okuyan, okumaya çalışan, araştırmak isteyen, bir yerlere gelmeye çalışan ya da gelen başörtülü kadınların taktığı söylenen yalandan siyasi simge. yalandan kamusal alanın amca oğludur bu yalan. eğer evinizde oturur, etliye sütlüye karışmazsanız başörtüsü olur bunun adı, kadınını eve kapatan müslüman yobaz olur bunların kocaları, eğer okumaya çalışırsanız türban olur bunun adı, takiyyecidir bunların eşleri, kesin. türban ya da başörtüsü, burada mesele buna inanan bir insanın bir yerlere gelip gelmemesidir, gerisi laf-ü güzaf. en basitinden okula türban gerekçesiyle alınmayan kızlar anneanneleri gibi başlarını bağladığında ay bu başörtüsüymüş deyip alınıyor mu, yoo, kimi kandırıyorsun o zaman.
geçen gün cnn türk'te radikal'den nuray mert şunu söyledi: "türban meselesi de irtica meselesine benziyor, ben başı kapalı insan görmek istemiyorum diyemeyenler bunun arkasına sığınıyor, olay çözülemez bir hal alıyor, herkes dürüst olmalı." efendim bunu nuray mert diyor, başörtüsü yok ama belki evde takıyordur, dışarda takiyye yapıyordur, di mi ama, ya ya..
ülkemde karışıklık oluşmasını isteyen ermeni soykırımına olmuştur diyip ortalığı karıştıran insanların, türbanın siyasi simge olduğu iddaasıyla ilgisinin olduğunu düşünüyorum...
bu gün doğuda tabutların üzerine kırmızı yeşil sarı renkli bayraklar örtülüyor ve düğünlerde o bayraklar baş gösteriyor, ama o bayraklar kimseyi rahatsız etmiyor, siyasi simge olmuyor, neden bir düşünün, sonra çıkıp burda hz. muhammed'in olduğunu iddaa ettiğiniz kaynagı belirsiz hadisleri yayınlayın, arapcadan türkceye cevrilirken çarpıtılmış kusursuz kuran'ın meallerini yazın, ahkam kesin ama siz ülkeyi karıştırmak gidişatı bozmak isteyenlerin oyuncağı olduğunuzu farketmeyin sakın..
pkk bayrağına tabi göz yumdurucak bazıları, doğudaki halk pkk'yı desteklemesse türkiye cumhuriyeti devletine nasıl kafa tutsun kıçı boklu örgüt, türkiye'ye nasıl darbeler vursun..
ama türban siyasi simge, çünkü karışması lazım ortamın ve eğitim seviyesinin düşmesi lazım, lise-üniversite mezunlarının da azalması lazım aksi takdirde ya türkiye gelişirse, eyvahh! ama merak etmeyin böyle bi kaos ortamında hiç bi ülke asla gelişemez..
bazı insanların, laikliğin islam dinine kini, nefretinden dolayı yakaladığını düşündüğü hede. anlatayım efendim;
öncelikle, türban sadece bir bez parçasından ibaret değildir. laikliğin, cumhuriyetin sadece bir bez parçası ile işi olmaz. türban yanlış veya doğru, br dinin farklı yorumlanış biçimleri ile ortaya çıkmış bir dini sembol, dini giysidir. türban ile sıklıkla karıştırılan başörtüsünün dini bir amacı olmayışı, ülkemizde başörtüsünün serbest olmasının birinci sebebidir. dolayısı ile laiklik ilkesi; bu noktada, dini bir simge ortaya konulduğunda devreye girmektedir. elbette; insanların dini gerekliliklerini yerine getirebilmesi için devletin düenlemler yapması gerekmektedir. fakat bu; türbanın serbest bırakılması şeklinde, kat'i surette olamaz;
keza; laik ve eşitlikçi bir ülke, sadece bir dinin dini giysisi hakkında böyle bir değişiklik yapamaz. bu durumda, bireyin din özgürlüğü olduğundan, birey, devletten her türlü isteği, din gerekçesi ile isteyebilir. bu durumda devlet bu isteği yerine getirmezse, bireyin dinine müdahalesi ve dinlere yanlı davranışı gerçekleşecektir. dolayısı ile, olası, dini sembol ve giysilerde böyle bir düzenleme, toplumun daha önce oluşturduğu geleneklere göre, sınırlanarak yapılmalıdır. örneğin, başka bir kulvardan örnek vererek, ülkemizde dini bir bayram olan kurban bayramı ve ramazan bayramı resmi tatil, fakat diğer dinlerin kustal günleri resmi tatil değildir. bu gibi noktalarda devletin dinlere taraflı müdahalesini görmekteyiz. bu gibi konularda, mutlaka, toplumsal değerler ve gelenekler, bütün dinlere uyaracak evrensel bir şekilde ele alınarak, mutlaka sınırlandırılmalı ve kararlar dine göre değil, dini kısıtlamayacak biçimde dinden bağımsız alınmalıdır.
