32. gün programında eline mikrofonu alıp zaman gazetresi yazarına
-Dinci değiliz diyorsunuz ama gazetenizin ismi tersten okununca NAMAZ oluyor.
kızın iç sesi:Şak* Nasıl koydum lafı bunu hiç beklemiyodu belli. şimdi köşeye sıkıştı pis şeriatçı.
Birde vakıf üniversitelerinden çıkar bunlar diyen arkadaşları üstü kapalı(?) kınıyorum.3 matematik sorusu fazla çözdün diye politika uzmanı mı oldunuz anlamadım ki.
ezberden kurtalamayan üniversitelilerdir. sempati duydukları görüşün retoriğinden iki-üç şey bilirler ve daima dünyanın esrarını bulmuş gibi davranırlar. halbuki hiçbir şeyden haberleri yoktur.
tv'ye çıkan gençler gerçekten cahil olabilir ama bu bütün genç cahildir demek değildir
(bkz: bütün genellemeler yanlıştır)
genç bakış programını ele alırsak zaman zaman çok kaliteli ve bilgili gençlerle karşılaştığı görülür...
ne kadar kolay ülkede ki herkese bok atmak bu sadace türklere has bir hastalık olsa gerek kendi insanını her fırsatta aşağalamak.
önemli olan "o" gençleri eleştirmek olsun bütün gençleri aynı kefeye koymak değil.
(bkz: kompleksli yurdum insanı)
her zaman birileri çirkin birileri güzel olacak ve sen rahatlıyacaksın!
birileri aptal ama sen her zaman akıllısın! *
son örneklerini 32.günde gördügümüz, bilimden nasipsiz, demokrasiden nasipsiz, edepten nasipsiz, sevgiden nasipsiz tiplerdir. dine karşı konusurlar ama kendilerine hoca denmesini isterler.
defne joy'un sundugu uzman avı'na çıkan bir genç kızımızın da dahil oldugu güruh. kızımız adını hatırlayamadıgım bir üniversitenin 4 yıllık bir bölümünde okumaktadır amma velakin soru için seçtiği konu magazindir.
aslında üniversiteliler değil de özel üniversiteliler demek gerekir. öyledir değil mi? en azından devlet üniversitelerindeki arkadaşlarımız ipe sapa gelir laflar edebiliyorlardır. konuşma adabını biliyorlardır. eline mikrofonu geçirince ağzından salya saçmadan ya da kekelemeden, ne dediklerini bilerek konuşabiliyorlardır. en azından kendilerini ifade edebiliyorlardır. en önemlisi herkesin kendileriyle aynı fikirde olmak zorunda olmadığını biliyorlardır değil mi? söyleyin gözünüzü seveyim biliyorlar mıdır?
o tv ye çıkan dümbelekler bu ülke gençliğini temsil etmiyorlar değil mi? konuşun be. yazın, ayar verin ayar alın, düşünün, kendinizi ifade edin. hatta t.aşşak geçin bu dümbeleklerle. itin g.ötüne sokun, sokun ki utansınlar, yapın ki ibret alsınlar da düşünsünler biz nerede hata yaptık diye.
bir çok açık oturum programında şahit olduğum ve geneli solcu-atatürkçü geçinen bir gurup insancıktan öteye gitmeyen basit bir güruh. pek dikkate alınası değil.
ali bulaç'a
-arapça sağdan sola doğru okunur sizin gazetenizin adını da öyle okuyunca namaz yazıyooo, siz bu sekilde insanların bilincaltına namazı sokuyorsunuz buna ne diyceksinieeezaieazauizauazml oggggğğhsshhsu diye bir soru sorabilmiş abidik gubidik maymun tiptir. açıkçası herhangi bir platformda karşısına çıkıp fikret kızılok'tan zaman zaman şarkısını bağıra çağıra söylesem de rahatlasam! *
sözlükte nickaltında binlerce yalaka tarafından ''kral yazar, harbi yazıyo he, süffer duygusal yazar ailecek takip ediyoruz'' türü entryler olup kendini sözlük celebritysi sanan yazarlar acaba ne kadar çok iyi konuşuyorlar merak ediyorum. gördük otisabi'yi, kimi raikonen'i. yok bizim sözlüğümüzdeki yazarlar süper güzel konuşurlar.
atatürkçü değiliz özgürlükçüyüz cümlesini kurduklarında şaka mı yapıyorlar yoksa cidden anormallik en üst noktadamı diye düşündüğüm sonra da yazık ya diye bitirdiğim düşünce ve söylemlerimin muhatabı insanlar.
tv 8 de defne joy un sunduğu yarışma programında malatyayı ege bölgesinde ilan eden üniversitelidir. daha bir çok versiyonu bulunur. sırbistanı komşu yapan, kareköklü sayı ile asal sayıyı karıştıran, ilk cumhurbaşkanının adını unutan üniversiteli tiplerdir. sorun kendisidir. kendi geliştirmeme konusundaki inatçı tavrıdır.
genellikle kahvedeki hasan amca tipindeki public kahramanlar tarafından hışımla eleştiriye uğrayan cahil insanlar grubu. gerçekten de cahildirler ve halkın anlamadığı terimler kullanarak birilerinin onun için süper bir bilim adamı tanımlaması yapmasını beklerler. ancak şurası kesindir ki gerçek bir profesor önemli konularda elinden geldiği derecede halk ağızı kullanmaya çalışır. böylece kimsenin bir bok anlamadan kendisine bok atılmasından da kurtulur.
