emolar tarafından boku çıkartılmış film. filmdir, izlersin. güzeldir, beğenirsin, arkadaşlarına anlatırsın. ama her yere edward cullen fotoğrafı koymak, facebook'ta arka arkaya trailer paylaşmak, her yere "since i'm going to hell" yazmak nedir henüz anlamış değilim.
iyi bir kitaptan uyarlanan her film gibi, film kitaba oranla gerçekten kötüdür.
önce filmi izliyip sonra kitabı okumak gerek, böylece filmden çok daha fazla tat alınabilir.
twilight... yüzüklerin efendisinden sonra kafamı karıştırmakla kalmayıp üç sendir emin olduğum yegane meslekten vazgeçiren film. belirtmek isterim ki bunda yönetmenin hiçbir katkısı yok. bu filmi bu hayal gücü ve bu twilight sevgisi ile ben çekseydim eminim muhteşem bir başyapıt meydana çıkarırdım... ve işte tamda bu yüzden yönetmen olucam dedirten (bana) müthiş bir fantastik öykü.güven ve aşk temasını ki özellikle güveni fantastik bir öyküde bu denli anlatabilmeyi başarmak işte budur dedirten kitap (kitaplar: seri). bella nın ağzından anlatılan bir ilahı arzulamamanın imkansızlığını gösteren bir kitap (edward). vee filmin sonunda izleyen bir salon dolusu kızdan duyabileceğiniz tek cümlenin yaratıcısı olan film " allahım vampirler gerçek olsun ve benimde bir edward ım olsun *** "
öncelikle efekt olarak çoğu yerde sıçmış bir film olabilir ve ben twilight fanı da değilim.. fakat filmin kendi içine öyle bir çekiciliği var ki.. garip bir şekilde beğenilmemesini de doğal buluyorum.. aslında ilk film bir vampür filminden çok imkansız olabilecek bir aşkın nasıl doğduğunu anlatan romantik bir filmdir.. hikaye çok rastlanan türden değil.. bazı eleştirileri okuduktan sonra içlediğim tek konu var; bari oyunculuklara bok atılmasın.. hepsi olmasa bile ana karakterler gayet güzel götürmüşler. izlerken edward ve bella nın birbirlerinin yakınında dururken bile sanki birbirlerinin kokularından etkilenip her an bir sevişmeyi başlatmamak için ellerinden gelen gayreti göstermeleri gibi ilginç de bi izlenimim var.. bu yüzden kim ne derse desin bazı sahneleri için bu yıl izlediğim en iyi filmlerden biri olmuştur twilight.. ve evet ne aman aman bir görsel efekt var ne de oscarlık oyunuluklar.. bunun yönetmenle de alakalı olduğunu düşünüyorum.. ya da prdüksüyonla.. ikinci bir nokta ise genç kızlara hitap ettiği konusu.. ve bunu çok fazla doğrulamıorum.. çünkü çevremdeki erkeklerde kızlar kadar beğendi.. hoş vakit geçirdiklerini ve filmdeki atmosferin çok iyi olduğunu söylediler.. ama edward'ın gerçekten çok iyi bir seçim olması ve kitaptaki karakterle özdeşleşmesi güzel.. o kadar saçma sapan filmler de var oscar diye yırtınan..en azından twilight new moon a bir şans tanınması fikrindeyim..
arkadaş tavsiyesi ile gittiğim sonradan hayranı olduğum ilginç bir film. bir günde bitirildiğini duyduğum stephenie meyer romanı. masal gibiydi doğrusu...
vampir konsptine osurmuş filmdir.* öyleki bizim yılların hayri pıtırını grip olmuş lestad ıssırmış olaylar gelişmiş gibi bir tadı vardı filmin. heleki güneşe çıkınca yeni alınmış beyaz spor ayakkabı gibi parlayan vampir anlayışı durumu iyice pamuk prenses tadına ulaştırmıştır. sonuç olarak ortaya mis gibi bir aksiyon-romantik gençlik filmi ve genç kızlara hayran olacakları yeni bir kahraman çıkmıştır. vampire the masquerade tarzında işlerden hoşlananlara şiddetle kaçınmalarını önereceğim filmdir.
ne vardı bu filmde be. hiç bişey. geniş alınlı çocuğu olabildiğince yakışıklılaştırmışlardı gerçi o ayrı. eminim kitabı daha güzeldir. biz artık verdiğimiz parayı çıkartmak için (bir kaç da entry gireriz sözlüğe mantıgıyla) ve vampir çocuk kızı ne zaman öpecek diye beklemek üzere filmin sonunu getirdik. hatta tüm salon biraz yakınlaştıklarında 'öp, öp, öp ' diye tezahürat etmeye başladık. sen ki yüzyıllardır koskoca vampirsin bi iradene sahip olamayıp da şu kızı öpemedin ya bütün saygınlıgın sıfırlandı gözümde. şimdi kaybol.
ama etobur vampirlerdeki kız gerçekten güzeldi bu arada.
herkesin ilgisini çekiceğini düşündüğüm filmden unutulmayan diyaloglar:
*Bella Edward'ın evine ilk girdiğinde:
Edward Cullen: What did you expect? Coffins and dungeons and moats?
