sinema eseri olarak hiç kelimesine karşılık gelmektedir bu film. üzerinde daha çok vakit harcanmış ve buram buram kalite kokan fantastik ögeler barındıran nice filmin hakettiği yere haketmeden gelmiştir kendisi. bu filmin hayranlarının bayan olmasından yola çıkarak aşık olduklarının da edward değil film olduğunu söylediklerini de eklersek filme erkek diyebilir ve şu sonuca ulaşabiliriz;
tesadüfen türkmeneli tv de görüp seyrettiğim ama hiç bişi anlamdığım film. hayır sinema filmi değilde böyle tv dizisi gibiydi. sonunda da bi bok olmadı zaten. öyle uçmalar, dalların üstüne konmalar, cüneyt arkın gibi alttan alttan bakmalar. adını çok duyduğumdan çok şey bekliyordum herhalde.
101 yıl boyunca -yanılmıyorsam- aşık olacağı kızı bekleyen, kızı bulduğunda da ona duyduğu tutkulu aşkı ona itiraf edip, kızın kanına olan isteğine karşı koyan, muhteşem sıfatlarla bezenmiş bir vampir karakterinin * olduğu fantastik bir aşk romanı ve filmi.
adı üstünde fantastik işte. vampir diye bir şey yoktur. olmamıştır. ilginç bir şekilde bazı insanlar "vampir parlamaz, öyle gündüz dolaşamaz ya, vampir dediğin!" şeklinde komik bir savunmaya geçmişler. zaten vampir hayali bi karakterdir. neden kuralları olsun ki?
birileri bi şeyler yazmış, tebrik de ediyorum değişik bir şey vampir kavramı da bu kuralları kim koymuş? "vampir dediğin tabutta yatar abi, sarımsak gördü mü kaçar, gündüz dolaşamaz" vs..
stephen meyer'in canı böyle tasvir etmek istemiş olamaz mı? adı üstünde roman bu. kurgu üzerine yazılmış, hayal gücüne dayalı bir şey. kadın, vampirleri sevimli göstermiş. dikkatli izlediyseniz güneşli havalarda vampirlerin insan içine çıkmadığını görmüşsünüzdür. insan kanıyla değil de hayvan kanıyla da beslenebileceklerinden dem vurmuş. fantastik filmde mantık aramak, olmayan vampirlerin yanlış anlatıldığını düşünmek, edward cullen'ın olmadığını bile bile ona aşık olmak gibi bir olay olsa gerek. * (yazar burada kendine laf atıyor. iğneyi sana çuvaldızı kendine batırıyor.)
--spoiler--
About three things
I was absolutely positive.
First,
Edward was a vampire.
Second,
there was a part of him,
and I didn't know
how dominant that part might be,
that thirsted for my blood.
And third,
I was unconditionally and irrevocably
in love with him.
--spoiler--
--spoiler--
We've learned to control our thirst
But it's you, your scent,
it's like a drug to me.
You're like
my own personal brand of heroin.
--spoiler--
böylesine mükemmel bir erkeğin kalbinin atmaması gerektiğini ispatlayan kadınlarımızı hayal alemine sürükleyip "lan sen edward gibi mükemmel olsaydın bu gece başım ağrımazdı" dedirten ama özünde muhteşem bir zeka ürünü olan kitap serisidir. kitabı okuyunca filmin yavan gelmesi yan etkisidir.
-gündüz gezen vampir olmaz
-vampir öle bülent ersoy sahne kostümü gibi parlamaz.
-ne kadar delikanlı olursan ol sen vampirsin o kanı içicen aga
-ulan öküz okul balosuna gidiyosun filmin başından beri dağınık saçlarına bi tarak vur bi kolonya sür
-en kral vampirde tom cruisedur *
Edit:ergen kızlar koşun eksiye hadii edward a giydirdim
hala en kral vampir tom abimizdir tom abim edward ı dağda bayırda züker görmüş geçirmiş adam vesselam.
yaşları 15 ile 17 arasında değişen azgın ergen genç kızların fanı olduğu film,kitap vs.. serisi tamam sinema olarak güzel de izledin bitti orda kalmalı.aradan geçmiş kaç ay hala salak salak facebook grupları açmanın anlamı ne ? gelip de sizi mi bulacak dünyanın öbür ucundaki adamlar. mal mal işlerle uğraşmaya bayılıyor bu millet.
popüler olan hep kötü oluyor ve olmakta maalesef. üstüne üstlük popüleri beğenmemek de giderek popülarite kazandığından ben ve benim gibiler kalıyorlar çemberin ortasında.
kitabı okudum, filmi de izledim. yazın işten bunalıp, yıllık izin aldığım, politika, kültür -sanat ya da kafa yoran herhangi bir şeyden uzak durmak istediğim bir dönemdi. kitapçıya en ucuz konulu kitabını sordum, önerdi, haksız da değilmiş gördüm.
konu ucuz ucuz olmasına, senaryo klişelerle bezeli bezeli olmasına arkadaş, ama ben anlamadım bu işi; mübarek hem okutturuyor hem de izlettiriyor kendini.