yıl 1993, bahsi geçen zamana kadar türkiye'de türban sorunu diye birşey de yoktu! türban takan kızlar üniversitelere de giriyodu, sokakta gezerlerken başka bir düşünceye sahip insanlar tarafından farklı bir gözle bakılmıyordu hatta ve hatta birçoğunun aklına bile gelmiyordu türbanlı kadın türbansız kadın ayrımı yapmak çünkü nifak tohumları ekilmeişti!
taa ki 1993'e kadar. 1993'te o zamanki refah partisi lideri necmettin erbakan bir mitingte ve ortada fol yok yumurta yok iken şöyle bir konuşma yaptı: "türbanlı genç kızlarımız bizim namusumuzdur, onurumuzdur, gün gelecek bütün herkes onların önünde saygı ile eğilecek" ve ardında da "imam hatip okulları bizim arka bahçemizdir" açıklamasını yaptı ve ok yaydan artık çıktı. evet, türkiye 1993'ten beridir bu tartışmanın içinde, durduk yere yapılan bir konuşma ve onun getirdiği sonuçlar!
işte o gün o konuşma yapıldıktan sonra şimdinin "özgürlük savunucusu" ve bu konun muhattabı türbanlı vatandaşlarımız ve imama hatipli insanlar çıkıpta necmettin erbakan sadece 2 çitlem laf söyleselerdi, bugün ne türbanı tartışıyor olacaktık ne de bir imam hatiplinin kamuda çalışıp çalışmayacağını! o iki laf şuydu: " sen kimsin be necmettin erbakan biz senin arka bahçen olalım" ve "sen ne diyorsun be erbakan durduk yere türbanlılar hakkında orta birşey yokken türban onurumuz namusumuz diye partini bizle muhattap ediyorsun" işte o gün o 2 lafı edemeyen insanlardı bu sorunu yaratanlar, belkide bilerek etmediler, ama o 2 lafı o gün edemedikleri için bugün bunun acısını çok kötü çekiyolar; zira artık siyasetin simgesi oldular ve bunun da bal gibi farkındalar!
o yüzden vay bunun siyasetle alakası yok vay bu özgürlük sorun diye oratalarda dolaşmanın, türkiyeyi avrupa kapılarına şikayet etmenin hiç bir anlamı yok, kendinize ve yaşadığımız ülkeye zara vermekten ötürü gitmeyecek çabalar olduğunu da anlamanız gerekir!
dini inançları saygısı olmayanların sıklıkla hakaret etme amacı ile kullandıkları araç. ama unutmasınlar ki her hakarat aşağıdaki linkte resmi olan değeri tartışılmaz insanıda incitiyor.
kim ne derse desin siyasi simgeden öteye gitmez. öyle olmasaydı zaten yasak olmazdı.
önümüze ıstılıp ısıtılıp aynı döngüden bahaneler sürülür
- onların inancı o! hani özgürlük nerede? denir.
peki başı açık ve kapalı olan iki müslüman kadın farklı şeylere mi inanmaktadırlar?
tabiki hayır!
başka yönden bakarsak;
türban ataerkil toplumun dayatmasıdır, kadını bazı şeylerden uzak tutmak için küçük yaşta empoze edilir, doğal olarak sonra bu kadının kalkıp karşı çıkması beklenemez. ama bunu gömüp kadınlar istiyor denir!
tabiki! yok bir de karşı mı çıkacaklar!
türban bütün insanların kadına başka gözle baktığını düşünmektir.
zaten kimsenin işi ve gücü yoktur insanlara başka gözle bakmaktan başka. o yüzden türban takanlar nabus abidesine dönüştürülmüştür.
türban, insanları birer sapık yerine koymaktır.
dikkat ediyorum da ,son zamanlarda türbanlı ama tam makyaj , türbanlı ama daracık elbiseli, türbanlı ama kırıtarak yürüyen , türbanlı ama sokakta adamları kesen bayanlarda bir çoğalma var. ne diyorlar bunun adına , ılımlı islam mı ?
artık bu saatten sonra işlevini tamamen yitirmiş , siyasi bayrak haline getirilmiş hadise.
