başörtüsü ile -kasten- bağdaştırılıp, aynı şeymiş gibi gösterilerek, temsil ettiği siyasi simge geleneklerin altında saklanmaya çalışılan örtü. baş örtüsü ve türban, tekrar söylemek gerekirse, kesinlikle aynı şey değildir, olmayacaktır. baş örtüsü dini değildir. baş örtüsünün saçın tek telinin bile görünmemesi gibi bir kuralı yoktur, keza baş örtüsü saçın önünü kapatmaz. türban gibi, sıkı da bağlanmaz.
dünyadaki en karmaşık ve en saçmasapan tartışmalara konu olmuş kıyafeti, takısı.
olay bir özgürlük meselesidir,
olay bir özgüven meselesidir,
olay bir bastırılmış duyguları kendine itiraf edememe meselesidir.
siyaset filan hikaye.
ya giyersin, ya giymezsin, olay bu kadar.
örtünmenin namusla hiçbir alakası olmadığı gibi,
açılmanın da çağdaşlıkla hiçbir alakası yoktur.
önemli olan geri kafalılıkdan kurtulmak. önyargıyla bakmamak.
kapalı insanın açığa göz kısması,
açığın kapalıyı hor görmesi,
bu sorunsal tabanında sağ-sol kavgaları.
gerçekleri göremeyen bazıları...*
Kimse camiye girerken türbanını çıkarmak zorunda değil. Sokakta gezerken de aynı şekilde.
birçok arkadaş devlet kurumlarına türbanla gireceğiz diye tutturmuş. Yarın kara çarşafla belki öbürgün burka ile.
Yasa giymeyecekmisin diyor. Bırakın günahı boynuna. Kadının saçıymış. Sen zaten kadının saçına iç geçirecek bir adamsan buna ne türban dayanır ne çarşaf. Kauçuğa dolasan gene bir
yol bulur.
dinlerin ortadoğudan çıkmasının cilvesi kıyafettir.
bilindiği üzere tüm semavi dinler ortadoğudan çıkmıştır, türban tartışmasının söz konusu olduğu din olan islam ise arap yarımadasından çıkmıştır. arap yarımadası ekvator üzerinde olup, çöllerle kaplı sıcak bir bölgedir. günümüzde güneydoğuya inerseniz benzer sıcaklar orada da etkilidir ve insanlar başlarına mutlaka birşey geçirip çıkarlar, aksi takdirle başa güneş geçmesi ve benzer pek çok rahatsızlık vukuu bulabilir.
doğal olarak arap yarımadası halkı da erkeğiyle kadınıyla sağlıkları için başlarını kapatıp dışarı çıkarlar.
kutsal kitapta bahsedilen sureler malesef diğer tüm sureler gibi, yazıldığı gibi anlaşılmaya çalışılmaktadır. kutsal kitapta en önemli nokta yorumlamaktır. buraya subjektif şeyler yazmanın alemi yok geçelim.
ancak türk kültürü, osmanlı döneminde arap kültürü ile çok içiçe girmiştir. bu içiçelik son dönemlerde yoğunlaşmıştır. bir arap kıyafeti olan türban ilk adımlarını bu şekilde atmıştır. daha sonra, arabistana ait olan herşeyi kutsal sayan mantıksız zihniyet yüzünden dinle ilgili birşey sanılmıştır.
bilindiği üzere üzerinde küfür bile yazsa bu ülke haklının %80i, arapça bir yazı görse ona hürmet eder.
hayır efendim, kapanılmalı. diyebilirsiniz. bu dinin gereksinimi de diyebilirsiniz. o zaman sorum şu olur; osmanlı devletinde şeriat kuralları geçerli iken, bir din devleti iken, ulema devlet yönetiminde söz sahibi iken nasıl oldu da türban diye birşey osmanlı halkı tarafından tanınmadı. son dönemlere dahi elimizde olan fotoğraflara baktığımızda tek bir türban göremeyiz. bir islam devletinde hem de!
