bulent ecevite neden kara oglan denildigini kıbrıs cıkarmasını gorememis bizlere sunan olaydır. merve kavakcı olaganca provakotor tavrı ile meclise turbanla girmis, bulent ecevit ise kukremis ve "bu hanıma haddini bildiriniz! burası devlete kafa tutulacak yer değildir!" demistir, ve provakator hanıma dersini vermistir. bulent ecevit in o gunku tavrı ve o gunku meclis konusması aklıma geldikce tuylerim diken diken olur hala.
bunun yanında hurriyet gazetesi olaydan bir gun sonra "efendiler!!!" diye sur manset yapmıs ve ataturk’e gonderme yapmıstır soz konusu olay uzerine. herkesin bildigi gibi zamanın meclisi ve komisyonu hilafetin kalkıp kalkmamasını tartısırken tartısmanın uzaması uzerine ataturk mecliste bir konusma yapar ve "efendiler, hilafet kalkacak ,bunun icin bir kac kelle gitmesi gerekiyorsa gerekeni yaparız." der, bunun konusmadan sonra vakit kaybedilmeksizin oy birligi ile hilafet kalkar...
edit:silinme nedeni olarak tamamen yazara ait olmalıdır entry denmis, bir sozlukte beni,m tarafımdan yazılmıs bir entrydir burada da yazdım kendi kendime mi alıntı yapacagım?
dün bir hanımefendi vardı televizyonda, daha da çıkacaktır sanıyorum ekranlara. kendisi "türban özgürlüğü"nden bahsediyordu. tabiki kendi tebasının jargonuna göre "türban" yerine "baş örtüsü özgürlüğü" olarak bahsediyordu konudan, fark etmez, materyal aynı. dile getirdiği meseleyi şöyle özetlersek,
"neden meclise baş örtülü girilemiyor?
neden halkın temsil edildiği bir yerde baş örtülü insanların da temsil edilebilmesi için baş örtüsü özgürlüğü yok?
türkiye'de %70 oranında baş örtülü kadın var ama seçme hakkına sahip olmalarına rağmen "inançlarından dolayı" seçilemiyorlar, meclise giremiyorlar. bu da büyük bir haksızlık."
öncelikle, "baş örtüsü özgürlüğü" diye bir şey yoktur, konu "baş örtüsü serbestliği"dir. yani baş örtüsünün de içinde bulunduğu dini olsun olmasın pek çok aksesuar veya simgeye "özgürlük" değil "serbestlik" tanınabilir. fakat bunun yanında o serbestlik tanınmaya da bilir, sadece baş örtüsüne değil başka örneklerde de bunu görebilirsiniz. hiçbirimiz canımızın istediği gibi giyinme "özgürlüğüne" sahip değiliz, şekillenmiş toplumsal kurallara göre o şekilde giyinmek "serbest" olabilir ya da olmayabilir. ha, "toplumsal kurallar"ın bizleri şekillendirmesine karşı olan biri varsa onu da hep birlikte "fuck the system!" demeye davet ediyorum, o da ayrı, ben varım.
imdi, konuyu böyle ele alacak olursak, yani "baş örtüsü neden mecliste serbest değil" diye sakin ve uygarca tartışabilirsek hem ucuz demokrasi kahramanlığı yapıp kimsenin tepesini attırmayız, hem de doğru düzgün konuşabiliriz. kaldı ki, ben de ilke olarak kendisiyle aynı fikirdeyim; yani, baş örtüsü ya da türban ya da eşarp her neyse, bunu takan kişiler de meclise girmelidir, girebilmelidir, bu aksesuara "serbestlik" tanınmalıdır. bu benim düşüncem.
yalnız, bunları dile getirirken öyle bir demagoji yapılıyor ki, işin çözümsüz kalmasını da sağlayan bence bu oluyor (bunu söyleyen kadın akp'nin kurucularındanmış, yani demagoji konusunda master yapmış başbakan'a çok yakın biri, doğal). gerçekten türkiye'deki kadınların %70'i baş örtülü olsun, bir itirazım yok sayıya, bilmiyorum çünkü. ama "işte bu yüzden seçilemiyorlar, seçilseler meclise giremeyecekler" demek için gerçekten kötü niyetli olmak gerek. yani sanki biz kadınlarımızı çok iyi yetiştiriyoruz, okutuyoruz, özgüven veriyoruz, özsaygı kazandırıyoruz da sadece baş örtüsü "serbestliği" yok diye büyük bir haksızlığa uğruyorlar. yapmayın.
sadece "kadın" olduğu için öldürülenlerin hesabını sorun bir gün de... her gün okuduğunuz tecavüz haberi için "bakan yok mu bu ülkede!" diye de bağırın... okula gönderilmeyen, gönderilse 13 yaşında türbana zorlanan, mecburen evlendirilen kadınlar için de bu kadar heveskar olun, bu kadar özgürlükçü, bu kadar demokrat olun be...
kimsenin inancına lafım yok, inançlı biri olmak için kafasına bir bez sarmanın yeterli olacağını düşünen biri varsa kendi bilir, karışmam. ama bilsin ki o örtü gerçekten vicdanlı biri olmaya yetmiyor...