özellikle de baba parasıyla okudukları lüks üniversitelerden kapitalizmi ve tüketim çılgınlığını eleştirirler ki, ekran karşısındaki izleyicinin ağzından tek cümle çıkar: "g.tünüzü s.keyim sizin hepinizin."
leş gibi kokuyordur lan bunlar. kitap okumayıp, film izlemeden, inceleyip, araştırmadan yorum yaptıkları o kadar aşikar ki, o kadar cahiller ki ülkenin geleceğinin bunlarda olacağını bilmek canını yakıyor insanın.
"60'lar savaştı" diyor üstad. "70'ler sevişti. 80'ler ise hiçbir b.k yemedi." üstad 90'ları görmeliydi keşke. 90'lar leş kokuyor. zihinleri ve kalpleri uyuşmuş. b.k gibiler. birileri kaldırsın bunları ortadan.
entel takılan sloganlar atan ve muhtemelen teorikte zipkin gibi ama pratikte şapa oturacak olan 'eh gel bakalım yeğenim söyle bir soluklan' denilip eğer dıngıllanmaya tenezzul edilecekse kumda oynatılıp çöp batmasın denilecek olan kişilerdir.
hiç bir orjinalitesi olmayan birbirinin kopyasi olan ne akarim ne kokarim tarzi olan bu kişiler eğer salim kişiler ise anı hafizasinda lise yillarinda 500 kişi ile gittikleri müdürün kapisinda ibudullah sivri külah kalmiş olan kişilerdir. - kendi terennumlerine göre söyledim- bu senaryolar asaği yukari hangi kliktenseler ona göre değişir.
üstüne üstlük kendi meslekleri disinda -teorik ve pratik anlamda- bir meraklari olmadiği için yapma dururlar.
üzerine söhret ve populer olma isteğinin bulamaci eklenince burunlarindan kıl aldirmaz tavirlari ve içi boş böbürlenmeleriyle katlanilmaz hale gelirler.
tartişmayi karsisindaki gürültüye getirip boguntu ile pes ettirmeye calistiklari bir güres olarak algiladiklari için bunlara selam verilmez.
okumamiş insanlardan bu tavirlarin beklenmesi gayet normaldir. en kabiz değimle eğitim ve ögretim rendesinden gecmedikleri için cahil der gecilir ve cehaletleri ile dalga gecilir.
ama bu diplomalari esseklerin cogunlukta oldugu üniversite siniflarinda daha para saymayi bile bilmeyen, bakkaldan ekmek almasini beceremeyenlerin geri kalan ömürlerinde varacaklari menzil pek iç acici görünmemektedir.
hadi herşeyi gectim neyi nasil anlatmayi bilmedikleri için hitabeti göt yirtma sanati olarak nitelendirdikleri için bu megofonsuz robotlar totolojinin ve demogojinin masrık-ı azam-ı süleyman demirel'i bile mumla aratacaktir.
peki suc kimde? lise eğitimini adam akıllı veremeyen ve lise eğitimi sadece formaliteye dönüstüren ve koflastiran milli eğitimde mi?
yoksa kaç tane kişi mezun edersem edeyim diyip bilim yerine hörtlelek zörtlelek imal eden üniversitelerde mi?
varolan yapiyi gitgide kendi kadrolarini dolduran ve yalamaya çevirmiş olan, iyileştirme yerine oy deposu olarak gören boktanlastiran gelmiş gecmiş iktidarlar mi?
yabanci dille eğitim verip teoriye abanan ve tonla mezun veren fakat bir halta yaramayan yiğinlari basma kalip -tıp hariç- bir şekilde mezun eden akedemik klikler mi? hani bir üst kademe gecebilmek için kaynak göstermeden tez calip purofusur olanlar mi?
suclu kim? elbette bu davanin bir cok faili vardir. ama bireysel kurtulus yolu -ahaliciliği atin bir kenara, t.c. sartlarinda vasatin cok cok altinda ortak nokta kepazelikten baska bir şey getirmez - kişinin kendi kendini geliştirmesidir. yoksa bu zehirli zembereğin bir dişlisi olur cikar. gelecek kusaklari da boklar.
eh bendeniz ota boka yalan yalniş ezbere yargiya varan, suclayan, slogan atan, anlamamakta direnen kaz kafalilardan olmadiğim ve için çözümsüzlüğü değil çözümü sectiğim için -ne pahasina olursa olsun- anlayana fazilet anlamayana anlamasa da olur diyerek sunu salık veriyorum;
bütün hayatı iki bacak arasındaki şeyi düşünmekle geciren ve futbol dışında hiç bir konuya taktiksel olarak yaklaşamayan gençliğimizin , üniversite görmüş pembe cahilleridir.