nasıl olur da 600 küsür sene hüküm sürmüş bir islam imparatorluğunda türban yokken(veya arap kültürünü benimseyen azınlık grup tarafından kullanılırken) nasıl anneannelerimiz, babaannelerimiz çıkıp, bizim zamanımızda hiç kimse böyle birşey takmazdı yeni çıktı bunlar derken, ben çocukluğumda yaşadığım yerde bile tek bir türban görmemişken, ne hikmetse, dinci (dindar değil! dinci) tayfa para kazanmaya başlayıp siyasette söz sahibi olmaya başlayınca bir anda herkes takıvermiştir bu kıyafeti. ve nasıl bin küsür yıllık dine, 20.yüzyılda bir anda yeni bir şart yaratılmıştır?
hadi bunlarda bir şekilde cevaplandı..o zaman şunu sorarım
din dediğimiz şey akıl ve mantığa dayanır, tanrı asla insan için olumsuz, kötü birşeyi emretmez
oruç, namaz, hac gibi emredilen ibadetler hem insan faydası yönündedir. insana zarar veren veya aşağılayan birşey asla dinen kabul edilemez.
peki bu şartlar altında, kadınlar bu komik kıyafeti giyerek kendilerini saklayarak, hem kendilerini hem erkekleri, hem insanlığı, hem de dini aşağıladıklarının farkına varmazlar mı?
ben saçımı kafamı iyice saklıyayım ki erkek görmesin, görürse kendinden geçer, çünkü erkek hayvandır, azgın bir canavardır, ben iyice örtünüp sıkılıp kendime işkence edeyim, çünkü ben değersizim, ben her iki cinse de hakaret edeyim çünkü tanrı insanlara hakaret etmemi istiyor!!
ha nerde din özgürlüğü derseniz, buyrun sokakta namaz kılın, fakültede kuran okuyun, buna kimse karışamaz ama..
kusura bakmayın..
dini gereksinim diye kanacak insanlarlar pek yok, kanmış görünenler rant peşinde olanlar
ben bugün sokakta yaşasın sosyalizm diye bağırıp kızıl bayrak açarsam beni öldürürler
ama türban takanlar, nasılsa anında iş buluyor, ihaleler alıyor, para kazanıyor.
türban dini bir gereksinimdir
çünkü şimdi o para ediyor
özgür olmak ya da olmamak. bütün meseleyi özetleyen giysiymiş de biz bilmezmişiz. yozlaşmanın ötesine geçip "televizyonlardaki kadınlardan olcam ben" diyerek her gün kusan manken fizikli gençlerimiz gibi enine boyuna özgür(!) olamayanları tespit edip aşağılayabileceğimiz gösterge imiş. insan kendi iradesiyle(!) bir otomatik cinsel objeye, bir belli bir kilonun altında et parçasına dönüşebiliyor ama nedense yine kendi iradesiyle(!) dinini seçip gerektiği gibi giyinemiyor. pek enteresan, türban takanlar salak, ama bedeni üzerinden kendini pazarlayanlar pek akıllı.
iddia edeceğim gene, türban ne kadar siyasi simgeyse, transparan giysiler de o kadar siyasi simgedir. * ah benim 80 sonrası uyuşmuş beynim!
insani yönden bakıldığında kesinlikle suçtur. kimse isteyerek giyiyorum vs diye zırvalamasın, dayatmadır. islamiyet te örtünmek diye bir tanımlama olmasaydı sanmıyorumki insanlar böyle bir olgu geliştirsinler ve bu yoğunlukta kullanıp desteklesinler.
