tanım: uludağ sözlük öykü dergisi söykü için yazılmıştır.
(Ateşli) dilber-Typhon fırtına yaklaşıyor; geliyor hissediyorum; devam et lütfen! Ahhh!
(Kundakçı) Tayfun-Demek hissediyorsun; daha derinden hisset o zaman! Alll, all bakalım! bu anı unutma, sakla hatıra sandığının en güzel köşesinde...
tayfun; kopmak üzereyken yok olmuş fırtınanın, kadın bedeni üzerindeki izlerine zevkle bakar; pantolununu giyer; terden ıslanmış sırtına gömleğini geçirir; fetihi dorukta bırakan, postmodern ruh fatihi, don juan sırıtışıyla, sigarasını tellendirir. ardında şaşkın ve kızgın bir dilber bırakarak şehvet gecelerinin asil mekanı otelden, gecenin karanlığına karışır...
Kopamayan typhon efsanem bu gece de güzel bir bedeni tutuşturdu ve savurdu uçuruma. zirvenin doyumunu yaşayamadan, fırlattı hayalkırıklığı ve öfke ateşine. Neyse ki gözlerini bağladıktan sonra yastığının kenarına iliştirdim klasik elveda mektubumu. Kapının çarpma sesini duyunca, tek şartım olan siyah göz bağını açmışsındır. Ardımdan bir kaç esaslı küfür savurduktan sonra; odanın içinde sinirle dolaşan gözlerin, kırmızı balmumu ile mühürlenmiş o mektubu bulacak ve viktorya dönemi aşıkları gibi hissedeceksin kendini. Özel tüy kalemimle yazdığım romantik cümleleri okuyunca belki de hayatında ilk defa reddedilmenin mutluluğunu yaşayacaksın. Benim tarafımdan reddedilmek bile özeldir. Aynı cümleler de olsa; her özel buluşma öncesi büyük zevk ve iştahla yazıyorum, tüy kalemimle ruhunuzda iz bırakan estetik ve derin mektubumu, özrümü ya da itirafımı. Belki de ömür boyu saklayacaksın bu emsalsiz hatırayı ve içindeki sarı gülü.
Şu ara sokağa sapayım ve bu güzel, yasemin kokulu haziran gecesini, don juan typhon'un sözleriyle taçlandırayım. Bu seremoniyi çok seviyorum, etrafta kimse yok, usulca dökülsün aşkın, tutkunun ve ayrılığın kelimeleri:
sevgili aşk meleğim;
ahh, gözlerindeki haşin bakışı hissedebiliyorum. Lütfen kızma bana. inan başka türlüsü gelmiyor elimden; keşke gelse, o zaman bambaşka bir insan olurdum. Ve belki sana layık olabilirdim. Ama, malesef elimde değil...
Belki şu an senden ve o güzel bedeninden uzaktayım ama inan senin uzağında değilim. aklım ve ruhum senin ışıltılı, çarpıcı varlığınla dolu bu gece. inan; Karanlık gökyüzümde, karanlık ruhumda; parlak bir yıldızsın gecemi aydınlatan. Ama benliğimi kuşatan karanlık, çok ama çok yoğun güzel prensesim. Mazimin acıları öyle derin izler bıraktı ki bende, ıssız, zifiri geceyi her daim yaşayan gözlerim öyle yabancı ki aydınlığa, senin parıltınla tamamen kör olması an meselesi. Her ne kadar gözlerini bağladığım siyah eşarp bakışlarındaki ışıltıyı engeller sandımsa da; bedeninin ateşi beni öyle tutuşturdu ki, daha fazla dayanamadım bu yangına.
Affet beni; affet bu korkak, aciz, yaralı adamı.
Affet fırtınaları yaşayamayan, fırtına seyircisi tayfun'u...
belki de, düşünülenin aksine, hazzın karşısında bekleyebilmektir aşk. Bir çırpıda bitirmek değil, gözlerinle usul usul içebilmektir her damlayı.Ve ben, senden bedenen uzakta, ama duygularımla yanıbaşında, seyrediyorum senin güzelliğini ve tüm hücrelerimle hissediyorum bu kopamayan fırtınanın, doruk hazzını...
benim için unutulmaz, unutulamazsın. sen de beni bu sarı gül ve seni , sana olan aşkımı anlatan bu şiirle hatırla. Üstad hislerime tercüman olsun.
