Burada devreye inanç giriyor.
inanmıyorsan sorun yok.
inanıyor ve sorguluyorsan burada ufak bir sorun olabilir. sorguladıkça aklının almadığı sorulara cevap bulmaya çalışırsın, bulamayınca da yavaş yavaş inanmamaya başlarsın. sonuçta yine sorun yok.
inanırsın. mutlak gücün Allah olduğunu kabul edersin, en büyük değil tek büyük olduğunu sorgulamazsın, kurallarına, peygamberlerine ve gönderdiği kitaplarına koşulsuz itaat edersin, elinden geldiğince Allahın büyüklüğünü kavramaya çalışırsın ve vaadedilen cennete gidersin.
ya da inanırsın ama kurallar sana zor gelir, bazılarına uymakta zorlanırsın, günahkar olursun, cehenneme gidersin.
sorun var mı bence yok.
yazılacak çok şeyin olduğu fakat ne olursa olsun sonuca ulaşılamayan konudur. potansiyel bir ateist ve herhangi bir semavi dine inanan kişi arasında çıkan en genel tartışmanın baş rol oyuncusu konudur.
tüm acıların ve sevinçlerin kaynağı tanrı'dır, doğrudur. iyiliği de, kötülüğü de, dünya yı da, ahireti de, o yaratıp bizi imtihan etmektedir. fakat işin acı tarafı insan'a bu imtihana girmek isteyip istemediğinin sorulmamasıdır. bir diğer şey ise herşeyi bilen ve herşeye kadir olan tanrı'nın insanların iyiye mi yoksa kötüye mi yöneleceğini bilmesine rağmen hala neden hayatta tuttuğudur. eğer yanlış duymadıysam zaman-ı vaktinde allah'ın kullarını dünya ya göndermeden önce hayatlarında neler yapacağını dünya ya geldiklerin de o'na iman edip etmeyeceklerini sormuş. fakat ben neden böyle birşey hatırlamadığımı hala anlamamaktayım. **
belli bir oranda doğrudur. gnostikler, tüm acıların sorumlusunun tanrı olması nedeniyle bu dünyayı yaratan tanrının kusurlu olduğunu düşünürler. fakat tanrı mükemmeldir, kusurlu olamaz bu yüzden dünyayı&bizleri yaratan tanrı gerçek tanrının sadece bir yansımasıdır...falan filan. uzar gider.
varlık rahmet iledir, yaradılış sevgidendir. müminler her işe rahman olan allahın adıyla başlar, yaratma fiili dahi rahman adı iledir. yokluğun ne olduğu üzerine kafa yormadığımız için var edilmiş olmanın saygınlığını, rabbin bize verdiği bu önemi anlayamıyoruz.
yaratıcı kulunu mana ile değerlendirdi ve maddeye kendi adına adaletle,güzellikle hükmetmesi için dünyaya gönderdi. bu dünyada zorluk vardır, yenilgi vardır; ama her sorunun bir çözümü de vardır, her zorlukla beraber bir kolaylık da vardır.
kolaylığı ve başarıyı görünce nefis bunu kendinden bilir, zorluğa gelince ise tanrı bana bunu reva gördü der...
tüm acıların karşılığını verecek olanın tanrı olması, tüm mutlulukları verenin tanrı olması düşünüldüğünde gayet doğal bir olaydır. karşılığını alacak olmak insanı rahatlatır. acı yaşamayan insan mutluluğun ne olduğunu bilemez, bu da çok acı çok mutluluk demektir doğal olarak. ha acıdan kastımız elbette ki çükünü miksere kaptırıp "çok acıdı çok mutlu olacağım!" diyen bir insanın hayali değil elbette.
aha ben bu entryyi kafama yıldırım düşmeden girebildiysem tanrı izin verdiği için. yanlış mıyım?
tanrı zaten iyiliği temsil eden bir figür değildir. eğer tanrı her şeyin yaratıcısı ve en uç noktası ise iyiliği de kötülüğü de yaratan odur. her şeyi gören , bilen ve gücü yetendir. var olan en güzel, en güçlü varlıktır. aynı zamanda var olan en kötü, en korkunç varlıktır. sonuçta kötülüğün kaynağı ve en üstün formu da kendisidir. bu durumda 'tanrı var olan en büyük pisliktir' demek de yanlış olmayacaktır.
şeytana karşı iyilik timsali olarak gösterilen ve yarattıklarını acılarla sınayan ise spesifik bir tanrıdır ve zaten kendisinin yarattığı bir şeye karşı gösterilmesi kendi içindeki çelişkidir.
tüm acıların değil tüm herşeyin sorumlusu tanrıdır, sorumluluğunu bilmektedir. herşey ondan geldi herşey ona dönecektir.
ama tırsmaya gerek yoktur, sadece anlamak gerek.
bu dünyada bize acılar tattırarak sınava sokuyormuş. evlat acısı yaşatıyor insanlara, özürlü çocuk veriyor anne babalara. bize kendinden üflemiş ya bu üfürüğe maruz kalmış ademoğulları tecavüzlere, cinayetlere, soykırımlara kalkışıyor.
içindeki diktalık duygusunu bastırmak için insan soyunu yaratan ve ardından türlü sapkın sınavlara sokan bir tanrının insanlara mutluluğu
bağışlamış olması düşünülümez. eğer mutluluk tanrı tarafından verilimiş bir özellik ise ve zamanı geldiğinde en ani bir ölüm ile bu mutluluk tekrar tanrı tarafından kesiliyorsa bu tanrının bizle oyuncak gibi oynadığı gerçeğini gözümüze sokar ki bu husus tanrının aynı zamanda bir sapkın olduğunu gösterir.
mutluluk ancak tanrı nın burnunu sokmadığı yerlerde vardır.
tanrı'yı kerameti kendinden menkul bir varlık olarak görmekten vazgeçilirse o zaman sadece zulme karşı mücadele edecek bireyleri durdurmada bir işleve sahip olduğu anlaşılır.