Töre, denenmiş belli bir hayat biçiminin işleyişini sağlamak için, geleneğin geçerli olduğu anlaşılmış kurallarını haklaştıran bir türü. Töre, değişmenin yavaş olduğu topluluğun ve o topluluğu kuşatan dış dünyayla ilişkilerinin muhafaza edilmesi için, içeride kutsanması gereken bir manevi değerler manzumesini taşır. Bu, karı koca ilişkisini kuşatan kayınvalide, kayınpeder, dayılar, amcalar, vb. arasında olur çünkü, modern kapitalist dönemden önceki tüm maddi ve manevi değerlerin üretimini denetleyip gerçekleştiren en asli organizasyon biçimi hanedir. Efendi köle ilişkisi şeklinde düzenlenmiş hiyerarşik yapıda töre, herkesin bulunduğu yeri korumasını, altındakilere karşı ibiğini dik tutmasını, üstündekilere terbiyeli davranmasını sıkı sıkıya denetler. Küçük topluluk dış dünyayla ilişkilerini yeni bir biçimde kurabilirse, törelerin etkinliği azalır.
din töre bütünleşmesi ise törenin kemikleşmiş kisvesini din adına kutsayarak, uygulanabilirlik alanını genişletmesine imkan tanır. taassub edilen düşüncenin dinle bütünleşmiş töre ile servis edilmesi, en dokunulmaz yerden vurmaktadır insanları. din - töre - gelenek üçgenine sıkışan/sıkıştırılan insan fail olarak kutsamaktadır, dikte edilen fiili çoğu zaman. dinle, insanlıkla, iyiniyetle hiçbir bağıntısı olmayan olayların bitiş noktasında yaşama hakkı alınmış insanlar görmekteyiz. töre cinayetleri geri kalmışlığımızın en açık göstergesidir. insan hayatını hiçe sayan bir toplumda düşünce özgürlüğünden bahsetmek komik oluyor biraz..
ülkemizin sahip olduğu en talihsiz değerlerden biri.bunu zamanla algı haline getirip daha sonrada dinen uygun hala sokup cahil ve masum insanlara dayatanları allah a sevkediyorum.
Doğdum. Kızdım.
Bu dünyaya hiç gelmemiş saydılar ilk avazda beşik kertip kaderimi yazdılar Bez bebekle oynatmadan otlaklara saldılar Mahsul biçtim, hayvan güttüm Yeşermeden büyüdüm
ilk kanı gördüğümde kocaya sattılar Gerdanıma birkaç altın taktılar Gençliğime iki koçu bedel biçtiler Üçüncüyü benim için kurban ettiler Amanın beni başlık için yaktılar.
Sürme gözlü koç mu, ben miyim kurban?
Düğünde elime kına yakıldı Kanlı çarşafım ipe serildi Marur kocam horoz gibi gezdi, gerindi On dördüme varamadan döllendim Üzerime kuma geldi delendim Kumanın da beni de elimiz bağlı Yüreğimizde yangın, gözümüz dağlı.
Başkaldırdım, namluya kurşun sürdüler infaz için ailenin en gencini seçtiler Durma kardaş, sık kurşunu alnıma Yaşanmamış gençliğim çeyiz bohçamda durur Bu töreye doğan ancak ölüm ile kurtulur.
bennu gerede' "teslimiyet" sergisi için yazmıştır.
adına cinayet dememiz bir anlam ifade etmemekte aslında. asıl önemlisi karşı taraf adına ne diyor. tamam namus vır kır diyerek yola çıkıyor ama esas buna ne gözle bakıyor?
sanmıyorum ki hastalanmış bir hayvanı diğer hayvanlardan ayırıp keserken ile farklı bir duygu hissetsin. zira telef olmuştur gözünde o kadın. mal ın telefidir. çünkü aynı prosedür tecavüz edilen hayvana da yapılıyor.
o nedenle ilk önce o kafayı kıracaksın açıp yerine eşitlik ilkesini koyacaksın. anca o zaman adı cinayet olur. hatta pişmanlık da olur yanında.
iki yüzlü batı medyası bu boku Türklerin üzerine yapıştırmaya çalışıyor.
Töre cinayetleri, namus cinayetleri, terör, aşiret, ağalık, maraba düzeni kürt gelenekleridir
.
Tanım: sosyolojide, büyük (geniş) aile kararı.
Büyük aile: bütün sosyo-ekonomik kararları ailenin en yaşlı erkek üyesinin verdiği,
kimsenin itirazının kabul edilmediği erkek egemen aile yönetim kültürü.
------------------------------
çook iltifatlar duydum, hiç birisi sen değildin,
kulaklarım ağzımda , minicik tebessüm,
demişti ki biri,
Benim şarkımı en güzel sen çaldın,
aklımda başkası, sen bu dünya insanımısın,
biri ağlamıştı giderken,
"evleniyorum aklım sende"
birinde aylar sonra öğrenmiştim,
"Onun yüzünden gidiyorum söyleyin ona" diye,
sabırsızca sevmişti, tam ayrilacakken, bir kadın,
o hiç haber vermeden gitti..
en güzelini de o söylemişti gitmeden önce,
"giydiğim herşey sen kokuyor" diye,
üstünde benim gömleğimle,
elvis ve elton john dinlerdim bi ara,
sonra müzeyyen senar ve zeki müren,
sonra türkülerim geldi,
"zahidem" nida tüfekçi'den,
neşet dinlerdim ağır ağır,
tatlı dillim güler yüzlüm diye,
atilla ilhan çıktı sahneme,
hayran olduğum şair,
an gelir paldır küldür yıkılır bulutlar dedi ahmet kaya,
hani onyedi yaşında idama mahkum edilen nevzat çelik vardı,
hangimiz ağlamadık onun
"şafak türküsü" ile,
Geriye bakıyorum da yüz yıl bitmiş,
mahzuni şerif'i ilk okulda,
süt tozu çuvallarının üstünde dinlemişim,
vatandaş rıza'yı bana sevdiren yusuf hayaloğlu'ydu,
onunla bi kere sırt sırta içmişliğimiz vardı,
bi şiir okumuştu da,
oniki masalı salaş meyhanede çıt çıkmamıştı.
şair bir kadın sevmişti beni,
her mesajı duygu yüklü dizelerle.
bense hep "çav bella" demiştim, "fahriye abla" yı seslendirerek,
sonra orhan veli' ydi,
müşfik hocanın sesinden ürperten şiirleriyle,