Benim ömrüm uzun simsiyah bir geceydi; senin parıltınla içten içe yanan bir ateşim artık senden uzak ama sana en yakın; eşsiz parıltı'ma:
ateş gibi bir nehr akıyordu
ruhumla o ruhun arasından.
bahsetti derinden ona halim
aşkın bu umulmaz yarasından.
vurdukça bu nehrin ona aksi
kaçtım o bakıştan, o dudaktan,
baktım ona sessizce uzaktan
vurdukça bu aşkın ona aksi...
elveda aşkım...
typhon...
işte böyle; zengin, havalı, pek asil güzellerim benim; işte böyle hevesinizi kursağınızda, ateşinizi patlamanın eşiğinde bırakır; aklınızı başınızdan alır, kayıplara karışırım. ama mektubumla ruhunuza çaldığım bi parmak balla yine de en kral adam, en iz bırakıcı aşık, ben olurum.
Acaba, Mektubu bulmadan önce, arkamdan orospu çocuğu diye bağırdın mı? Benim hakkımda yapabileceğin tek gerçek tespit bu aslında. Orospuluk bir meslek hem de tarihin en eski mesleklerinden biri ise benim annem de bu mesleki tanımlamayı hak edecek en özel insan. Benim için orospu çocuğu olmak küfür değil nasıl sizin için armatör çocuğu olmak küfür değil ise.
Ama benim annem sizin bildiklerinizden biraz daha farklı. Onun işi sizin kalantor babalarınızla değil. O üst sınıf entellektüel kadın müşterilerine hizmet veren, çok aranılan, çok sevilen, özel bir zevk verici. Sizin anneleriniz bile, eğer o sappho'ya öykünen uluslararası topluluğun bir üyesi değilse; annemin yanından bile geçemez. Ah bana bildiğim herşeyi de annem öğretti zaten. Babamı hiç tanımadım; çünkü evlilik dışı bir çocuğum ve annem 17 yaşında karnında bebeğiyle sevgili babam tarafından terk edilince; hem de babam sizin gibi armatör kızlarından birinin aşkına annemi ve beni kurban edince, annem için erkek; benim içinse baba sayfası sonsuza dek kapandı.
Kötü mü oldu dersiniz? Bence aksine çok iyi oldu. iki gönül bir olunca samanlık seyran olurmuş romantik sefaletinin ötesine geçemeyecek bir evlilik ve onun ürünü sefil bir yuva kurulamadan hiçliğe gömüldü. Annemin önünü açan da yanında yardımcı olarak çalıştığı ingiliz asıllı, istanbul aşığı matmazel clara. Matmazel ya da miss dediğime bakmayın olgun ama asla madame ya da mrs. Olmayacak özel bir kadın clara teyzem. Ben de onun malikanesinde büyüdüm, eğitimim için hiçbir masraftan kaçınmadı. Tam bir ingiliz beyefendisi gibi yetiştirdi beni ama aklıma da şunu soktu: '' iyi bir eğitim toplumda sahte bir statü sağlamak için gereklidir; ama gerçekten yaşamak için bu eğitimin tüm safsatalarını bir kalemde silebilecek bir hayat görüşün olmalı. Onun için felsefe ve sanat yol arkadaşın; Ve en önemlisi de; dünyanın çeşitli yerlerinden, toplumun en alt kesimlerinden insanlarla yaşadığın anlar en büyük öğretmenin olsun. Fransız dedem ne paris'teki ne de sonradan göç ettiği londrada'ki balo salonlarında ya da aile toplantılarında gerçek insan tanımadığını söylerdi; asıl insan; paranın ve hırsın bozmadığı, ruhunu bunlara satmamış insandır ve o; senin pahalı ayakkabılarının adım bile atmadığı yerlerde yaşar. onlar büyük hazinedir, sahte ışıltının dışında gerçek elmaslardır onlar;derdi; ve ben de torunu clara bu sözü kulağıma küpe yaptım; annen ve sen bu sayede hayatımın parçası oldunuz, sen de bunu hep hatırla.''
