ben küçükken annemle babam kavga ederdi sık sık. o zamanlar yeni göçmenliğin getirdiği bir fakirlik var. şartlar zor; evde nine dede, iki çocuk, gelen giden desen eksik olmaz, borç gırtlakta. ben hep babama kızardım, annem onun annesine babasına bakıyordu, gelen gidenler hep babamın akrabalarıydı. babam kızardı, annem susardı.annemin suskunluğuysa beni korkuturdu.
bir gün, annemin dolabında minik bir bıçak buldum. o bıçağı babamı öldürmek için sakladığını sandım uzun bir süre, ta ki bir gün o bıçak sandığım şeyin aslında törpü olduğunu öğrenene dek. o törpü o dolapta durdukça inandım aşklarına, annem babamı öldürmedikçe. elinin altında tüm kızgınlığını giderebileceği bir şey varken bile babamın yanındaydı annem, tırnaklarını düzeltmek için kullandığını gördüğüm anda içim rahatladı, demek ki annem babamı çok seviyordu ve ona kıyamayacağını anlamıştı. ve gördüm ki annemle babam ne kadar kavga da etseler, yaşadıkları zorluklar sayesinde bu kadar bağlandılar birbirlerine, onlar sayesinde bir aile olduk. artık ne kavga var, ne de zor günler, sadece aşk var.
o gün bugündür sevmiyorum törpüleri, sevemedim hiç.