"Kadınlar ile erkekler arasındaki eşitsizliği açıkça vurgulayan, kadının toplumsal yaşamda yer alabilmesini belirli örtünme kurallarına bağlayan, toplumsal yaşamı dini esaslara göre biçimlendirmeyi talep eden siyasi islámin sembolü olan sey."
edit: insan evrilir, değişmezse devrilir. fikirlerim evriliyor, her gün her saat her dakika değişiyorum, aynı sizler gibi. 'tutarlılık' gelişerek evrilmekten daha değerli değil. o yüzden yıllar önce yukarıda yazdığım şey için utandım arkadaşlar. görüşlerimin, fikirlerimin nasıl da değiştiğini bir kez daha gördüm, o yüzden sözlük'ü seviyorum. bu yüzden utanmaktan eski benliğime bir selam gönderip entry'imi güncellemeyi gerek gördüm...
kadınlar ne isterlerse onu giyerler, takarlar, çıkarırlar, tekrar takarlar, içerler, yerler..
aynı bizim gibi, aynı dünyanın bütün insanları gibi.
kişi hangi kıyafetin kendisine nasıl "hissettirmesi" gerektiğinin farkındadır.
misal, ben bugün beyaz gömlek giydim çünkü toplantım var ve kendimi iyi-zinde hissetmemde bana yardımcı oluyor.
o yüzden "türban" bana kalırsa bir "hissetme-hatırlama-sadakat" eşyası, duruşudur.
"türban" dedikten sonra kaşınmaya başlayan bünyelerin alerjilerinden hemen arınıp, konuyu detaylı ve tarafsız bir biçimde ele almaları gerektiğinin kanaatindeyim keza çok komik oluyorlar, çok komik olmuşum!
saç nasıl mahrem olur anlayamıyorum. eğer amaç gösterişten uzak olmak(!) ve karşı cinsin ilgisini çekmemekse gözlerinizi de kapatın. bence bir erkeği kadının gözleride gayet etkileyebilir. birde şu her yerini sarmalayıp deli makyaj yapan "gerçek" müslüman kadınlarıda hiç anlamıyorum. ee nerde kaldı senin müslümanlığın? cevap: sözde.
gündemden hiçbir zaman eksilmeyen sorun. takanların takmayanlara o... diye bakmaya devam ettiği müddetçe de devam edecek olan sorun. şimdi "yok yaa hiç olur mu öyle şey takanı ilgilendirir o" zırvalarını tekrarlamayın. tamam takan taksın bana ne? ama ben takmıyorsam da ona ne? takmadığım için neden dinsiz oluyorum? neden kötü gözle bakılıyorum. ben ona neden takıyorsun? demiyorsam takan kişide gelip neden takmıyorsun? diyemez! dememeli!
daha düne kadar türban nedir başörtüsü nedir bilmediğimiz yada aradaki farkı arama gereği duymadığımız siyasete sokulması çok yanlış olan bir dini inanış şeklini yaşatma aracı.
inançlarının gerektirdiği şekilde bir yaşamı tercih etmiş olan müslüman kadınların örtünmek için kullandıkları bir tür başörtüsü, giysi.
Öncelikle inancın gereği midir buna bir bakalım :
AHZAB SURESi
59 - Ey peygamber! Hanımlarına, kızlarına ve müminlerin kadınlarına hep söyle de cilbablarından (dış elbiselerinden) üzerlerini sımsıkı örtsünler. Bu onların tanınmalarına, tanınıp da eziyet edilmemelerine en elverişli olandır. Bununla beraber Allah çok bağışlayıcıdır, çok merhamet edicidir.
NUR SURESi
31 - Mümin kadınlara da söyle: Gözlerini (harama bakmaktan) korusunlar; namus ve iffetlerini esirgesinler. Görünen kısımları müstesna olmak üzere, zinetlerini teşhir etmesinler. Baş örtülerini, yakalarının üzerine (kadar) örtsünler. Kocaları, babaları, kocalarının babaları, kendi oğulları, kocalarının oğulları, erkek kardeşleri, erkek kardeşlerinin oğulları, kız kardeşlerinin oğulları, kendi kadınları (mümin kadınlar), ellerinin altında bulunan (köleleri), erkeklerden, kadına ihtiyacı kalmamış (cinsî güçten düşmüş) hizmetçiler, yahut henüz kadınların gizli kadınlık hususiyetlerinin farkında olmayan çocuklardan başkasına zinetlerini göstermesinler. Gizlemekte oldukları zinetleri anlaşılsın diye, ayaklarını yere vurmasınlar. Ey müminler! Hep birden Allah'a tevbe ediniz ki, kurtuluşa eresiniz.