kitabın geyik kısımlarını mı sayayım, filmde esas kızın hoşlandığını belli etmek için banu alkan gibi göz süzüp dudak ısırmasına, korktuğunda gözlerini belertip ağzını iki metre açmasına mı yanayım anlamadım. oğlan kitapta bahsedilen olağanüstü mükemmel insanın yanından geçemiyor, babamın deyimiyle zibidi gibi saçlarını jöleleyip suratına pudra dudağına kirazlı nivea sürmüşler ağzına iki replik vermişler..cullen familyası ultra mega zengin, çamaşır suyu değmişe benzer suratları ile kasabada dikkat çekmeden yaşıyorlar, edward yüzyıllardır liseye gidiyor. kızımız da dudaklarını ısırmakla, gözlerini belertip "senden korkmuyorum edwadım cullenım" demekle meşgul.
neden mi tutuluyor? yanıt basit. herkesin endüstriyel nitelikte olduğu günümüzde, bu aralar aklım karışık veya suç sende değil bende diyen erkeklerin ve yapmacık ilişkilerin sayısındaki artış kızları kaybolan şövalye ruhunu aramaya itiyor. sahip olduğumuz metalar artarken içimizdeki boşluk günbegün büyüyor ve edward cullen gibi adamların özlemi daha çok çekiliyor. böyle ilişkilerin olmadığı bir anlaşılsa film popülaritesini kaybedecek aslında.
bütün eksilerine karşın beğendim, kendime de şaşırıyorum nasıl oldu bu iş diye. yani yaşlı da sayılırım bu filmin kitlesine göre.**
nedense zorla okutulmak/satılmak istenen kitap serisi.
-pardon kayıp sembol geldi mi?
+evet geldi. fakat ingilizce
-olsun sorun değil, ne kadar fiyatı?
+isterseniz twilight var onu okudunuz mu?
-hayır.
+bence güzel bir kitap, isterseniz vereyim.
-biliyorum ama hiç bir yararı yok. vakit kaybetmeye değmez.
+(mal mal yüze bakma)
-dan brown diyordum.
+daha satışı başlamadı barkod kodlaması yapıyoruz.
-vampirler öpsün seni.
kitabını okurken başta sarmamasına rağmen ortalarına doğru birden heyecanlandıran ve olayların içine alıveren bir roman. serilerini okudukça iyice bütünleşiyorsunuz romandaki kahramanların hayatlarıyla..
ancak filmini izlediğinizde çok yüzeysel geliyor. bildiğin vampir filmlerinden farklı zaten bu belli çünkü; çok fazla aşk meşk katılmış gibi. kan, vahşet, dehşet bekliyorsunuz ama bi bakıyorsunuz aşk, ihtiras, ayrılık görüyorsunuz.
sorun şu ki zaten filmle kitap aynı tadı vermez, filmde daha yüzeyseldir olaylar. sizin hayal dünyanızda kurduğunuz gibi değildir. filmdeki yönetmenin hayalgücüyle hazırlanmıştır, onun gördüğü gibidir. bu yüzden kitabını okumanızda fayda var.
emin olun kitapta daha normal geliyor bu hikaye, filmdeki gibi saçma gelmiyor..
"yarebbim bi vampir de benim payima he ?" diye hayiflatan, sonralari "Jacop"a hayran biraktiran, amma cok da yaratici bulmadigim bir serinin ilk bolumu.
sözlükte okuduklarım ve çevremden gelen tavsiyeler üzerine izlediğim film ama ne yalan söyleyeyim beğenmedim. gerçi bu durum biraz benim yüzeysel yaklaşımımdan ve beklentimden kaynaklanıyor olabilir zira ben vampir adını duyunca biraz heyecan yapıp bol bol gırtlak ısırma sahnesi bekliyordum. film ise sadece koklaşma, öpüşme gibi olaylardan ibaret. vampir oğlanın kıza bi cornetto alıp vermediği kaldı. tırt.
şimdi benim kaybettiğim bu değerli birkaç saati bana kim geri verecek? bu filmi izleyeceğime televizyondan cem garipoğlu haberlerini takip etseydim daha iyiydi valla.
az önce bir yazar arkadaşla geleneksel twilight beyin fırtınası seansımız sonucunda şu kararı verdim...
twilight başarısının sebeplerinden biri kesinlikle ve kesinlikle popüler kültürün etkisidir.. fakat hepsi bu değildir.
yurdumuz için ele alacak olursak --ki yurtdışında da böyle olduğunu düşünüyorum-- genel olarak edebi ve kültürel olarak cok geniş bir perfpektife sahip olmayan insanlar için tam bir çıkış kapısı oldu. yani kitap okumamış ve cok fazla okuma isteği taşımayan insanlar için kesinlikle biçilmiş kaftan.. kitaplardan herhangibirini elinize alın okumaya başlayın ve biraz sonra 80 sayfa atlayarak devam edin.. emin olun 10 sayfa sonra 80 atladığınızı unutursunuz..
durum böyleyken özellikle tiki dediğimiz sosyal varlık düzeni, yaşam alanlarında artık edebiyattan da bahsedebiliyorlar.. benim böyle arkadaşlarım var. eminim/sanırım sizin de vardır. **
yahu filmini izledim olmadı, seriyi okudum umarım şimdi olur...
nedir size bu kadar ilginç gelen anlamıyorum? nedir burada ki sanatsallık? nedir romantizmin doruklarında olan? yada kitabıyla veya filmiyle ilgili olarak bana sunabileceğiniz inanılmaz yazarlık veya oyunculuk?
hayatı boyunca anne rice okumamış bir insan gelipte twilight şöyle böyle demesin...
inanılmaz bir düş kırıklığı... popüler kültüre gercekten gıcığım var diye değil... neyse ben gene... derin derin inceleyipte entry'nin okunabilirliğini azaltmayacağım ama twilight seven insan sana sesleniyorum;