merhaba sayın okuyucu ve yazarlar. yine bu ülke insanını birbirine düşürmek ve birbirine kırdırmak adına ortaya atılmış bir mesele ile karşı karşıyayız.
peki bu yeni bir mesele midir? tabi ki hayır. türkiye cumhuriyeti'ne dostça yaklaşımlarda bulunan bazı devletlerin ki ,devletler arasında asla dostluk yoktur, çıkar vardır, aldatmacasıdır. çok fazla değil, osmanlı imparatorluğu'nun yıkılış, türkiye cumhuriyeti'nin temellerinin atılış yıllarına... 1920 sonrası döneme gidelim:
efendim, bu dönemde osmanlı imparatorluğu; meşrutiyeti ve dini yönetimi korumaya çalışırken vatanı parsel parsel satıyor, bile bile tutsaklığı kabul ediyordu. atatürk ve bir kısım vatansever aydınlar ise; dini bir yönetimin olumsuz olacağını ve din ve devlet işlerini birbirinden ayırmayı planlıyorlardı. meclisin kurulması ile demokrasinin işleyişinin başlaması ve "laiklik" sözcüğünün telaffuz edilmesi bazı kesimleri rahatsız etti ve bir kısım kendini bilmez, kendine şeyh diyen densizler, arkasına dini kullanarak taktığı topluluklardan faydalanarak, ayaklanmalar ile birlikte olaylar çıkartmakta idi. 1924-1938 yılları arasında anadolu topraklarında tam 18 ayaklanma çıktı. bunların içerisinde en önemli ve yaralayıcı olanları ise şeyh said ayaklanması ve menemen olayında kubilay'ın şehit edilmesiydi. bu ayaklanmaların genel nedeni ise kendini bilmezlerin "din elden gidiyor" vesvesesi idi. bugün mecliste büyük çoğunluğu elde bulunduran partinin önde gelen isimleri de bu ayaklanmalara öncü olan bir kısım şeyhlerin torunlarıdır.
arkadaşlar; yine bu din ve devlet işleri, yani laiklik ile ilgili mevzular halkın en hassas olduğu mevzulardır. bu olay eyyamcılardan, bir tarafın; "haydi cihad var", diğer tarafın; "atatürk'ün emaneti laik cumhuriyet elden gidiyor". söylemleri ile birbirine düşürülmesinden, bizi bize kırdırmaktan başka hiçbir şey değildir.
peki bu daha önce denenmedi mi? tabi ki farklı yollarla denendi. yine hafızamızı biraz zorlayalım, 1970'lerin başlarına gidelim. bu seferki konu, sağ-sol çatışması idi yine halk birbirine kırdırıldı. sebep? sen sağcısın da, ben solcuyum efendim. kardeş kardeşi öldürdü, 12 eylül öncesi ise günlük kurban sayısı 30'a evet arkadaşlar tam 30'a çıktı. 1973'ten sonra giderek anarşi tırmandı. Sağ-sol çatışması büyüdü. her kademede eğitim durma seviyesine geldi. yüksek enflasyon oranları, büyük ekonomik krizin haberciliğini yapıyordu ve yine zarar gören aslında bizlerdik. yine kendi kendimize -tabi kışkırtmalara kapılarak- kapanması güç yaralar açmıştık.
gelelim günümüze; hala deneniyor bu halkı birbirine düşürmenin yolları. ilk önce yine bir sağ-sol deneyelim dediler. olmadı... daha sonra acaba kürt-türk çatışması yapabilir miyiz dediler. olmadı... sıra yine en hassas yere dine geldi arkadaşlar. neymiş efendim türban sorunuymuş. bizim türk milleti olarak bu durumlardaki zafiyetimizi çok iyi biliyorlar. provakasyonlara gelmeden her şeyi akıl ve mantık çerçevesinde yorumlayarak, ülkemize böyle olaylardan gelen zararları göz önüne alarak, verebileceğimiz zararı da düşünürek böyle provokasyonlara gelmeyiz, gelmemeliyiz. en azından kendi halkımıza, kendi insanımıza biraz sağduyulu davranmalıyız.
"...kimi yerlede kadınlar görüyorum ki, başına bir bez, ya da bir peştemal ya da benzer bir şeyler atarak yüzünü, gözünü gizler ve yanından geçen erkeklere karşı ya arkasını çevirir, ya da yere oturarak yumulur. bu durumun anlamı, gösterdiği nedir?
efendiler uygar bir ulus anası, ulus kızı bu şaşırtıcı biçime, bu vahşi duruma girer mi? bu durum ulusu çok gülünç gösteren bir görünüştür.hemen düzeltilmesi gerekir." m.kemal atatürk (1927)
türk inkılap tarihi enstitüsü
(bkz: atatürk'ün bir sözüne atıf yaparken kaynak ve tarih vermek)