60 - Bir nikah ümidi kalmayan, çocuktan kesilmiş yaşlı kadınların ise, zinetlerini (yabancı erkeklere) göstermeksizin dış elbiselerini çıkarmalarında kendilerine bir vebal yoktur. Yine de iffetli olmaları kendileri için daha hayırlıdır. Allah işitendir, bilendir.
Alıntı : Elmalılı Hamdi Yazır Meali
Görüldüğü gibi Kuran, müslüman kadınlara açık ve net bir şekilde başlarını, boyunlarını ve diğer cinsel çağrışım yapacak yerlerini örtmelerini emrediyor. Bunda kıvıracak hiçbir taraf yoktur.
Türk insanının okumayı sevmemesi, kulaktan dolma bilgilere her daim itibar etmesi sebebiyle günümüzde bu tarz tartışmalar yaşanmakta ve hiçbir şekilde de sonuca bağlanamamaktadır.
Bizi bu tartışmaya sürükleyen önemli sebeplerden bir tanesi de, batı kültürü ile islam kültürü arasında kalmış olmamızdır. Batı kültürü islam kültürünü reddeder. Bu da gayet doğaldır, çünkü onlar hristiyandır.
Peki ne yapmalıyız?
Bırakın kim neye nasıl inanıyorsa öyle yaşasın.
Ha, din sömürücüleri, başörtüsünden rant beklentisi içinde olanları ise, artık halk ayıklamalıdır. Kimin iyi kimin kötü niyetli olduğuna halk bir yorum getirmeli ve gereğini yapmalıdır. Bunun da tek yolu eğitimdir.
sahih ifadesi başörtüsüdür. tesettürün simgesidir. fakat kendisi değil. zira tesettür kadının yabancı erkeklere karşı bütün ziynetlerini örtmesidir. yani iş başörtmekle bitmiyor. başörtüsü ile bazıları saçlarını örterken bazıları da akıllarını örter.
''AHZAB SURESi
59 - Ey peygamber! Hanımlarına, kızlarına ve müminlerin kadınlarına hep söyle de cilbablarından (dış elbiselerinden) üzerlerini sımsıkı örtsünler. Bu onların tanınmalarına, tanınıp da eziyet edilmemelerine en elverişli olandır. Bununla beraber Allah çok bağışlayıcıdır, çok merhamet edicidir.''
evet gerçektende islam da örtünmenin ölçütü budur. kadının tanınmaması ve vücut hatlarının tamamen -ama tamamen- belli olmayacak şekilde örtünmesidir. suudi arabistan da yeterince bol olmayan çarşaflar sattıkları için bazı dükkanlar kapanmış ve sattıkları mallar imha edilmişti.
pekala o zaman sormak istiyorum bu türban savaşçılarına, acaba hangi hanım ''inançları gereği'' türban taktığı zaman tamamen tanınmaz oluyor, kim olduğu anlaşılmıyor, vücut hatları belli olmuyor? EĞER inançları gereği kapanıyorsa tamamen islami ölçütleri ifade eden çarşafa ve hatta burkaya girmesi gerekirdi. ancak o zaman islamcıların samimiyetine inanırdık.
yok eğer türban takmanın nedeni inanç olayı değilde tamamen bireysel ve moda olmasından ötürü ileri gelen bir davranışsa bunun üzerinden yüce tanrıyı kullanmak ne kadar ahlaklı. kusura bakmayın ama keyif için kapanıyorsanız -ki çoğu öyle- kamu elbette ki bu absürdlüğe geçit vermeyecektir. beni de şort ve atletle almıyorlar okula.
