniversite hayatını yeşil kabanla geçirmiş birisine, çekirdekten ülkü ocaklarında yetişmiş birisine, chp gençlik kollarında yetişmiş birisine, bir hristiyana, bir hintliye, veyahut bir edebiyat aşığına;
"yav bu edebiyat seviyor; şimdi hep edebiyatçılara ayrıcalık yapar"
"yav bu ülkücü; ülkücüleri kayırır"
"yav bu ata tapıyor; atlarla ilgili davalarda verdiği kararlar objektif olmayabilir"
demiyoruz da, başörtülü hakim konusunda;
" başörtülü hakim mi? töbe de lan. kayırır o şimdi. objektif olamaz. bak objektif olsun balkondan atlayacağım"
Ülkemizde ne yazıkki türbanlı bir hakimi, yahut türbanlı bir herhangi bir memuru çekemeyen gerizekalı bir kesim var. Bunlar laikliği götünden anlamış, yobazlıktan gözü kör olmuş kimseler. Türbanlı bir hakim adil olamazmış, bal gibi olur. Sizden bir cacık olmaz ama ondan olur. Aynı hakim mini etekle gelse bu sefer en adil hakim olur. Sizin bu gerizekalılığınız her zaman kaybettirdi size. Bir adam geldi sizin bu çarpık sisteminize karşı durarak cumhurbaşkanı oldu. Siz bunu hala idrak edemediniz. Anlayamadınız. Bizim hatamız nerde diye hiç kendinize sormadınız. Bu Ortaçağ kafasıyla kaybetmeye her zaman mahkumsunuz.
Ne şeriatla yönetilen ne de laik bir ülkede yeri yoktur.
Şeriat bir kadının şahitligine bile itibar etmezken (iki kadın ve bir erkegin sahitliği gerekir) hakim olarak kabul edecegini düsünmek gülünçtür.
Laik bir devletteyse kamu kurumlarında devleti temsil eden otorite dini simge taşıyamaz.
Netlestirmek gerekirse:
"“laiklik inançlara ilişmez. ama ‘kamusal alanda’ inançlarınızın parantez içine alınmasını talep eder... (öğrenci / öğretim görevlisi olarak) okula, (doktor / hemşire olarak) hastaneye, (posta memuru olarak) postaneye, (polis memuru olarak) karakola, (parlamenter olarak) parlamentoya adımınızı atarken dini cemaat ya da kavim aidiyetinizi kapı dışında bırakmak zorundasınız. toplumun özgürlüğü adına kişisel özgürlüğünüzün bir parçasından vazgeçmek durumundasınız. bu yerlerin kapısına asılan bir ilan gibidir laiklik. ayrı ayrı herkesin dinini ve özgürlüklerini koruyan ilanın üzerindeki mesaj da şudur: buraya bir cemaat üyesi olarak değil, bir birey olarak giriyorsunuz!” (kaynak: barbara spinelli “cumhuriyetin kapısındaki ilan” 27 ekim 2003, nilgün cerrahoğlu)
tarafsızlık ilkesine aykırıdır. ülkede laikliğe karşı savaş yokmuş gibi; tamamen seküler kalması gereken bir kalenin düşmesinden başka bir şey değildir. ayrıca ben hakim oldum diyelim; bir pastafaryan olarak makarna süzgeciyle duruşmaya girmek istesem neler olacak? kamusal alanlarda belli kısıtlar vardır ve olmalıdır da.
Su korkulari bi birakin amk. Ulkede tarafsiz yargi yok, hakimin sacina takildiniz. Devlet tarafsiz yargiyi guvenceye aldigi surece hakim basortuluymus de yok acikmis de zerre farketmez. Tarafsiz olmayacakmis, sanki hakimin kararina itiraz edemiyorsun. Yargi tarafsiz olduktan sonra, tarafsizligini koruyamayan hakim 3 gun barinamaz hakim olarak. Cocuk oyuncagi degil hersey. Ben hakimim ne karar verirsem o diye bir sey olmaz, normal demokratik bir ulkede.
Şimdi hakime hanım kapalı diye başı açık kişiyi yargılarken adaletsizlik yapmasından korkup karşı çıkanlar;
Yıllarca başı açık hakimelerin, kapalı kadınları, sakallı erkekleri yargılarken adaletsizlik mi yaptığını demek istediler?
Yada ergenlik psikolojisindeki gibi " benim babam, benim anam, benim takımım" gibi bencil duygularamı kapıldılar?
aynı kadının türban takınca vereceği kararlarda taraf tutacağını, ama o türbanı çıkarınca tarafsız olacağını zannediyorsunuz öyle mi? peki türbanı yasaklayınca beynindeki türbanı da engellemiş oluyor musunuz?
kıyafet, her ne kadar bir tarafı temsil de ediyor olsa, kıyafettir. karakter ise kıyafetten farklıdır. alakalı da olsalar her ikisi de farklı başlıklarda ele alınması gerekiyor. bu kadın eğer objektif bakamıyorsa, bunu başörtüsüne değil, karakterine borçludur. kıyafetinden ziyade karakterine dokunmak gerek.
Adam türbanlı hakimle saçını sarıya boyayan hakim aynı diyor.
Sen saçı sarı boyalı olan bir hakimi gördüğünde şu dine mensuptur diyebiliyor musun? Ya da şu görüştendir diye bir fikir yürütebiliyor musun? Herhangi bir topluluk canlanıyor mu gözünde mesela sarı saçlı kadınlar cemaati falan?
Türban böyle bir şey değil. Kabul edin ya da etmeyin türban bir simgedir. Karşındaki kişinin dini görüşünü yansıtır. Bu da tarafsızlık ilkesine aykırıdır.
Sanirim türkiyenin neden gelişmediğini ciddi ciddi burada anlıyorum. Ya insanlarda en küçük düşünme belirtisi yok. Bu kadar basit bir olayı bile yorumlamaktan acizler.
Turbanin piercingin onun bunun hakimlik yada baska bir meslek yapmada ne gibi engeli olabilir? Ne bu dusmanlik anlamadim. Laiklik din ve devlet islerinin birbirinden ayrilmasi demektir. Peki dine neden devlet karisir? Biktik bu kokusmus zihniyetinizden.