öncelikle türban ve başörtüsü tartışmasında anadolu halkının yerini iyi belirlemek lazım gelir. efendim, köylü halkın kullandığı şey başörtüsüdür ayrımı yapabiliriz çok kasarsak. fakat bu, köylünün yaptığının doğru olduğu, ya da modern olduğu anlamına mı gelecek? bariz bir şekilde koca baskısı ve gelenek görenekten gelen otomatlaşmış, yani hiçbir bilince dayanmayan bir baş bağlama şeklini doğru kabul edip bunu türbana karşı mı kullanacağız? bu şüphesiz mesnetsiz ve temelsiz bir argüman olacaktır, çünkü dinen köylülerin baş bağlama şekli doğru değildir. çarşafı şehirlilerin kullandığı gerçeğini de unutmayalım, köy yerinde daha serbestçe dolaşabilen kadınlar şehirlerde böyle gezemezdi. nitekim çarşaf aslında zamanının "şehirli kadın" giysisiydi.
türban tipi bir baş bağlama şeklinin ortaya çıkması çarşafın modern hayatla uyuşmazlığının ve köylü tipi başörtüsünün islamın emrini karşılamadaki zaafının ortak bir sonucuydu, bunu anlayamayanlar var aramızda. türban siyasi bir biçimde çıkmamıştır, çünkü bazılarının siyasi islam diye nitelediği şey aslında müslümanların köylülükten çıkıp bilinçlenmeye başlaması, gelenek ve görenekten kurtulup islamın eski sistematik ilim anlayışına dönmesiydi. yani büsbütün köylülükten kurtuluştu bu da, tıpkı cumhuriyetin kendi şehirli aydın-bürokrat sınıfını oluşturması gibi. ancak bu çaba hep bir karşı devrim olarak nitelendi ve cumhuriyetin oluşturduğu sınıfın histerik duygularıyla hep ötekileştirildi. sonuçta kendi kamusal alanına alışmış bu bürokrat sınıfı bu "öteki"yi hep bir tehdit ve karşı devrim olarak gördü.
aslında bu islami bilinçlenme hareketi de bu bürokrasi sınıfını tehdit olarak görmüyor değildi. çünkü islami bilinçlenme zaten dinamiklerini bu bürokrat sınıfının eylemlerine borçluydu. bürokrat sınıfı cumhuriyet kurulduktan sonra dinle alakalı herşeyi gerilemeye zorladı, ısrarla. dini eğitim veren hiçbir kurumun ve oluşumun kalmaması, sonucunda halkta dinle ilgili oldukça büyük ve genel bir bilgi eksikliğine sebep olduğunda, böyle idealist bir islam hareketinin doğmaması için sosyal olarak hiçbir neden yoktu.
şimdi bu bürokrat ve ana değerleri cumhuriyet devrimi olan sınıfın kendi sebep oldukları islami hareketten korkması komik kaçıyor. çünkü devlet ile dini birbirinden ayrı iki öteki yapmak kendi yanlışlarıydı ve sonuçları da yine kendi eserleridir. bugün çıkıp ağlaşmaları, dinin istismar edildiğinden yakınmaları ne yazık ki kabul görmeyecektir. çünkü kendileri din adına hiçbir şey yapmadıkları, aksine dini gerilettikleri için bugün dini sahiplenenler karşısında mağlup olmaktadırlar.
bazıları için zevk meselesi, bazıları için inanç meselesidir. neden? zevk meselesi olamaz mı? heyhat! fantezide sınır yoktur. doğru, aynı zamanda siyasal bir simgedir itirazım yok buna. neyse savunmadan önce bazı şeyler sorup kendimce cevaplamak istiyorum...
örnek: türban politik bir kimlik kazandırıyorsa siyasetin ya da hukukun yapması gereken o kimliği yasaklaması mıdır? başka bir çözüm bulunamaz mı? demokrasi de çareler tükenmez değil mi dostum? tükenmez. ama görünen o ki demokrasi de çareler tükenmiş.
anlamıyorum ben. ne oldu olum o bizim demokrasi hayellerimize, özgürlükçü hayellerimize, eşitlik hayellerimize?
artık demokrasi denince, eşitlik denince aynı fikirde olmayan, aynı düşüncede olmayan, inancı farklı yaşayanları bastırarak, yok etmeye çalışarak mı sağlanmaya çalışıyor?