Kuran'ı incelemek kadının kıyafetinin nasıl olması gerektiğini, islamın neyi söyleyip, neyi söylemediğini anlamamızı sağlar:
1)24 Nur Suresi 31
Mümin kadınlara da söyle: Bakışları ölçülü olsun ve cinsel organlarını korusunlar. Süslerini, kendiliğinden görünenler hariç açmasınlar. Örtülerini yaka açıklarına koysunlar. Süslerini şu kişilerden başkasına göstermesinler: Kocaları, yahut babaları, yahut kocalarının babaları, yahut oğulları, yahut kocalarının oğulları, yahut kardeşleri, yahut kardeşlerinin oğulları, yahut kendi kadınları, yahut ellerinin altında bulunanlar, yahut kadına ihtiyaç duymaz olmuş erkeklerden kendilerinin hizmetinde bulunanlar, yahut kadınların mahrem yerlerini henüz anlayacak yaşa gelmemiş çocuklar. Gizledikleri süsleri bilinsin diye ayaklarını yere vurmasınlar. Ey müminler, hepiniz topluca Allah'a tövbe edin ki kurtuluşa erebilesiniz.
Kadını kendi zihniyetine göre yaşatmak isteyen zihniyetin çarpıttığı ayetlerin başında bu ayet gelir. Bu ayetteki 'hımar' kelimesi geniş manalı bir kelime olup örtü manasına gelir. Eski Arap yazılarına bakılırsa hımarın yere konulan, masaya örtülen veya herhangi bir örtüyü tarif edebileceğini görürüz. Hımar, başı örterse başörtüsü olur, masaya konursa masa örtüsü olur. Allah eğer 'hımar' kelimesi ile başın örtülmesini isteseydi 'hımarürres' gibi bir vurgulama ile başörtüsü diyebilirdi: Böylece 'res' kelimesi ile baş bölgesi vurgulanır ve örtü kelimesi olan 'hımar' ile beraber başörtüsü net bir şekilde anlaşılırdı. Nitekim abdest alınmasıyla ilgili ayette başın sıvazlanması söyenirken, baş kelimesi Arapça karşılığı 'res' ile vurgulanır.
Üstelik ayette kapatılacak yerin yaka açığı olduğu geçer. Yani hımarın başı kapatması değil, ayette açıkça
yaka dekoltesini örtmesi istenir. (Yaka açığı manasına gelen 'cuub' kelimesi hem bu ayette kapanılacak bölgeyi belirtmek için, hem Hz. Musa'nın yaka açığına elini soktuğunu belirten ayetlerde geçer.) Hımar kelimesi sırf başörtüsü manasına gelse bile bu ayetten başı örtmek değil, yine yaka dekoltesini kapatmak anlaşılacaktı. Üstelik başörtüsünü Kuran'a maletmek isteyen zihniyet, açık bir saptırma yaparak ''felyedribne'' fiilini ''salsınlar'' diye tercüme etmeye kalkmıştır. Böylece ayeti okuyan ''başörtüsünü yaka açıklarına salsınlar'' şeklinde okuyacaktır. Oysa hiçbir şekilde ''darabe'' kökünden türeyen ''felyedribne'' fiili ''salsınlar'' manasına gelmez. Bu fiille örtünün yaka açığına konulması yani kapatılması anlatılır. Kuran'da salsınlar, indirsinler manasında ''felyüdnine'' kelimesi kullanılır. Allah böyle bir ifade kullanmak isteseydi ''felyedribne'' fiili yerine ''felyüdnine'' fiilini kullanabilirdi. Bu örnek bize gelenekçi zihniyetin, kendi fikirlerini doğru çıkartmak uğruna gereğinde Kuran'daki kelimelerin manasını kaydırmaktan çekinmediğini göstermektedir.
2)33 Ahzab Suresi 59
Ey Peygamber! Eşlerine, kızlarına ve müminlerin kadınlarına söyle cilbablarını(elbiselerini) üzerlerine giysinler. Bilinip incitilmemeleri için bu daha uygundur.
