tüm üniversiteler paralı olsun, caddebostan'a gelenden kira alayım, kodesten çıkmak için şans kartım da var. monopoly'nin kraliçesi ben olayım ben!
ilköğretimi sekiz yıl zorunlu yaparlar. okula gönderilmeyen kız öğrencler için kampanyalar düzenlerler "baba beni okula gönder!" sloganları falan fişman...
lise bitince de "dur senin paran yok pis sefil, artık okuyamazsın" mı denilecek bu kızlara.
endüstri meslek liselerinin önünü açmak için küçük beyinlerini zorlar zorlar dururlar, ortaya çıkan bir halta benzemez o ayrı... ön açma, sonra tıkamak için mi yapılmış olacak yani?
e oldu olacak bir ilahiyat fakülteleri ücretsiz olsun yurdum gençleri bir o yönde ilerlesin, dursun.
gerek devlet üniversitesi gerek özel üniversite olsun hepsi paralıdır. daha ne kadar paralı olabilir ki. yok harç parasıymış yok yemek parasıymış yok kitap bilmem ne parası...
ya merak ettiğim bişey var. bedava olan var mı? zaten senede veriyoruz en az 800 küsür tl parayı. üniversite devletin sunduğu yarı kamusal bir maldır. biraz maliye anlatalım size. devletin sunduğu mallar dörde ayrılır.
1- tam kamusal mallar. örnek olarak milli savunma. bu malların özellikleri bölünememesi ve fiyatlandırılamamasıdır.
2- yarı kamusal mallar. örnek olarak üniversite. özelliği bölünebilir ve fiyatlandırılabilir. ancak fiyatı sağladığı pozitif dışsallıklar nedeniyle fiyatı ucuzdur.
3- özel mallar. kısaca kitler. tani thy falan. devlet çok masraflı olduğu için bizzat kendi sunar bu hizmeti ama parası neyse onu da alır.
4- erdemli ve erdemsiz mallar. bunlar da devlet tarafından üretebilen ama özel sektöre de * devredilebilen mallardır. erdemliye örnek olarak yetiştirme yurtları, huzur evleri falan verilebilir. bunlar özel sektöre de devredilebilir. ancak erdemsiz olan mesela tekel ürünleri falan bunlar sadece devlet kontrolünde üretilip satılabilir.
şimdi konumuza gelirsek üniversite yarı kamusal bir maldır. sağladığı dışsallık nedeniyle de fiyatı olması gerekenin altındadır. şimdi siz bunu alıp da özel mallar sınıfına katarsanız yani gerçek fiyatıyla sunarsanız sağladığı pozitif dışsallıkları hiçe sayarsınız. ha bu arada pozitif dışsallık deyip duruyon o ne ki diyen varsa o da bir olayın başka olaylara olumlu katkı sağlamasıdır. mesela üniversite öğrencisi eğitim alarak kendisine fayda sağladığı gibi toplumun genel bilgi düzeyini artırdığı ve topluma faydalı olduğu için dışa da fayda sağlar. bu pozitif dışsallıktır. negatif dışsallık da var. o da mesela sigara. sigara içen kendine de zararı var yanındakilere de. bu konumuzla alakasız olduğu için geçiyorum. işte dediğim gibi sağladığı pozitif dışsallık göz ardı edilerek bunu özel mal kapsamına alırsak üniversite okuyabilecek insan sayısı azalır. veya daha niteliksiz insanlar baba parasıyla hak etmeden orda olurlar. bu da toplumun genel bilgi seviyesini düşürür. bu da toplumsal refahı azaltır ve gereksiz insanlar iyi yerlerde olduğu için toplum çöküşe girer. şu anki şartlarda eğitim gerçek fiyatıyla sunulamaz. ha ne zaman ki tam liberalizme kavuşuruz ve herkes çocuğunu yüksek fiyatlarla okutabilecek durumda olur, durumda olmayanlarınkini de devlet karşılar o zaman yapılabilir ama şu anki şartlarda mümkün değil.
türkiye şartlarında gençlere üniversite okumayın demektir. içinde bulunulan ekonomik şartlar düşünülürse bir çok üniversite öğrencisi diğer ülkelere göre az sayılabilecek harçları bile yatırmakta zorlanırken, daha da arttırılarak ancak onlara okumayın denilmiş olur. gençlere yardımcı olup ekonomik şartlarını iyileştirecek çözümler aramak yerine türk zekasıyla bulunmuş çözümsüzlüktür.
