insanlar toplanıyor, bağırıp slogan atıyorlar.
kravatlıların hükümranlığına tokat gibi gelen bu tepkiler elbette müdahaleye uğruyor.
sonra çatışıyorlar.
birisi başka bir şeyler anlatırken, diğer taraf tam zıttı olan beyanatlarda bulunuyor.
sonra tekrar çatışıyorlar vs vs vs.
ee ne olacak şimdi?
bu zamana kadar koyun gibi güdüldünüz de şimdi mi aklınız başınıza geldi ya da başınızdaki çobanı beğenmediniz de daha güzel kaval öttüren birini mi arıyorsunuz?
diğer taraftan kravatlılar sanki çok mu masum?
yoksa bu dünyanın belki de en kirli insanları, bu yöneten grup mu?
koyunların baş rolüdür
kimse bu olaylarda bireysel olarak yer almamıştır. halk sadece bu yolda kendi emeği, mülkiyeti, hak ve özgürlükleri üzerinde bireysel söz hakkını dile getirmiştir. işte bunu bireysel olarak değil halk olarak yapmıştır.
büyük bir topluluğun farklı düşünce yapısında, din-ırk-yaş gözetmeksizin birbiriyle uzlaşması demek hükumetin zamanla küçülmesine yol açacak akılcı bir ilerleme demektir. bu da iktidarı korkutur, nereden sıvayacağını bilemeyen iktidar güç ve kudrete sahip olduğunu bağıra bağıra dile getirir. dile getirmekle kalmaz hakkını savunan halkın üzerinde orantısız bir şekilde uygular.
gel gelelim tüm yaşananları umursamadan izleyen şahsa. şahsın belli ki ideolojik görüşü, tarafı, tarafsızlığı, kendi yaşam özgürlüklerinin önemi yoktur.
umursamıyorum, taraflıyım-tarafsızım, doğal haklarım da mühim diyorsa eğer bu da orantısız cehalet uygulayan medyayı seyredip, bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olanlardır. ortalığı velveleye vermeye bayılırlar fakat iki kelimeyi bir araya getiremezler.
sonuç olarak zordur yaşananları umursamadan izlemek.tabi en önemli nokta da nereden (medya) nasıl (at gözlüğü mü ''deniz gözlüğü'' mü) izlendiğine bağlı.
