bizatihi bu toplumun en önde bayrak sallayanlarındanım. eleştirip eleştirip, bir yandan bu çılgınlığa kapılanım.
bir büyük sırt çantasına sığmaz mı insanoğlu? bu kadar renge, bu kadar modele, bu kadar markaya gömülmenin ne manası var?
bu soruları sorup sorup yeni bir kargo teslim alıyorum.
endüstriyelleşme ile birlikte insanların birlikte vakit geçirme sürelerinin azalması kaçınılmaz oldu. Buna paralel birbirini tanımayan insanların, birbirini sadece dışarıdan görerek yorumlaması sonucu sadece meta'ya göre bir değerlendirme ve başarı hissi oluştu.
Bu tanıma paralel olarak, iç dünyada yaşanan duygusal tatminsizliğin meta ile değiştirilebileceğinin düşünülmesiyle de mal a yani meta'ya olan ilgi arttı. insan meta'ya yaklaştıkça içi boşaldı, tatmin mal'da arandıkça kaçtı.
Bu durum üretimin ve endüstriyelleşmenin hızını arttırdı ve birbirini besleyen ve sürekli büyüyüyen bir tatminsizlik sonucu, daha da güçlenen tüketim ortaya çıktı.
Artık endüstriden kaçmak çok zorlaştı.
işte insanın belki hiç olmadığı kadar kendini araması gereken zamanların başlangıcındayız artık.
belki de insanlar her zaman böyle hissediyordu.
1500 yılında yazılanlarda da aynı sorunlar var 1700'lerde de. Yoksa bu döngü dünyanın temeli mi? Bu tatminsizlik?
mal bürokratların dediğinin olmasıdır.adamlar o kadar limbik sisteme bağlılar ki muhatabını değerlendirme becerisine bile sahip olmaksızın korkusuna yabancılaşıyor.tabi böyle davranmalarının sebebinden ziyade gerekçelendirilişini belirttim.sebepse üretim yapamamaktır.bir insanın hiç mi kendine ait fikri olmaz arkadaş.hadi yöneticilerine suç atacağım ama ideal yöneticiliğin buradan geçmediğini de biliyoruz.demek ki özgürlükle rahat yaşamı bağdaştırmak gerekiyor.aksi takdirde sonuç şekil a da ki gibi.
diğer faktörler ise hizmet alan adamın tepkisizliği ve pozitif hukuk düşkünlüğü.işte felsefenin önemi.
toplum ahmak insanlar uğruna akıllı insanların kurban edilmesidir.
"tüketim artık toplumsal yaşam ve kültürel değerlerde merkezi bir yer aldı. kendini ifade etmek için metalara ihtiyaç duyan birey, sadece giysileri ile değil bir beğeniye dayalı ya da beğeniden yoksun oluşu bağlamında; evinin, mobilyalarının, otomobilinin ve diğer faaliyetlerinin de kendisini ifade ettiğini düşünen bir homo consumens haline dönüştürüldü."
trafikte birbirine yol vermeyip, birbirinin önüne tampon sokan toplumdur. insanların araba sürme tarzları bana göre o toplum hakkında fazlasıyla fikir veriyor. herkes bir telaşın içinde. bir durun, kendinize gelin.
Şuurun ve bilincin yerini, gösteriş ve tatminsizlik aldığında oluşan toplumdur.
Tükettikçe acıkır, acıktıkça hunharca tüketirler.
Tüketirler de, huzur bulurlar mı, peki ya mutlu olurlar mı?
Kocaman bir hayır!
Zira Özü, anlamı ve derinliği unutan zihnin mutlu olması mümkün değildir!
ideolojilerin de artık sadece kişilerin marka çalışması olduğunu, onların da tüketim toplumunun parçası olmanın ötesinde bir değere sahip olmadığını söyleyen kitap.
Günün büyük bir çoğunluğunu köle gibi çalışarak, kendine ayırabildiği kısa bir zaman dilimini refah içinde geçirebilmek umuduyla gereksiz harcamalar yapan güruha denir.
Birşeyi almak için ona para vermiyorsunuz aslında, vaktinizi veriyorsunuz. O parayı kazanmak için harcanılan vakti.
Oysa insan, tamahkârlığından vazgeçip sade bir yaşam sürebilse keşke, işte o zaman yaşadığını hisseder.
sürdürülebilir ekonomi yerine kapitalist ekonomiyi benimseyen, her an büyümek zorunda olan ülkelerde varlığı elzem olan toplum. malların tüketimi azsa talebi de azdır, talep düşüklüğü de büyüme hızında azalma demektir.
kapitalist ekonominin gerektirdiği sosyal politikaların sonucudur, toplum üzerindeki etkisidir.
