bir de şu laf vardır: başörtü değil türban karşıtlığı ! buna benzer türetilen çokca karşıtlık lafları vardır. bıyık değil sakal karşıtlığı, namaz değil beş vakit namaz karşıtlığı, okumak değil sosyalist literatür okumak karşıtlığı gibi. bu böyle çoğaltılılabilir. "anamızın nenemizin yaşmağına evet, ama türbana hayır" kabilinden laflar demek istediğim. yani senin anlayacağın: sıcak görünmeye çalışmak için kurduğun sahte cümlelerden evvel biraz latife tekin'le biraz ruhat mengi'yle seviştiğini , çokca kemalizm yazılı dövizler okuduğunu, o gelişmekten aciz minik ve güdük kalmış zihninde bolca orduları göreve çağırdığını bilmekten uzak değiliz.
yıllarca yağmur - yaş demeden okul bahçelerinde gereksiz andlar okumakla, 23 nisanlarda çocuk olduğuna isyan ettirecek kadar uzun süre güneşin alnında pişmekle, binbaşı rütbeli üniformalarla çocuk bayramı kutlamakla , 19 mayıslarda devlet ritüeline dönüşmüş ayinlerde yer almakla, o uzun ve manasız yürüyüş ve tören alaylarıyla yetişen nesillerden farklı düşünmesini beklemek bile ciddi bir farklılıktır. bu tür bir beyin inşaasının nihayetinde türetilen resmi ideoloji evladlarına türbanın da bir hakk olduğunu ve yemek yemek , su içmek kadar doğal bir şey olduğunu ve en nihayetinde bireysel bir tercih olduğunu anlatmak zebraya kuantumdan bahsetmek gibi birşey.
ben bir ateistim fakat şunu da söyleyebilirim ki , boştur , yanlıştır. Ne bir insanın inancına karışılabilir ne de herhangi bi kıyafetine. Asıl yobazlık o zaman yapılmış olur. Modern olacağız ayağına kimse kimseyi yerin dibine sokamaz veya onu aşağılayamaz. Kemalistlik veya laiklik -ne derseniz deyin- bu değildir. Böylesine sığ bir düşünceye hiç bir insan sahip olmamalıdır.
Tıpkı bir insanın haçla dolaşmasına karşı çıkılamayacağı gibi bu da oldukça normaldir.
sembolik bir karşıtlıktır. bu aslen kapalılık karşıtlığıdır.
9 yaşında bir kız çocuğu, çok değil, yalnızca 9 yaşında. babası namazında niyazında, annesi kapalı, bir abisi var ki mahallenin bıçkın delikanlısı, cebinde bıçak, elinde tesbih.. kesmez kimseyi ama, ne olur ne olmaz hesabı hani.. cumaları namazdan sonra arkadaşlarıyla dört döner mahalleyi.
kız çocuğu baskı altında. babası, abisi, annesi kapatmış onu, henüz 9 yaşında. önünde bir seçenek olmamış hiçbir zaman. bir yolu karanlık kapatmış, diğer yolu annesi babası. karanlıktan gitmek zorunda küçük kız.
annesi de kapalı, kızına baktıkça kendi küçüklüğünü yeniden yaşıyor ve işin ilginci hiç içi sızlamıyor. tepkisiz gibi... kızını kapatıyor, bazen de üstünü örtüyor kızının geceleri.
9 yaşındaki kız cocuğu okula gidince günahkar hissediyor kendini. çünkü saçı başı açık, ne ayıp.. erkekler günahkar, her yanında erkek var, babası tembihlemiş, konuşma diye, konuşursan yakarım. abisinin ise umrumda değil kız kardeşi ama, konuşursan erkeklerle keserim diyor küçük kıza gecenin bir köründe.
9 yaşındaki kız çocuğu ne zaman dışarı çıksa özeniyor, cıvıl cıvıl kıyafetler dört bir yanında, karanlığını şenlendiriyor. ağzı açık dolaşıyor sokaklarda, "niye?" diye soracak yetisi yok, gücü yok, öğrenimi yok. bir cevap verilmiş ona: "çünkü böyle bu işler."
9 yaşındaki kız çocuğu bir gün bir çocuk seviyor, abisi görüyor onu, iki çizik atıyor. biri kızın yüzünde diğeri çocuğun. aşk kanatıyor, karanlık kanatıyor.
