bütün ülkücüler yıllarca bu yolda uğraşırken bu arkadaş babasının ismini kullanarak çok rahat yaşamıştır.
kendisi başbuğ rahmetli olduğu zaman devlet bahçeli'nin karşısına çıkıp seçimi kaybettiğinde yeni bir parti kurmuştur.
devlet bahçeli başbuğ'un oğlu diye kendisini partiye davet etmiştir.
hiç bir zaman mhp'li olmamıştır kendisi. babası mhp'nin kurucusu diye böyle bir şey olmak zorunda değil.
onun dışında bir bilgi daha verelim. devlet bahçeli'nin kendisinden gram farkı yoktur. kendisi istifa edip yapamıyorum deyip sonra tekrardan partiye dönmüştür.
merak edenler koalisyon yaptıkları dsp genel başkan yardımcısı rahşan ecevit'in mhp'liler hakkındaki sözlerine baksınlar.
bu olaylara rağmen ben bu adamı hep savundum ama son zamanlarda bokunu çıkarmayı bırakıp sıvama kısmına geçmiştir kendileri.
tuğrul türkeş'in kendi partisiyle ters düşmesi de, istifası da anlaşılabilir. fikirler örtüşmeyebilir, gayet doğaldır. hatta partiden ayrılıp kendi başına başka bir parti kurması da anlaşılabilir. ama milliyetçiliği ayaklar altına aldık diyen, mhp'ye yıllardır demediğini bırakmayan erdoğan'ın partisiden aday olmak da ne demektir? bu nasıl bir basiret tutulmasıdır? tuğrul türkeş seçmenin gözünde artık bitmiştir. akp'de de siyaset hayatının son demlerini yaşayacaktır.
karaktersiz babanın karaktersiz oğlu. bir gün babası olacak pezevengin de ne bok olduğunu bu sığ kafalı sözde milliyetçiler anlayacak mı merakla beklemekteyim.
doğru bildiğini yapmıştır. 7 haziran seçiminden sonraki davranışlarıyla tam bir vatansever olduğunu göstermiştir. mhp ne akp ile koalisyon ne muhalefetle koalisyon ne de seçim hükümetinde yer alma tekliflerini kabul etmemiş, türkeş ise partisini karşısına alarak elini taşın altına koymuştur. getirisi götürüsü ne olur bilinmez ama elini taşın altına koyup partisini karşına alan bir adamı akp kadrosuna katarak doğru bir iş yapmıştır. bahçeli gibi sorumluluktan kaçan bir adam olmadığını göstermiştir tuğrul bey.
kendisi zaten mhp liler tarafından hiç bir zaman sevilmedi. soyadının ekmeğini yedi o kadar. daha önce partiden uzaklaştırılıp yıllarca alınmamıştı ama daha sonra soyadının hatrına bahçeli tekrar kendisini partiye davet etmişti. mhp genel başkanlığı için aday olduğunda çok komik bir oy alıp rezil olmuştu zamanında.
bir insan artık ölümüne az bir zaman kala böyle bir omurgasızlığı "neden" gösterir anlamak zor.
sadece bu kişi için geçerli olan bir durum değil. akp, chp, mhp, hdp vs. olayından bağımsız değerlendirmeli yaşananlar. ülke siyasetinin hatta iş hayatının genelinde var bu sıkıntı.
bir insan inandığı değerleri 30 yaşındayken de, 80 yaşındayken de satmamalı. hadi diyelim genç olsa bir derece denilebilir her ne kadar haklı kurtaracak bir yanı olmasa da. ya da ekonomik durum için, çocuklarımın geleceği için böyle bir şey yaptım diyebilir kişi.
peki ya bolluk içerisinde yaşayan, türkiye'Nin en kadim partilerinden birinin kurucusunun oğlu olan ve artık bir gözü toprağa bakan biri "neden" böyle anlamsız bir hareketle karakterini ayaklar altına alıyor.
her şey bir yana kendisi yarın öldüğünde çocuklarının utanç dolu bir hayat yaşamasına hiç mi içi sızlamaz bir insanın. yaşanan akıl tutulması idrak edebilmek gerçekten çok zor.
mahkemeyle geri döner. yusuf ziya irbeç bile geri dönmüştü ki, kendisini seven destekleyen bir allah'ın kulu yoktu. hatta tanıyan bile yoktu ve ihraç gerekçeleri daha bi gerçekçiydi.