tüketim toplumu

entry64 galeri2 video1
    14.
  1. televizyonun körüklediği bir olaydır. birbirinden geri kalmamak isteyen insanların düştüğü tuzak.
    1 ...
  2. 13.
  3. 12.
  4. "Bize yeni moda blue jean'i, şu saati veya bu arabayı almakla elde edeceğimiz vaad edilen mutluluk, az sonra yeni bir ürün tarafından yok edilmekte ve o ancak yeni ürünü almakla yeniden mutlu olacağımız söylenmektedir. Tüketim toplumu, arzuları uyandırma, tatmin etme ve sonra yeniden uyandırmadan oluşan sonuçsuz bir süreci izler. Nihai huzura giden bir çabadan ziyade, bir tür bağımlılıktır."
    3 ...
  5. 11.
  6. populer görüşün aksine tüketim iyi bir şeydir. zaten üretilmeyen şeyi tüketemezsiniz ve ne kadar tükettiğiniz sizin hayat standardınızı belirler. kötü olan bu tüketimin borç parayla; gelecekte elde edileceği umulan gelirin kat kat üzerinden kredi alınarak yapılmasıdır ki, bunun sonucu doğal olarak iflastır ve fakirleşip tüketemez hale gelmektir.
    3 ...
  7. 10.
  8. ihtiyacından fazlasını tüketmeyi hayatının merkezine koyan insanların bir araya gelişiyle ve aralarındaki konuşmalarda da tükettiklerini söz aracılığıyla yeniden üretmeleriyle vuku bulan toplumsal hastalığın adı.
    1 ...
  9. 9.
  10. ilk basta uretmekten ziyade tuketen toplum akla geliyor. yani ithalati ihracatindan cok olan. hadi ornek olarak turkiye'yi alalim. ithalati ihracatindan cok herkesin bildigi gibi. uyuyor yani. ama asil mesele baska.
    ilk olarak, teoride sanayi topulumunda üretimin, sanayi sonrası toplumlarda ise tüketimin daha bariz oldugu soylenir. turkiye'ye bakalim. yani biz de liberalizm ve globalizm sayesinde, yani dis yatirim ve dis kapital sayesinde bu noktada da tuketim toplumuyuz.

    simdi burda bir evreyi gecmis oldugumuz acik. yani herkes ebeveynlerinin tuketim profiline bir de kendi tuketim hacmine bir baksin. fark ucurum. onceden ihtiyaclar, simdi ise zevkler yonlendiriyor tuketimimizin buyuk miktarini.
    belki de bu yuzden sokak siyasetcileri hep "giderek fakirlesiyoruz, bu maaslarla gecinmek imkansiz, geriye gidiyoruz" diye veryansin ediyorlar. onceden karnini doyuran birey sukur edip mutlu olurken, simdi bowling oynayamadigi, starbucks icemedigi, levi giyemedigi icin isyanda.

    simdi suclanan medya, kitle iletisim araclari ve reklamlar oluyor tabii. ama onlar sadece isini yapiyor herkes gibi.
    ticari buyume icin reklamlarla yonlendirilen bireylerdir tuketim toplumu burada. yani sirketlerin kendi malini satmak icin kullandiklari yol olan reklamlar, ihtiyacından daha cok o seye sahip olma dusuncesine sahip insan profilini yaratiyor.

    + a'aa, bu da ne, ihtiyacim yok, ama ilginc bir tecrube olabilir, bir deniyim.
    + ah ben bunu denemistim, hoslanmistim da, hadi gene deniyim.
    + himm, yeni tarzim bu, onsuz yapamiyorum.
    + aa bu benim su deneyip benimsedigimin bir degisigi degil mi, bunu da denemeli...
    ...ve pazar buyur.

    bu da gayet mesru degil mi. cunku kimse ac acikta degilse kimse birsey almayacak o zaman ve bu sirketler malini satamayacak. insanlarin parasi dolanimda degil cebinde duracak. ekonomi duracak. olmaz. yani burda da kimse suclu degil.

    peki bu durum, sartlar dahilinde her yerde ayni ise turkiye'yi bu kadar tuketim toplumu yapan ne. mesela istiklal caddesinde her keseye her tipe uygun onca magaza, restorant, cafe varken, bir de onca seyyar satici arzina ne gerek var. ya da aksaray'da yusufpasa duraginda suru ile seyyar meyve satan insana. manav mi bitti memlekette. her yer commerce, her yer ticaret. karinca yuvasi gibi tuketim trafigi.