merak etme clara teyze bu sözlerin hep aklımda. Bir de çocukluğumun ilk çıplak kadın bedeni, o sappho, afrodit karışımı nü peri görüntü. sürpriz yapmak için, tatilden bir gün önce, müdürden izin alıp Yatılı okuldan, malikaneye gelişim ve onun hayatıma girişi. özel salonda clara teyzeme yağlı boya resmi için poz veren, sofaya uzanmış, o düş prensesi. Çevrenizdeki yarı çıplak meşk eden kadınlar bile beni bu kadar etkilememişti. Şimdi bile hala rüyalarıma giren o gizemli güzel. ne zaman hastalansam, ateşim çıksa bana çocukluğumdan seslenen o nü peri... tabi o büyülü andan sonra sürprizim nahoş bir hal almasın diye mahalledeki pastaneye gitmiştim; akşama kadar, gördüğüm düş perisinin sihri altında limonataları ve teninin pembeliğine benzeyen kremalı çilekli pastaları yemiştim. Kahyamız beni pastanede görmese belki de o gece orada ya da sokakta yatardım yeter ki rüya prensesim rahatsız olmasın. Seni bir daha hiç görmedim, zaten clara teyzemin ve annemin özel arkdaşlarını o pespembe gün haricinde hiç tanımadım, ama sana dair izler aradım. O özel toplantılarda şiirler okunur, şarkılar söylenir, resimler yapılırdı. Bunları annemin hazırlıklarından anlardım. ilkokul mezunu annem; clara teyzem sayesinde hem ingilizce öğrenmiş, hem shakespeare'den blake'den şiirler ezberlemiş hem de arp çalmaya başlamıştı. Ailesinin defterden sildiği annem; clara teyzemin başını çektiği o özel toplulukta baş tacı kadınlardan biriydi, hem hayatından, hem yeni keşfettiği engin cinselliğinden hem de clara teyzemden çok memnundu. Zaten yıllar geçtikçe birbirleri için iyi birer dost ve hayat arkdaşı oldular. Onun için, malikaneden ayrılıp, kendi erişkin hayatıma adım atarken gözüm hiç arkada kalmadı. Hala çözemediğim bir sorunum oldu mu önce clara teyze mi sonra annemi ararım, sevildiğimi hep hissederim ve ben de onları bu halleriyle çok seviyorum. Bizimkisi değişik bir aile ama içten ve yalansız. Hatta clara teyzemin deyimiyle istanbul'un baharatlarının, havasının, boğazının tesiriyle sıcacık, bol rahiyalı, deniz kokulu bir yuva bizimkisi.
clara teyzem'in armağanı, Galata'daki küçük, eski ama yaşanmışlık dolu dairemle olan ilişkim, benim beş yıldır tek istikrarlı birlikteliğim. Seviyorum, typhon efsanemi, her geçen gün daha da büyütmeyi. Yakında armatör kızları içinde bir mite dönüşeceğim. iyi ki mektupları sadece kendilerine saklayacak kadar sırdaş ve bana inanacak kadar salaklar... ama şu dün gece, leb-i derya'da kartaloz bir turistle gördüğüm hatun bunlardan farklı. Onun hikayesini zor da olsa öğrendim, benim ateşli son dilberimden. Sevgilimin çocukluk arkadaşı bu hatun; Ailesini servetiyle beraber reddetmiş, armatör ailelerinden uzak, özgür, bağımsız bir hayat süren çekici bir uyumsuz . Acaba annemin mesleğini mi yapıyor; bunu öğrenmeliyim. Adı neydi? Simge yok selma. Evet selma. bazen salome, bazen selma demişti sevgilim. Belki annem ve clara teyzem gibi sappholuğu da vardır. Ama her haliyle çok ilgi çekici... hırçın ama buğulu bakışları , asil ama yumuşak duruşu, o sevdiğim, özlediğim pembe teni bana çocukluğumun nü perisini hatırlatıyor. onu bulmalıyım ve asıl hikayesini öğrenmeliyim. Ama nasıl?
......
taksim; büyük londra oteli:
kart çapkın:you're so sweet... help me. I'm very bad, my head turns, I'm lying; I'm falling down...
selma: o.k. I'm here. I'll help you.
