Yine onlar ki bir kötülük yaptıklarında ya da kendilerine zulmettiklerinde Allah'ı hatırlayıp günahlarından dolayı hemen tövbe ederler. Zaten günahları Allah'tan başka kim başlayabilir ki. Bir de onlar işledikleri kötülüklerde bile bile ısrar etmezler. Ali imran 135
(bkz: teşuva) (bkz: tövbe etmek)
Dindarların kötülüklerinin sebebidir. Ruhban sınıfsız günah çıkarmadır. Tövbe etmek, insanı daha da vahşi ve ahlaksız yapar.
Tövbe etmek; yeni suçların, yeni günahların, yeni ahlaksızlıkların, yeni hırsızlıkların, yeni talanların, yeni iftiraların, yeni gaspların, yeni tecavüzlerin, yeni yalanların katlanarak artmasını finanse eden açık bir çektir. Kimse retorik yapmasın...
Ayrıca Allah, kul hakkını da yeri geldi mi affedebilir:
Nisa 116: "Şüphesiz Allah, kendisine ortak koşulmasını asla bağışlamaz. Bunun dışındaki günahları, dilediği kimseler için bağışlar. Allah’a ortak koşan; kuşkusuz, derin bir sapıklığa düşmüştür." Diyanet işleri Yeni Meali
Kul hakkı diye bir şey yoktur, bu da yılların yalanıdır. islam'a göre Allah'ın affetmeyeceği tek günah şirktir.
insanı daha vahşi olmaya iter. bağışlanacağını bilmek vicdan azabını dindirir ve kişi bu sefer yaptığı suçun cezasını vicdanen tam çekmeden bir tanrı tarafından affedildiğini düşünerek kendini rahatlatır.
ayrıca tövbe insana umut verdiği için istismara çok açıktır. zaten bu yüzden vahşi dindarlar zulmettikleri halde asla vicdan azabı çekmezler çünkü onların şiddeti tanrı tarafından zaten onaylanmış ve vicdanları asalak tanrıları tarafından dindirilmiştir. dinin insanı vahşileştirmesinin bir aşaması da budur.
günahkarım ben battı balık yan gider deme, allah’ın açık çeki var, günahınız ne olursa olsun diyor rahmetimden ümidinizi kesmeyin bütün günahları bağışlarım diyor.
ama beyninin üstünde oturmayanlara bir şey söylüyor diyor ki; tövbeyi geciktirme
ne zaman kontak kapatacağını bilmiyorsun.
böyle bir allah’ımız var ya merhametlilerin en merhametlisi.
(bkz: arınmak)
Bir müddet evvel yaptığımdır.
Gerçekler bana gösterildi ve kalbime hakikat ilhamları verildi. Ben de bu vesile ile tövbe ettim, cenab-ı hakk kabul eyler inşaallah.
istiğfar ile çok karıştırılır. tövbe bir günahı işleyebilecek durumda iken terkedebilmektir, sakınmaktır. istiğfar ise işlenmiş olan günahlardan bağışlanma dilemektir.
bir günahı işleyemeyecek duruma geldikten sonra onu terketmeye tövbe denmez. adam 60 yaşında diyor ki, ben zinadan tövbe ettim. etme! sanki yapabileceksin. kumarı bıraktım diyor gözlerin görmüyor ki, 6 numara gözlükle zaten oynayamazsın. içki iç iç midene çok zarar ver, içemez hale gel sonra de ki ben içkiden tövbe ettim. hayır sen içkiden tövbe etmedin, sen günahtan zorunlu emekliye ayrıldın.
adem babamız en öz örnektir tövbe konusunda. insan ve fıtratı hakkında fikir verebilecek sağlam bir örnektir adem aleyhisselam. insan günah işleyebiliyor demektir yani;
ve tövbe etmelidir ardından adem gibi. doğru olan günah işlemek değil yanlışı fark ettiğinde samimiyetle pişman olmak, itiraf ederek bir daha yapmamak üzere tövbe etmektir. yoksa şu günahı işleyelim de tövbe ederiz değil. gaflete düşüp unutarak bilmeden işlenen günaha tövbe etmektir. hem tövbe de dua gibi allah'ı tasdik etmektir. sen varsın demektir. fatiha suresindeki "yalnız senden dileriz" gibidir tövbe. başkasına edilmez. yalnız o'na edilir. peygamberimiz o kutlu önder bile günde yüz defa edermiş. dereceleri arttırır tövbe. kalpteki siyah noktaları temizler.
20. Ebû Saîd Sad b. Mâlik b. Sînân el-Hudrîden (ra) rivayet edildiğine göre
Hz. Peygamber şöyle buyurmuştur:
Sizden önceki milletlerin içinde bir adam vardı. Tam doksan dokuz kişi öldürmüştü. Sonra, dünyanın en büyük âlimi kimdir, diye soruşturdu.