    bir turist ulkemize geldiginde en dikkat cekenlerden biri bu. "oh my god, what a commerce!"
    yani yabancilarda da var bu medya, reklam, pazarlama stratejileri. fakat turkiye'de bir hos calisiyor. bizim insanimizin profilinin ozunde var tuketim toplumu olmak.
    2 ...
  11. 8.
  12. 7.
  13. neo-liberalizm ve küreselleşme akımları sonucunda, dünya üzerindeki tüm toplumların dönüştükleri toplum modelidir.

    öyle ki tüm sistem, tüketicilerin sürekli tüketebilmesi üzerine kurulmuştur. bu esnada, "üretimin olmadığı yerde tüketim nasıl olacaktır" sorusu gündeme gelmektedir. ancak, günümüz ekonomik sistemi artık üretimin yerine sermaye hareketlerini koymuştur. hemen hemen bütün küresel şirketler, ürün imalatından çok sermaye hareketlerine, finans piyasasına yatırım yapmaktadırlar. örneğin; dünyanın bütün büyük otomotiv şirketlerinin, verdikleri kredi ve diğer finans işlemlerinden elde ettikleri kar, otomobil satışının kat kat üzerindedir. hatta bir çoğu zarar ediyor bile gözükmektedirler. ancak mali piyasada elde ettikleri muazzam karlar ile sermayelerini daha da arttırmaktadırlar. kaldı ki, imalatlarını da hep üçüncü dünya ülkeleri ve gelişmekte olan ülkelerdeki taşeronlar aracılığıyla gerçekleştirmektedirler. ardından, üretilen ürünleri yine bu ülkelere geri satmaktadırlar. tabi üretim değerinin onlarca kat üzerinde bir değerle.

    velhasıl, tüketim, günümüz küresel sisteminin devamlılığının sağlanabilmesi için temel koşul haline gelmiştir. burada asıl sorulması gereken soru ise şudur; bu sistem nereye kadar böyle sürdürebilir? yoksul ülkelerin ürettiklerini zengin ülkelerin tükettiği bir sistem varlığını devam ettirebilir mi? -ve daha da önemlisi- ettirmeli midir?
    2 ...
  14. 6.
  15. Bu gün afrikadaki aç insanlar bile üretime geçmelerine hiç bir destek sağlamayan tüketime yönelik yardımlardan dolayı acı bir şekilde tüketim toplumu mertebesindedirler. onlar bile o durumlarında tüketim toplumu olabiliyorlarsa vay anam vay.
    2 ...
  16. 5.
  17. 4.
  18. 3.
  19. sizi bilmem ama, ben insanlarımızdaki para, mal hırsını yadırgıyorum. yalnız büyük kentler insanlarında değil, kasabalarda, giderek köylerde bile, tek konu daha çok kazanmak olmuştur bugün. 1980 sonrası armağanı anavatan partisi'nin ve onun şimdiki kılık değiştirmiş uzantısı akp'nin [ara hükümetleri es geçerek] insanımıza aşıladığı bir tutkudur bu. daha çok kazanma hırsı içinde yarın nasıl bir uygarlık yaratacaktır bu ülke-dünya? böyle bir konu üzerinde durulup düşünüldüğünü sanmıyorum. herkesin amacı, insanları her gün daha çok tüketim malı ile donatmak. biliyoruz ki, daha çok kazanmak, gerçekte dünyaya burjuva sınıfının getirdiği bir tutkudur; burjuva sınıfı ise, kendi durumunu olağan, insansal göstermek, doğal göstermek için insanlara aşılamıştır yapısının özelliğini. oysa insanların yaratacağı yeni uygarlık bir burjuva uygarlığı olmamalıdır, olmayacaktır. iş işten geçmeden, yozlaşma büyümeden değişim uğruna çabalar yoğunlaştırılmalı, insanları değişime alıştırmaya bakmalı.
    1 ...
  20. 2.
  21. 1.
  22. üretilmiş şeyleri harcayanlar.
    armut piş agzıma düş insanları.
    1 ...
© 2025 uludağ sözlük