Bu ayetin anlaşılmasında kilit kelime''cilbab''dır. ''Cilbab'' Arapça'da gömlek, elbise gibi üste giyilen giysileri ifade eden bir kelimedir. Fakat hiçbir şekilde cilbab; belli bir yerden belli bir yere kadar örten giysi manasına gelmez.
Gelenekçi islamcıların kimisi kadının yüzü de dahil vücudunun tümünün örtülmesinin farz olduğunu, kimisi iki gözü, kimisi tek gözü dışındaki her yerini örtmesinin farz olduğunu, en ılımlıları ise yüz, eller ve ayaklar dışında her yerini örtmesinin farz olduğunu savunurlar. Oysa kadınların kapanmasıyla ilgili dinin tek kaynağı olan Kuran'da açıklananlar bu iki ayetle sınırlıdır. Yani kadınların başını örtmesi, peçe giymesi ve diğer anlatılan sınırlar Kuran'ın değil geleneklerin ve şahsi görüşlerin dine sokulmasının sonucudur. Eğer Allah böyle katı sınırlar çizmek isteseydi, bir ayette ''Cilbabla; yüzünüz ve elleriniz dışında her yerinizi örtün'' şeklinde bir sınırla kapanmanın sınırlarını çizebilirdi.
Örneğin abdest ile ilgili ayette Allah, yıkanacak yerleri tek tek saymış ve ''Dirseklere kadar ellerinizi yıkayın'' gibi ifadelerle kesin sınırları koymuştur. Eğer Allah kapanmada da kesin sınırlar koymak isteseydi, bunu en azından bir cümleyle belirtebilirdi. Geçmiş kavimlerin başına gelenleri bile detaylarıyla anlatan Kuran, her şeyi açıkladığını kendisi söyleyen Kuran, eğer kapanmada sınırları belirlenmiş bir ölçü olacaksa ve bu bir tek cümleyle bile açıklanabilecekse, niye bu cümleyi içermesin? Bu açıklamanın olmaması, haşa Allah'ın unutmuş olmasından değil, bilakis bu tarzda kesin bir sınır koymak istememesindendir.
türban değil başörtüsü o... kendine, kendi özüne, çağlar aşan yüce ve yüksek kimliğine, maneviyatına, özgünlüklerine ve özgürlüklerine bu kadar yabancı olma; medyanın *ötünden uydurduğu bu 'aşağılama' maksatlı sıfata 'itibar etme' sevgili sözlük; görüşün her ne olursa olsun...
"ey peygamber, eşlerine, kızlarına ve mü'minlerin kadınlarına dış elbiselerinden (cilbablarından) üstlerine giymelerini söyle; onların (özgür ve iffetli) tanınması ve eziyet görmemeleri için en uygun olan budur. allah, çok bağışlayandır, çok esirgeyendir."ahzab suresi 59.ayet
"mü'min kadınlara da söyle: "gözlerini (harama çevirmekten) kaçındırsınlar ve ırzlarını korusunlar; süslerini açığa vurmasınlar, ancak kendiliğinden görüneni hariç. baş örtülerini, yakalarının üstünü (kapatacak şekilde) koysunlar. süslerini, kendi kocalarından ya da babalarından ya da oğullarından ya da kocalarının oğullarından ya da kendi kardeşlerinden ya da kardeşlerinin oğullarından ya da kız kardeşlerinin oğullarından ya da kendi kadınlarından ya da sağ ellerinin altında bulunanlardan ya da kadına ihtiyacı olmayan (arzusuz veya iktidarsız) hizmetçilerden ya da kadınların henüz mahrem yerlerini tanımayan çocuklardan başkasına göstermesinler. gizledikleri süsleri bilinsin diye ayaklarını yere vurmasınlar. hep birlikte allah'a tevbe edin ey mü'minler, umulur ki felah bulursunuz."nur suresi 31.ayet
hakkında ayet olan bir konuda bilen bilmeyen konuşuyor.