Bayılmış yakışıklı paul amca. Of hem dayanamıyorsun rakıya hem de içiyorsun, hem de duble sek götürüyorsun. illa ki benimle yarışacaksın di mi? Yaşınız, milletiniz ne olursa olsun hep aynısınız. Bu gece insaflı davrandım; ne naciyeli sarmayla seni yörüngeme uçurdum ne de içkine uyuşturucu koydum. Boğaz havası ve rakı yetti, sana. Bu gece özel; cüzdanını çarpmayacağım, içinden sadece bu özel gece için gerekli parayı alacağım. Off, gemi düdüğü gibi horultuyla nasıl uyanmıyorsun hayret. Hadi bakalım; sana güzel uykular...
taksiyle eminönüne gidelim; rezervasyon yaptırdığım tekne turuna yetişmek için tam tamına kırkbeş dakikam var.
Selma hızla otelin merdivenlerinden iner; bekleyen taksilerden birine atlayıp yola koyulur.
Seni kaybedişimin beşinci yılı. Yine böyle ılık, yasemin kokulu bir haziran akşamıydı. Ben acı haberi sabaha karşı aldım ama seninle o gece defalarca telefonda konuşmuştuk. En yakın arkadaşın evleniyordu, sen de babamdan aldığın izinle bizim yatda arkdaşına bekarlığa veda partisi düzenlemiştin. Fasıllı, rakılı, balıklı, kavunlu. Babam buna nasıl izin vermişti o an anlam verememiştim ama sonra asıl planını, malesef iş işten geçtikten sonra anladım. Tabi hiçbir zaman bunu kabul etmedi. Ama gözü gibi sevdiği yatının cayır cayır yanmasına seyirci kalmasının tek açıklaması bu. Ertesi gün konuştuğum komşu yatın sahibi, ateşler içinde yanan tekneyi görünce, babamı aradığını, babamın ise içeride kimse olmadığını ve kendisinin de hemen itfaiyeyi ve görevlileri çağıracağını, herşeyi halledeceğini söylediğini bana iletti. Evet her şeyi halletmişti. Ailemin karşı çıkmasına rağmen en geç bir yıl içinde evlenme kararı aldığım biricik sevgilim, babamın gözbebeği teknesinin kaptanı, tek aşkımı benden ve hayattan ilelebet koparacak planı yapmıştı. Ve ben hariç planı sorunsuz işledi. Sevgilim arkadaşlarını uğurladıktan sonra, sabah erken kalkıp ortalığı toplamak için teknede kaldığından ve alkolden sızdığından; elektrik kontağından çıkan yangın sonucunda babamın teknesinde yanarak can verdi. Tabi ki kayıtlara elim bir kaza olarak geçti ama benim hafızama hem aşkımın hem de ailemin öldüğü tarih olarak kazındı.
Evet bu gece sevgilim, boğazda; fasıl, rakı, balık ve kavun eşliğinde seninle ruhunla birlikte olacağım. Biliyorum beni bir şekilde görüyorsun ve her yudumda bana daha çok yaklaşıyorsun. Bekle, geliyorum senelik özel buluşmamıza.
.......
selma'nın bindiği taksi gecenin karanlığında ilerlerken, arkada onu başka bir taksi takip etmektedir.
Gecenin karanlığında aklında selma ile yürüyen tayfun, büyük londra oteli'nin önünde selma'yı arabaya binerken görür ve hiç zaman kaybetmeden yoldan çevirdiği taksiyle peşine takılır.
Tayfun: abi öndeki taksiyi kaçırma sakın; hızlan biraz, lütfen!
taksici:tamam, elimden geldiğince hızlı gidiyorum ama hız limiti diye bir şey var, ceza mı yazdıracaksın bana?
Tayfun:abicim lütfen yakala şu taksiyi, ceza yazarlarsa ben cezadan daha fazla para veririm sana yeter ki ulaştır beni öndeki arabanın gittiği yere.
Taksici: anladım, ince iş galiba.
Tayfun:evet, evet abicim, gönül işi. Yıllardır beklediğim an bu, peri güzelim, tek aşkım o arabada ve onu kaçırmamalıyım.
Taksici: helal sana koçum, tamam, basıyorum gaza, sevenler kavuşsun. ha. ha. Bu yaşımda aşk kovalamacasına da karıştım ya. iyi bakalım, uçuyoruz...