medeniyete türbanı, islamı, düşünceleri yok ederek mi gidiliyor? paylaşmayı becererek, kültürleri yaşatarak gidilmiyor mu bu mına koduğum tek dişi kalmış canavara? bu soruma türban, türk kültürü değil diyip angutca savunmazsın inşallah. ne oluyor olum? senin pis sakalın, senin de iğrenç mini eteğin, benim de metallica t shirt'üm siyasal ya da başka simgeler kimliği yapıştırılmıyor da o fantezi ya da inanç peşinde koşan kişiyi nasıl bir kimlik yapıştıranları savunuyorsun? atatürk'ün annesi de kapalıydı, senin anneannen, babaannen in onların annesi de bir zamanlar türban takılıyor da. onlar o türbanla çağ dışı kalmadılar, medeniyeti buldular. sana mükemmel bir ülke bıraktılar. sen yak, yasakla medeniyet uğruna...
ne kadar karşı çıksanız da ne kadar savunsanız da türk kadının başı kapalıdır. büyük şehirlerde yaşayanlar anadolu'ya gittiklerinde bunu göreceklerdir. o şehirde saçına fön çektiren ya da evinden makyajsız dışarı çıkmayan kadının yerini başı kapalı kadın alır. ister kabul edin ister etmeyin. adı türban olsun olmasın.
modernlik anlayışımızın, cumhuriyetle birlikte hayatımıza giren devrimlerin özde değil sözde anlaşılması sebebiyle derini kavramayan, yüzeysel kanaatlardan oluşması, bütün bu yüzeysellik algısı içerisinde modernite kavramının içki içmek, baş örtüsünü atmak, şapka takmak gibi şekilsel ritüellere indirgenmiş olması gerçeğinden hareketle; türbanın moderniteye aykırı, geçmişi ve dini olanı yansıtıyor olması algısını tetiklemesi doğaldır.
zira modernizmin kapımıza bir piç gibi bırakıverdiği kavramların oluşma aşamalarını ne yaşadık, ne de bu kavramların doğmasına şahit olduk.modernizm bizim için hep batılı gibi görünmek, batılıya benzemek olarak algılandı.doğuya doğru yol alan bir trende batıya doğru koştuk.işte bu yüzdendir anlamayışımız kendi insanlarımızı.
köylü olarak bildiğimiz insanları ötekileştirmemiz hep bu yüzden.ne o ötekinin konuşmasını sindirebildik, ne de anladık meramını.ancak köyden kente göçle birlikte evrilen insanların bizimle aynı mekanlarda geziyor olması uyandırdı bizi.
evet o yassı şapkalı, şalvarlı pis adamlar, o başürtülü muhafazar köylü kadınları köyden kente göç ve anadolu'da oluşan sermaye birikiminin de etkisiyle değişti, ancak farkedemedik.irtica'dır, tehlikedir, kaka'dır dedik.ama ülkenin bu gerçeği, türkiye büyük millet meclisi'ne şöyle bir göz gezdirdiğimizde de anlaşılacağı gibi buldu bizi.
turban takmak kapanmak,sümerler de baslayıp yahudilik hristiyanlık ama tam anlamıyla uygulanması günümüzde islam da görülmektedir. sümerler de evlenmiş kadınları digerlerinden (bekarlardan ve fahişelerden) ayırmak için cıkarılmıs bir kuraldı cünkü evlenmiş kadınlar farklı bir giyiniste olunca toplumda baska erkekler tarafından rahatsız edilmeleri tacize ugramaları engellenmiş olacaktı. ama gel gelelim bu düsünceden dolayı degilde baska düsüncelerden dolayı hala turban kapanmak gibi durumlar devam ediyor! müslümalıkta bu kuralın baslıca konulma nedeni kıskanclıktır! baska sebeplerde vardır tabi ama gelişmiş toplumların bu tür düsünceler için asla kullanmayacagı bir yöntemdir, başlıktır. ha aksesuar için takılması da normaldir tabi*
öyle yada böyle, haklı yada haksız, ideolojik yada vicdani... artık ülkemizde olayın özeti şudur.
eğer kadın sokağa çıkıp en fazla komşusunu ziyarete yada bakkala gidiyorsa, kenar mahallelerde yaşıyorsa, eğitim düzeyi ilkokul terkten ibaretse, başındaki başörtüsüdür. devletimiz, devletlularımız için bir zarar teşkil etmez.
ancaaak...
hanfendi, bu örtüyü takarak kitapçılara, konserlere gidiyorsa, herhangi akademik bir platformda yer alıyorsa, onu bırakın devletimizin büyükbaşlarının sorgulanamaz bir şekilde tekelinde olan siyasetten az biraz anlıyorsa ve ilgileniyorsa o zaman bu türbandır, öcüdür! bööö yapar, yer, amandır, şeriattır, laiklik elden kaçmıştır, gidiyordur. ona göredir. hatta "haydi türkiye meydanlara"dır.