Isabella Swan: No, not the moats.
Edward Cullen: Not the moats.
Edward Cullen: And so the lion fell in love with the lamb.
Isabella Swan: What a stupid lamb.
Edward Cullen: What a sick, masochistic lion.
*Bunun için bir yorum yapmaya gerek yok herhalde..=)
*rosalie ile bella nın ilk cullenların evindeki atışmasından..
Rosalie Hale: No, she should know. The entire family will be implicated if this ends badly.
Isabella Swan: Badly as in... I become the meal.
*edwardın bellayı port angelestaki adamlardan kurtardıktan sonra arabının içinde geçen konuşma..
Edward Cullen: I should go back there and rip those guys' heads off.
Isabella Swan: Um... No, you shouldn't.
Edward Cullen: You don't know the vile, repulsive things they were thinking.
Isabella Swan: And you do?
Edward Cullen: It's not hard to guess.
Edward Cullen: Can you talk about something else? Distract me so I won't turn around.
Isabella Swan: You should put your seat belt on.
Edward Cullen: Haha... you should put your seat belt on!
*okulda bahçesinde..
Isabella Swan: Everybody's staring.
Edward Cullen: Not that guy. No he just looked. Breaking all the rules now anyways. Since I'm going to hell.
*port angeles'taki yemek..
Isabella Swan: Did you follow me?
Edward Cullen: I... I feel very protective of you.
Isabella Swan: So you followed me.
Edward Cullen: I was trying to keep a distance unless you needed my help and then I heard what those low-lives were thinking.
Isabella Swan: Wait. You say you heard what they were thinking?
Isabella Swan: So what you... you read minds?
Edward Cullen: I can read every mind in this room apart from yours. There's... Money. Sex. Money. Sex. Cat... And then you, nothing. That's very frustrating.
Isabella Swan: Is there something wrong with me?
Edward Cullen: See... I tell you I can read minds and you think there's something wrong with you?
*edward ailesiyle tanışmasını istediğini söyler bellaya..
Edward Cullen: I'm gonna take you to my place tomorrow.
Isabella Swan: Thanks... Er, wait, like with yout family?
Edward Cullen: Yeah.
Edward Cullen: W-what if they don't like me?
Edward Cullen: So you're worried, not because you'll be in a house full of vampires, but because you think they won't approve of you?
Isabella Swan: I'm glad I amuse you.
*edward güneşte parlar..
Isabella Swan: It's like diamonds... you're beautiful.
Edward Cullen: Beautiful? This is the skin of a killer, Bella... I'm a killer.
Isabella Swan: I don't believe that.
Edward Cullen: That's because you believe only the lies... the camouflage. I'm the world's most dangerous predator, Bella. Every thing about me invites you in. My voice, my face, even my smell.* As if I would need any of that... as if you could out run me... as if you could fight me off. I'm designed to kill.
Isabella Swan: I don't care.
Edward Cullen: I've killed people before.
Isabella Swan: It does not matter.
Edward Cullen: I wanted to kill you at first. I've never wanted a human's blood so much, before.
*james in bellayı ısırmasından sonra hastanede geçen konuşma..
Isabella Swan: You can't leave me!
Edward Cullen: Shh... Where else would I go?
*port angelestaki yemek..
Edward Cullen: I don't have the strength to stay away from you anymore.*
Isabella Swan: Then don't.
Edward Cullen: You're like a drug to me. Like my own personal brand of heroine.*
Isabella Swan: About three things I was absolutely positive. First, Edward was a vampire. Second, there was a part of him, and I didn't know how dominate that part might be, that thirsted for my blood.* And third, I was unconditionally and irrevocably in love with him.
kendi halinde farklı bir çalışmayken destek olunası duran, lakin ne zaman fanımsı kişiler tarafından körü körüne sahiplenip, eleştirenlere saygısızlık yapılmaya başlandığını gördüğümde ve bu fanımsılar filmi başyapıt ilan ettiğinde kendinden fazlasıyla soğuduğum film, yinede ikinciyi tarafsızca izlemeye çalışacağım, fanlar gerzekse filmin suçu ne ?
ancak daha dün izledim fakat az sonra geri izleyeceğim harika ötesi bir film. cocugun bembeyaz teni bakısları kızın o saflıgı vs. harikaydı. vampir olmayı birkez daha istememe neden olan film.
fazlaca pudralanmis karakterlerin filmin başından itibaren -ulen bunlarda bi' numara var- dedirttiği, vampir çıkmalarıyla da hiç şaşırtmayan, üstelik vampir oğlumuzun biricik cool kızımıza aşık olmasıyla da oeeh soylemlerine gark olan klişe bir film. tamam elemanlar beyaz ve soluk tenli olacak da bi' makyaj bu kadar mi kotu yapilir.