öss'yi kaldırabilmek için en basit çözümdür. o zaman parası olan istediği yere kaydını yaptırabilir. şimdiki gibi barajı geçme derdinden de kurtulurlar.
ülkemizde dile getirildiğinde ''parası olmayan okumasın mı'' , ''bin bir zorluklarla üniversiteyi kazanmış bu ülkenin fakir ama zeki çocukları ne yapacak ? '' gibi demagojik sığ tepkilerle karşılanarak beklenenin aksi bir sonuç vermemiştir.
eğer meseleyi devlet-birey ilişkisi içinde incelersek daha veerimli olacağı kanaatindeyim.zamanla topluluklar halinde yaşamaları zaruri hale gelen bireylerin, kabaca birbirleri arasındaki anlaşmazlıkları çözmek, bireyleri birbirine karşı korumak için devlet denen büyük bir örgütün oluşturulması ihtiyacı hissedilmiştir. icat edilen bu devlet bünyesinde var ettiği alt kollarla (bürokrasi) insanların sorunlarını gidermeye, ortak amaçlarına hizmet etmeye calışmıştır. bireyleri birbirine karşı koruyan adalet sistemi oluşturulmuştur, hayatın kolaylaşabilmesi için altyapı yatırımları, yollar, köprüler yapılmıştır, topluluğu dışarıya karşı korumak için güvenlik güçleri oluşturulmuştur. ancak devlet bunları yaparken ortaya yeni bir sorun çıkmıştır. bu hizmetlerin finansmanı? bireylerin teker teker bu hizmetlerden edindiği fayda hesaplanamayacağına göre mecburen ''her birey gelirine göre vergi vermekle mükelleftir'' denilerek alınan vergilerle bu ortak harcamalar finanse edilmiştir..
yukarıda özetle ne diyoruz? devlet yaptığı hizmetlerden kim ne kadar faydalanıyor hesaplayamadığından ötürü herkesten ayrı ayrı aldığı hizmetin bedelini tahsil edemiyor. dolayısıyla her bireyden gelirine göre vergi alıyor, oluşturulan havuzdan bu hizmetlere ödenek ayırıyor. nihayet hayatınızda hiç geçmeyeceğiniz köprünün parası da sizin verginizle yapılabiliyor.
şimdi dönelim universite meselesine ; aynı koşullar univerite eğitimi için geçerli midir? universitede hizmet alacak öğrenciler bellidir. universitenin vereceği hizmetin maliyetleri (hoca ücreti, hizmetli ücreti, bina giderleri) bellidir. o zaman neden herkes aldığı hizmetin parasını ödemesin. hadi biraz da ben duygu sömürüsü yapayım ; ardahanda açtığı oto tamircisinden üç kuruş para kazanan ahmet efendi, ilkokul mezunu çocuklarının rızkından kesip, marmara universitesinde bmw ile okula giden berkecanın eğitim masraflarını ödemek zorunda mıdır? devletin neden her isteyeni bedava universite okutmak gibi bir görevi olsun?
kaldı ki turkiyede zaten üniversite seviyesine gelene kadar maddi imkansızlıkları olanlar -istisnai durumlar muhakkak vardır- elenmektedir. lise giderleri, dersane ücretleri derken oraya, universite kapısına gelmek bile belli bir maddi yeterlilik istemektedir. yani zaten universiteye girenler parası olmayanlar değil. neden parası olanları parası olmayanlardan (parası olanlardan da) aldığınız vergilerle okutuyorsunuz?
bunun yanında devlet şu kadar da sosyal olsun diyoruz : universiteye girmek isteyen öğrenciye kredi versin (diyelim ki yılda 1000 ytl). öğrenci bu krediyle universite ödemelerini yapsın. daha sonra mezun olan kişi hayatını bir düzene soksun (askerlik, evlenme, iş bulma vs göz önünde bulundurduğu zaman örneğin 32 yaşına gelsin) ondan sonra 15-20 yıl vadeyle kendisinden bu krediyi geri ödemesi istensin. bu şekilde ne kimse kimseye yük olsun, ne de parasızlıktan okuyamayan olsun. devletin sosyalliği ancak bu kadar olur, fazlası beleşçiliğe girer.
kuru kuruya 3 5 soru çözüp inekleyerek mis gibi bölümleri kazanan bünyeleri ziyadesiyle rahatsız edecek uygulama. ama rahatsız olmaları bence yersiz. ayrıyetten herkes okuduğu okulun hakkını vermeli. bu da parayla olur. nakit para. cashhh..
