daha önceki uçlu bucaklı gerçekkırıklıklarından geriye kalanın dışındaki -hiçbir şey hissedememeye yeminli- dervişin gönlünü eşeleyip yağma karanlığın gölgesinde titreye titreye pusuda bekleyen şairi alacakaranlığa dörtnala sürükleyen sendin.
az önce tartıldım, baktım kilo vermişim. hemen mutfağa koştum. sarma, makarna, kola, kestane şekeri, kahve... hepsini dizdim masaya. neyse deli gibi yemek yiyorum, beyefendi espri yapıyor. ya tamam güldüren erkeklerden hoşlanıyoruz da güldürürken öldürenlerden değil! boğazıma takıldı, ölüyordum. sırtına vur diyor bir de oradan. kendi kendimin sırtına nasıl vurayım ha nasıl? sonra dans eden maymun emojisi attı, danslar falan...