kitabı henüz okumadım lakin film güzel olmamasına rağmen ilginç bir şekilde etkileyicidir. ayrıca belirtmeden edemeyeceğim: robert pattinson bir vampir rolü için seçilebilecek en mükemmel oyuncudur sanıyorum.
alacakaranlık. tüm dünyada fırtınalar koparan, yazan ablamıza köşeyi döndürtmüş kitaplar serisi.
ben de okudum. hatta ilk kitaba saat sabah 10 sularında başlayıp gece saatler 1'i gösterirken bitirdim. (tabi ki tuvalete gittim ve yemek yedim osman abi ne saçmalıyosun allam ya.) iyiydi hoştu, bana kendimi epsilon gençlik kulübünün "eyvah aşık oluyorum", "okumayın günlüğümü", "liseliyim mutluyum" (salladım lan.) tadında kitaplarını okuyormuşum gibi hissettirdi. yormadan bizi, ne güzel..
bir günde neden bitirdiğimi ben de anlamadım. heri potır'ın son kitabını bile 3 günde bitirmiştim, j.k rowling'e ihanet ettiğim için kendimden utanıyorum. muhtemelen her sayfayı "aha şimdi atraksiyon gelicek", "bu sayfa kesin güzeldir" diye çevirdiğimdendir. ha, ilk kitabın son 100 sayfası sürükleyici mi, evet. geri kalanı? çöpe at. evet çöpe at. çok kötüydü. çeviriden mi kaynaklanıyor bilmiyorum ama diyaloglar bok gibiydi afedersin. ulan anlayıcam diye kıçımı yırttım. ey twilight fanı ! "sen malsan ben napiym beeeeğ" deme, ağzını kırarım. sayfa mı atladım diye kaç kere dönüp baktığımı biliyorum, bir yerden sonra anlamsızlaşıyor diyaloglar cidden. konudan konuya atlıyorlar, bol bol zamir kullanıyorlar, ve kimi zaman kimin neyi söylediği anlaşılmıyor. bi durun motorunuz soğusun lan.
ve bella'nın ağzından yazılmış hikaye, sürekli aynı şeylerden bahsediyor. "edward şöyle yakışıklıydı, şöyle karizmatikti, dişleri inci gibiydi hay gülümsemesine kurban olduğum, gözleri böyle güzeldi böyle altın rengiyi saçları böyle uçuştu götü böyle açıldı.." bıktım ulan. anladık, sevgilin çok yahşi. görmemişler gibi sürekli bahsetmesene. ya yazar betimleme yapıcam diye saçmalamış, ya da çevirmen hiçbi bok bilmiyor. öncü saraç tüzüner'i şiddetle kınıyorum. verin sevin okyay'a, o çevirsin. allam ya, nelerle uğraştırıyosunuz beni.
orjinal dilden oku diyosanız, hahaha şansını çoktan kaybetti. yeniden edward ve ailesinin ne kadar ultimate olduğuna dair beyitleri çekemiyiciiim. gider izdivaç seyrederim, daha iyi.
eveeet, bu dersimizde de çevirinin kitabın kalitesi için ne kadar mühim olduğunu öğrendik. ve popüler kültürün her daim kazandığını. şahsen pişmanım okuduğuma, hiçbi şey değil, gözüme yazık lan.
harry potter da aynı kesime hitap etsin diye yazıldı ama onun kurgusuna, üslubuna, karakterlerin oturmuşluğuna ve çevirmenine kurban olayım ben.
son olarak "süper süper" diye elinden düşürmeyen bir tanıdığıma (hayır abim olduğunu söylemeye utanıyorum) allah akıl fikir versin diyorum. malsın diyorum inanmıyosun hafız.
Alacakaranlık demektir. Vampirlerin yüz karasının bir kıza aşık olmasıyla başlar. Kitap, yazarın hayallerindeki erkeği anlatmasıdır aslında. Edebi değeri yoktur ünkü verdiği tek toplumsal içerikli mesaj, vampirlere aşık olmayındır. Okuyan erkekleri kınamakla beraber, Y kromozumndan nasiplerini alamadıklarını düşünüyorum. Kızlar hakkında bir yorum yapamayacam ama şiddetle protesto ediyorum.
Stephenie Meyer in aynı isimli kitabından uyarlanan filmi.Kitabı muhteşem fakat filmini çok beğendiğim söylenemez*
Filmi izlemek ve kitabı okumak isteyenlere önerim ilk olarak filmi izlemeleridir.
Kitabı okuyup,izleyenler bir hüsranla karşılaşabilir.Fakat yinede berbat denilecek kadar kötü bir film değildir.Yeni Ay ın daha iyi olmasını bekliyoruz.
* Filmi 2008 yılının en hatalı filmlerinde 4.sıradadır.(42 hata ile)