böylece kimse okulu bi eğlence yuvası ya da siyasi yapılanma yeri gibi göremeyecek. ülkücü serseriler, türban şovcular falan olmayacak. herkes okulu biran önce bitirme derdinde olacak. disiplinsizlik yapmak zorlaşacak vs. tebrik ediyorum. süper.
yıllardır yaralanmakta olan sosyal devlet anlayışınının yarasının derinleşmesi halidir.
ayrıca gerizekalı bir söylemdir; mantıklı bir açıklaması yoktur. ne yani? şimdi çokça mezun veriliyor, niteliksiz mezunlar sağa sola mı yayılıyor şimdi?
o zaman parayı basan nitelikli olacak! para nitelikli eğitim mi demek olacak?
özelleştirin... bunu da. aferin.
batı öyle yapmış, amerika öyle yapmış... siz de yapın!
-ne dersiniz? türkiye amerika olur mu?
-türkiye'den bi bok olmaz bu kafayla, bu yöneticilerle!
-pakistan da mı olmaz? malezya da mı?
-senden de cacık olmaz...
işte insanların ne kadar ahmak olduklarını, insanların ne kadar kör olduklarını bu açıklamadan da anlamış oluyoruz.
biz okumak istemiyor muyuz, biz yiyecek, giyecek istemiyor muyuz tabikide istiyoruz.bizde açız, bizde fakiriz ama kör değiliz, cahil değiliz.biz boşuna mı bağırıyorduk avazımız çıktığı kadar ''onlara oy vermeyin, onlar düzenbaz onlar din üzerinden insanları sömüren, ama din hakkında bir şey bilmeyen'' demiyor muyduk.tamam körsünüz, ahmaksınız ama en azından ikinci kez bir hatayı yapmmamalıydınız.bir çuval kömüre en değerli vatandaşlık hakkı olan oyunuzu satmamalıydınız.şimdi çekin cezasını...
einstein:insan bir kez bir hata yapabilir, bu normaldir, olması gerekir.
eğer bir insan ikinci kez aynı hatayı yapıyorsa bu insan ahmaktır.
var olan devlet üniversitelerinde herkes çok rahat okuyormuş gibi düşünen sayın yök başkanımızın muhteşem fikri.
ne yazık ki hala bu ulkede bir ekmek alacak parası olmayan insanların varlıgından bihaber olan insanların önemli devlet kurumlarının başında olması talihsizliktir. bu sadece akp ile yaşadığımız bir durum değildir. türkiye kadrolaşmanın kurbanı olmuş bir ülkedir. kim itiraz edebilir ki seçimler sonrası okullardaki öğretmenlerin değişmediğine?
türkiye koltuk sevdasına kendini kaptırmış insanlarla yönetildiği sürece asla düzelemez. yarış elbette olacaktır ama önceliğin ülke menfaatleri olduğunu unutmadan devam edilmeli bu yarışa.
ne alaka lan bu yazdıların diye itiraz etsenizde yök başkanının nasıl atandığı herkes tarafından bilinen bir durum. kandırmayalım kendimizi.
ayrıca şimdi var olan düzende üniversitelerimizden sadece en iyi bildiğim kendi fakülteme yakın bir inceleme yapalım.
herkes bilmeyebilir ama bir diş hekimliği fakültesi öğrencisiyim. bilindiği gibi en masraflı bölümlerden birisidir belki de en masraflısı, bilemiyorum. harç parası tıp fakültelerinden sonra en fazla olan fakültedir. eğer ingilizce eğitim veriyoruz diyorsa okulunuz bunu ikiyle çarpın. birinci sınıftan itibaren haftalık masrafınız 100 ytl'den aşağı olmayacaktır. abartıyorum diye düşünüyorsanız bir bilene danışılabilir. üçüncü sınıfa gelindiği zaman kliniğe başlıyorsunuz, haliyle malzeme ihtiyacınız biranda tavan yapıyor. ortodonti dersi için bir pense en az 70 euro veriyorsunuz. periodontoloji için bir set alıyorsunuz ortalama 130 ytl veriyorsunuz ki bir set yetmiyor çünkü staj süresi içinde bir gün içinde birden fazla hastaya bakmak zorundasınız. aeratör almalısınız, bunların fiyatlarından ise asla bahsetmek istemiyorum. şimdi parası olmayan bir ailenin diş hekimi bir çocugu olma şansı ne kadar?
Batı tarihinin meşhur "üç büyük evreleri" ile doğu coğrafyasının "dayatılmış safhaları" hiç birbirine denk gelmez ve doğu tökezlediği yerden bir türlü kalkamadığı için hep geriden gelir.
