Tükenmişlik sendromu iş hayatında en çok karşılaşılan bir kavramdır. Tükenmişlik sendromu, başkalarıyla yakın temas halinde olan kişilerde görülen duygusal tükenme, duyarsızlaşma ve kişisel başarı algısının düşük olması ile karakterize bir sendrom olarak tanımlanabilir. Tükenmişlik sendromu fiziksel, duygusal ve sosyal birçok belirtiyle kendini gösterebilir. Kişilerin bu belirtiler açısından kendilerini gözlemlemeleri ve erken belirtileri fark etmeleri, sürecin doğru yönetilmesi açısından oldukça önemlidir.
Tükenmişlik sendromuna sahip olduğu bilinen kişilerin en önemli ortak özelliklerinden biri insan etkileşiminin yoğun olduğu alanlarda çalışıyor olmalarıdır. Hizmet sektörünün her alanında ve insani yardım gibi sektörlerde çalışan kişiler, başkasının istediğini yaparak sürekli stres yaşayabilmektedir.
işinde mesleki tatmine ulaşamayıp, giderek işe gelme konusunda isteksizlik ve ayakların geri geri gitmesi, motivasyon azalması, sabahları uyanamama, herşeyden vazgeçme şeklinde kendini gösteren, her türlü meslek gruplarında gözlenebilse de genellikle idealizmin ağır bastığı sağlık personeli arasında yaygın olan, bitmek, bezmek, tükenmekle karakterize psikiyatrik bir bozukluk olup bir diğer adı burnout sendrom dur.
Muhteşem Yüzyıl'ın hürrem sultanı meryem uzerli hanımefendinin yoğun iş temposu nedeniyle yakalandığı rahatsızlık.
bölüm başına anasının nikahı kadar para kazanan,yediği önünde yemediği arkasında olan bu arkadaşın böyle bir sendromla karşı karşıya kalması, yıllardır içersinde bulunduğum yarrağı yemişlik sendromununun etkisini azaltıyor. bak diyorum neler var dünyada otur oturduğun yerde bok yema!
saatlere bağlı hayatlar, kendini ispat çabası, sürekli taltif edilme isteği, 'yaptıklarım görülsün' duygusu, her şeye yetişme arzusu, kapasitesinin üzerinde iş-görev yüklenme, yüksek beklentiler ve kendisine dikte edilen başarı duygusunu bulamama, zamanla insana tükenmişlik hissi verir. buna tükenmişlik sendromu denir.
çocuk yaştan itibaren yarış atı gibi hazırlanılan sınavlar gün gelip bitecek ve hayal edilen mesleğe adım atıldığından rahata kavuşulacak sanıyoruz. ancak günümüzün çalışma şartları ne yazık ki bir parça dahi olsun rahatlamaya izin vermediği gibi sürekli daha fazla efor sarf etmemizi istiyor. uzun mesai saatleri, iş yerine ulaşmak için trafikte geçirilen bitmek bilmeyen saatler, çekişmeli geçen yıl sonu performans değerlendirmeleri, giderek artan yüksek başarı ihtiyacı ve aynı iş için çok sayıda potansiyel çalışanın var olması günümüz çalışma şartlarının zorluklarının ne yazık ki sadece bir bölümü. hal böyle olunca çağımızın salgın tükenmişlik, sinsi bir şekilde birçok insanın hayatını etkisi altına alıyor.
ilk olarak 1974 yılında klinik psikolog herbert freudenberg tarafından tanımlanmıştır.
Zaman zaman her insanın yaşayabileceği, umuda dair her unsurun bittiğini düşündüğü, hayat enerjisini ve sevincini yitirdiği dönemdir.
En etkili şifası, sizi sevenler, aileniz ve dostlarınızla birlikte olmak ve onların sizi koruyan, kollayan, sevgi ve şevkatle size kollarını açan güzel insanlara kulak vermek ve onların enerjilerinden faydalanmayı bilmektir.
Ayağına taş bağlayıp, deniz kıyısında oturmaya karar vermek bir seçimdir ve bu seçimi yapan bünyeye, evrenin yapabileceği hiçbir şey yoktur.
Aklınızda olsun!
Çok berbat bir durumdur. Bir keresinde ben de yakalanmıştım. Hayattan zevk almıyor ve durup dururken mutsuz oluyorsunuz. Allah düşmanımın başına bile vermesin. En mutlu olacağınız durumda bile hissiz oluyorsunuz.