Hani bazen bazı şeylerin değişmesine sevinirsin , hatta buda değişsin buda dersin. Sonra bi bakmışsın aslında değişenler günü birlik mutluluklArdan başka hiç bişi kazandırmamışdır sana.pişman olursun ama o gün anlarsın insanoğlu ne kadar nankörmüş.ne kadar gözü doymazmış. Sonra özlemeye başlarsın geride bıraktıklarını.daha spnra senden kopanların sana etki etmediğini fark edersin.artık hiçbişi dokunmuyordr sana.herşeyi hunharca parçalayan duygusuz bir mutfak robotusun artık.ister gül ister ağla ama sen artık bir mutfak robotusun.
Son olarak ruhumuz olmadan bizler birer makineyiz.
nevizadede içer, üstüne barbi büfede yemek yer, aksarayda işkembe çobası içip sabah ayılmak için starbucksa gider. ulan bu kadar uğraşacaksan ne diye içiyorsun tüketim toplumu çocuğu. orospu çocuğu.
aşırı aşırısı sevdiğim jean baudrillard'ın aşırı aşırısı anlamadığım kitabı. 4 yıldır kaç kere açtım okumaya başladım, anlamadım bıraktım. yarım kaldı diye tekrar başladım, yine bıraktım. en son birkaç ay önce bitirdim ama konuya da hakim olduğum halde zerre bir şey anlamadım. neyse ki stay filminde olduğu gibi anlamıyorum diye çıldırmadan önce kitap hakkındaki yorumları okudum da rahat bir nefes aldım. kafamdan cidden büyük bir yük kalkmış oldu. amcacığım ölmeseydi de sadeleştirip tekrar yayımlasaydı çok müteşekkir olacaktım.
kapitalizmin körüklenmesi halidir. insanların çoğu, hatta büyük kurumlar, özellikle, varlığını, aşırı tüketime borçludur. aşırı tüketimi de insanlarlar var ediyor zaten, belkide sen belkide ben belkide sen ben o biz siz onlar.
insanların surekli birseyler satın almasıyla oluşan toplumdur. bu insanlara zorla dayatılır. Bununda 2 yolu vardır. 1 kisa omurlu seyler ureterek. en buyuk ornegi bilgisayarlardir. yeni bir bilgisayar aldiginizda 2 yil sonra yavaslamaya kullanimda zorluklar gostermeye baslar. peki biz ne yapariz yeni birtane aliriz yada almak zorunda kaliriz. 2 yol ise aslinda ihtiyac degildir fakat almak zorunda hissederiz. Bunada ornek olarak cep telefonlarini verebiliriz. iphone5s cikti cikali iphone4 yada iphone4s hatta 5 kullanicilari bile almaya calisiyor. Neden cunku daha yeni, havali alirsa ortamlarda artislik yapabilcek vs. peki o telefonla yapabilecegi seyi digerleri yapamiyormu yapiyor. yani aslinda ihtiyaci yok. Fakat medya sayesinde beyni sulanan toplum olarak almak ihtiyaci hissediyoruz. Ona sahip olamazsak uzuluyoruz triplere giriyoruz. buhranlar yasiyoruz. Bu yuzdende su zamanki insanlarda kimse mutlu olamiyor gercekten. Bu yuzden insanlar gecmiste daha mutluyduk der Ne kadar tuketmeye alisiyorsak o kadar mutsuz oluyoruz.
şu anda toplumumuzun hızlı bir şekilde geçişini tamamladığı sosyolojik olgu. Yeni çıkan ürünü alma merakı maymun iştahlılık ve gereksiz harcamalar ile başlayan ve mantığı olmayan durum. Aylık 1000 tl maaş alıyorsun cebindeki telefon 2000 tl yani iki ay çalışıyorsun o telefonu almak için ve yenisi çıkıyor sonra da onu almaya çabalıyorsun bu hiç bir mantığa sığmayan tüketim toplumunun mantığıdır işte.
tüketim toplumunun yarattıkları ile hayatımız, asosyal medya olmuş. sanat, kültür, çeşitlilik ve daha hayatın içerisindeki bir çok hissedilebilinen farklı renkler, sönmeye başlıyor. korku insanlara aşılanarak, herkes kaybetme güdüsü ile diğeri için bir şeyler yapmayı gereksiz ve mühim olmayan bir durum olarak algılıyor. sadece tek algı: seks ve tüketim eksenli olmuş...