Batı = tarıma dayalı ekonomik toplumsal düzen / Doğu = göçebe toplulukları yerleşik düzene geçirme (gelir : savaş ganimeti,vergi)
Batı = sanayi devrimiyle gelen fabrikalara dayalı kitlesel üretim dönemi / Doğu = tarıma dayalı üretim (gelir: tahıl ambarı vazifesi)
Batı = bilgi teknolojisi üreten bilgi toplumu / Doğu = bir nevi ağır sanayi ( vestel, arçelik, beko)
Katma değer yaratan süreci onlar hep bizden bir adım önde karşılıyorlar malum sermaye onlarda (bir koyup on alma durumu). Biz her defasında bir sonra ki safhaya yetişebilmek için bir öncekini yerle yeksan ediyoruz. Sanayi devrimini yapabilmek için tarımı bitirdik bugün aileleriyle beraber gizli işsiz sayabileceğimiz milyonlarca köylü efendimiz var. Şimdi eski teknoloji sanayi ürünlerinin para etmediğini biliyoruz yavaş yavaş AR-GE 'ye yöneliyoruz ....derken teknik üniversitelerimizde borla ya da ne bilim suyla çalışan arabalar yapılırken en azından kafası böyle şeylere eren cevher niteliğinde Türk gençleri yetişirken yine gelip bırak elinde ki ödevi gel temizliğe yardım et yaklaşımına büründüler. Bir müsade edin düne kadar % 85'imiz köylü idik, bir önceki neslinin büyük çoğunluğu lise mezunu bile olamamış bugün ise çoğunluğu üniversite bitirmiş nesilleriz, hal böyle iken ... gene ne var allahın cezaları şimdi ne yapmamızı istiyorsunuz siz interneti buldunuz, yazılımı keşfettiniz biz windowsturca 'mı üretelim (kopyalayalım)... biz hep "şerefsizim benim aklıma gelmişti, gerçek" mi? diyeceğiz.
Özetle: üniversiteler demokrasinin ve aydınlanmanın bahçeleridir o bahçelerede girerlerse bilin ki biz artık dışardayızdır. Finalle kazanmaya devam...
tüm üniversiteler paralı,hocalar rüşvetçi,öğrenciler ise tembel olmalı anlayışıdır.
parası olmayan ölsün ya da sürünsün anlayışının empoze edilmesi için tasarlanmış olan sinsi cümledir.
giderek parasallaşan , liberalleşen türkiyemizde " paran yoksa öl " felsefesiyle gelinebilecek son nokta. bu söz yeni yök başkanı yusuf ziya özcan tarafından söylenmiş bir sözdür ve eğitimin tamamen parasallaştırılmadır. Ve hükümetin bu konuda yapmış olduğu ilk çok açık bir adımdır. Hani ordan burdan para kazanma değil direk " çocuğum paran yok mu ? giremezsin " düşüncesiyle önümüze parayı koyuyorlar. halk yoruldu siz yorulmadınız ulan.
bugün türkiye'de eğitime milli hazineden %8 lik gelir ayıran bir partinin bunu söylemesi biraz daha garip. ulan eğitim iyi değil , okuyosun iş sahibi olma garantin yok , çoğumuz maceralara atılmak için girdiğimiz bu üniversitelerde bir de paralı mı okuyacağız. istiyorlar ki parasız kesim okumasın , eğitimsiz kalsın. böylece bizim istediğimiz olur eğitimsiz adamdan oy almak kolaydır , iki kömür bir altın yollarız oyunu verir. ulan sen o iki kömürü eğitime versene. bizler okullarımızda ısınamıyoruz hele bir de doğunun hali böyleyken ...
eğitimde hangi yeniliklere imza attınız da böyle bir yenilik yapacaksınız. öss için zaten milyarlarca paramız gidiyor. dershaneymiş kitapmış. bunları aldığınız yetmiyor mu ?
he bi de diyor ki " herkes üniversite okumasın " . ya napalım ? üniversite okumazsak iş imkanı mı sağlıyorsun ? işçileri çok mu güzel koruyorsun. Türk telekom grevi sırasında senin partin işçilere ilaç vermeyen işçileri ölüme sürükleyen bir parti. Hem diyorsun okuma . hem diyorsun çalışma.
bu politikayla devletin ağzını burnunu değiştirirler seçimlerden önce bir yeni politikayla %47 oy alırlar. uyan ey halk.