Ona bir rahip gösterildi. Bunun üzerine rahibin yanına gitti, Ben doksan dokuz adam öldürdüm, hâlâ tövbe edebilir miyim? diye sordu. Rahip:
Hayır (senin tövben kabul olmaz), dedi. Bunun üzerine adam rahibi de öldürdü; onunla sayı yüzü buldu. Sonra yeryüzü halkının en büyük âlimini sorup, araştırdı. Ona âlim bir kimseyi tavsiye ettiler. Âlime sordu:
Yüz adam öldürdüm, tövbe etsem kabul olur mu? dedi, Âlim: Evet, senin tövbe etmene ne engel olabilir ki; filan yere git, orada Allaha ibadetle meşgul olan insanlar var. Onlarla birlikte Allaha ibadet et, memleketine dönme, zira orası kötü bir yer, dedi.
Bunun üzerine adam yola çıktı. Ancak yarı yola varınca öldü.
Rahmet melekleri ile azap melekleri bu adam hakkında ihtilafa düştüler. Rahmet melekleri:
Bu adam, bütün kalbiyle Allaha yönelerek geldi, dediler. Azap melekleri:
Bu adam hiçbir iyilik işlemedi ki dediler. Bunun üzerine insan suretinde bir melek onların yanına geldi. Melekler bunu aralarında hakem yaptılar.
Melek şöyle dedi: iki taraftaki mesafeyi ölçün. Hangi tarafa daha yakın ise adam o taraftandır. Mesafeyi ölçtüler, adamı varacağı yere daha yakın buldular. Bundan dolayı onu rahmet melekleri aldılar.
Sahîh-i Müslimdeki başka bir rivayete göre o kimse,
halkı iyi olan yerleşim yerine bir karış daha yakın olduğundan,
o yerleşim yerinin halkından sayıldı.
(M7009 Müslim, Tevbe, 47)
Bir başka rivayette ise Allah Teâlâ meleklere vahyederek: O taraftan uzaklaştırın ve bu tarafa yaklaştırın. diye vahyetti ve Mesafeyi ölçün . dedi. Melekler adamı bu tarafa bir karış daha yakın buldular. Adam da böylece bağışlandı. Başka bir rivayette ise: "adamın göğsünü bu tarafa doğru buldular. şeklinde yer almaktadır.
yaptıklarının izlendiğini bilen insanın kendini rahatlatma adına Allah'tan af dilemesidir.
durum bu tanımdan ibaret olsaydı vicdan kim için vardır? vicdan sadece bizden üstün bir gücün üzerimizde yarattığı baskıyla devreye giren bir mekanizma mıdır? bir insanın tanrıya inancı olsun veya olmasın, vicdan yapılanın yanlış olduğunu hissedildiği anda beynin kalple muhakemesidir.bunun iç sıkıntısını duyan insan ne kadar pişman olduğunu ispat etmesi gereken birine ihtiyaç duyar.o da Allah'tır
Allah (c.c.) kendisine yönelen ve tövbe eden kullarının günahlarını bağışlar. Her günah işlendiğinde kalpte bir siyah leke bırakır. Gün gelir kalp işlenen günahlarla kapkara kesilir, artık kalbin arınma ve Allaha (c.c.) yönelme arzusu da ortadan kalkar. Kul Allahın (c.c.) kendisine dünyada ve ahirette azap etmeyeceği konusunda bir eminlik duygusu içerisine girer. Başa gelen felaketler, bela ve musibetler de onun için bir şey ifade etmemeye başlar. Artık böyle birisi için hidayet kapısı da kapanır. Onun için günahlarımızdan tövbe edip bi daha işlemeyelim.
hergün işlenen bilinçli, bilinçsiz günahların akabinde mutlaka yapılması gerekendir.
Bir hadiste efendimiz şöyle buyuruyor;
"kul bir günah işlediğinde kalbinde siyah bir nokta oluşur, eğer tövbe ederse o siyah nokta yok olur. Tövbe etmeyip günah işlemeye devam ederse, o siyah nokta git gide büyür ve en sonunda kalp simsiyah olur."
Başka bir hadiste ise;
"kul işlediği bir günahtan ötürü pişman olup, allah a samimi bir şekilde tövbe ederse, allah onun tövbesini kabul eder. Meleklere yazdıkları günah unutturulur. Göktekilere ve yerdekilere kulun o günahı unutturulur. Öyle ki kıyamet günü geldiğinde o kulun işlemiş ve ardından tövbe etmiş olduğu günahı hakkında şahitlik edecek hiçbir şey kalmaz."