9 yaşındaki kız çocuğu da bir gün büyüyor elbet. 20 yaşında olmuş ve düşünmeyeli çok olmuş, artık o da hazır olmuş. kapanmış gözleri, daha da önemlisi ruhu kapanmış. direnci hiç olmamış ki kırılsın. küçük kız büyümüş, annesi gibi olacak belli. tek istediği türbanı. onu takınca rahat, onu takınca kimse ona bulaşmayacak. bu dünya günahkar, pis bu dünya. türbanı onu koruyacak.
istediği tek şey türbanı, çünkü bu onun en doğal hakkı. bu onun özgürlüğü, ve evet onun "kendi seçimi". kadın-erkek eşitliği, bu onun kendi seçimi.
bu kadar tantanası yapılmasının komik olduğu tartışmadır.
kimsenin kıçındakiyle başındaki beze karışacak takatimiz yok.
başı açıkta başı kapalıda insandır.
ha açık kapalıya , kapalı açığa toplumsal baskısını sunduğunda işler değişir.
şimdi denecekki başı kapalılar üniversiteye giremiyor.
giremez arkadaşım orası devlet kurumudur. yök bu ülkede olduğu sürece de üniversiteler özgürleşemeyecektir.
ha dersin ki başı açık giriyor kapalı giremiyor bu nasıl eşitliktir. evet haklısın ama bir yere kadar...
farklı bir açıdan, başka hiçbir dünya ülkesinde bulunmayan şeriat tehlikesi nin ülkemizde yaşanmaması için oluşan ve oluşması gereken davranıştır. diğer ülkelere bakın en önemli tehlike ırkçılıktır. gelin görün ki bizde de bu tehdit yoktur. bazı değerlerin korunması için bence gerekli -ama yeterli mi tartışılır- şarttır.
yazmayayım diyorum ama hani havuza girince işeyesin gelir ya, bir tuhaf oluyorum.
malzemelerimizi sayalım, geç oldu yazar uyuyacak:
bir adet küçük başörtüsü değil, türban
bir diş siyasi simge.
zevke göre baharat.
yapılışı:
kardeşim biz başörtüsüne değil türbana karşıyız diyerek kısık ateşte bir müddet pişirilir. daha sonra biz inanca karşı değiliz abi nenemiz de örtüyordu, biz siyasi simge olarak kullanılmasına karşıyız eklenir.
ortalık kızışana kadar kavrulur.
daha sonra; tabii ki özgürlüklerden yanayız ama "her şeyin bir şeyi var" katılır. ama kardeşim burası devlet kurumu öyle de gelinmez ki boca edilir.
daha sonra devleti insandan bağımsız bir yere koyarak, sanki devlet dediğimiz şey insandan müteşekkil değilmiş gibi, suç ona yüklenir. şirinlik yapılıp vaziyetten sıyrılmaya kalkışılır.
daha sonra temcit pilavı kıyamındaki yemeğimiz servis tabağına alınır.
yahu bir bayanın kullandığı örtünün siyasi simge olup olmadığına nasıl karar veriyorsun da yasaklıyorsun onu? neye dayanıyorsun? bir insan hiç bir siyasi kaygı taşımadan, sırf inandığı için başını örtüyorsa bu insan ne olacak? sen nerden bileceksin bu bayanın başındaki örtünün siyasi olup olmadığını? bir amblem, rozet adı üzerindedir. ciddi ciddi siyasi bir şeyleri yansıtır. ya başa örtülen örtü? nasıl ayırt etceksin ki bunu?
alnında yazıyor mu insanların örttüğüm şey başörtü yada türbandır diye?
sırf inançları nedeniyle örttüyse ama siyasi simge muamalesi yapıyorsa bu bayanın suçu nedir ki o zaman?
bence de mesele, zihinlerde zihinlerde büyütülmesinde, siz insanların üzerine bu siyasidir diye gittikçe mesele büyüyor..tartışmalar başlıyor..kılık kıyafetin mesele edilmesi çok komik kaçıyor...bu hangi kıyafet olursa olsun..
insanların kılığında kıyafetinden ürkmek, çok gülünç kaçıyor...
kimse kimsenin giydiğine karışmasa bak herşey nasıl yoluna giriyor.
sonuç itibariyle,saçmadır, boşunadır, yazıktır, zaman kaybıdır vesselam...