her yerde elinde telefonu olan bir kişi olarak evet tuvalette de elimde bulundurduğum için yaşama olasılığım düşük olaydır. hobilerim arasında tuvalette mesaj yazmak da olduğu için korkmuyorum efenim. ha dersiniz taharetlen miyormusun ey zat-ı muhterem, her şeyi de söylemeyeyim değil mi?
(bkz: special life)
anacsevgidolubirmeleksanki'nin babası kızına yeni bir telefon almıştır ve bu telefon arkadaş çevresinde hiç kimsede bulunmayan özelliklere sahiptir. öyle çok seviyodur ki telefonunu anaç kız, tuvalete dahi onunla girer. olaylar gelişir;
tuvalete girip oturmama izin vermeden o sesle irkildim "cup" hemde güçlü bir "cup". 'ne oluyor' demeye kalmadı, cebimdeki boşluğu hissettim ve o an dünyam başıma yıkıldı sanki canlar. nasıl da çok seviyordum o telefonu. bir hışımla tuvaletten çıkıp poşet aramak için hızlandım. poşetin bulana kadar 'gider mi acaba?' soruları ile boğuştum*elimi o deliğe daldırırken, yüzümün aldığı şekli düşünebiliyorsunuzdur. binbir güçlükle çıkardım telefonumu. kapanmıştı. suyun altına tuttum, dezenfekte olsun diye. sonra direkt olarak bütün çıkabilen parçalarını çıkardım ve odanın güneş gören kısmına koydum. yaklaşık 2 saat sonra saç kurtuma makinesi ile hala su çıkan gözlerini kurutmaya çalıştım. telefonu açmaya çalıştım olmadı. oysa bir umut vardı içimde çalışacağına dair. o kadar muamele gösterdim çalışır artık diyerek zorladım. olmadı. çok üzüldüm be. ama o da ne? ertesi gün açıldı telefonum. eskisinden daha parlaktı. tertemizdi. üç ay sonra kaybettik. daha fazla boksitlenmeye dayanamadı zavallım. öyle boku bokuna gitti telefon. kim bilir kimin ahı tutmuştu acaba. boklara bulanır dediklerini işte o an duyar gibi olmuştum.
düşürmenin verdiği panikle düşünmeden el bokların içine sokulur ve telefon alınır. telefonu elinde tutmanın verdiği sakinleştirici etkiden sonra kokunun farkına varılır ve boklu ellere bakakalınır.
2 kez başıma gelen hadisedir. birincisinde akıllanmadığım için 2.cisini yaşamam gerekiyordu.kızlarla sarhoş olma niyetiyle içtik.tuvalete gircez malum tuvalet sohbetlerini yapıyoruz sırayla giriyoruz.ben gircekken arkadaş sen ver o telefonu yine düşürürsün dedi, bende verdim telefonu.benden sonra o girdi ve telefonum tuvalette. tabi o kafayla ele poşet geçirmeyi de akıl etmediği için elini daldırıp çıkardı. çalıştı telefon yine de fakat ben onu kullanır mıyım hiç. o gün üstümde olan kıyafetleri bile bir daha giymedim. sanki tuvalet kokuyormuş gibi geldi. hassas olduğum bi konu olduğu için kim dalga geçse içimden beddua ederim ve de yerini bulur. doğal olaydır,abartmamak gerekir.
daha birkaç hafta başıma gelen en talihsiz bir olay, her zaman duyardım etraftan bu olayı bir gün başıma geleceğinden korkardım, oldu. allahtan klozete düşürdüm ben, alaturka falan olsa alamazdım heralde telefonu. ne olursa olsun o telefonun adı artık boklu telefon...
bundan yıllar önce başımdan geçen bir olayı hatırladım şimdi. ah bu hatıralar olmasa...
ilk telefonum nokia 5110'du. bir yaz simit satarak biriktirdiğim paranın canlı hali. daha 15 yaşımda lise hazırlıktayım. telelfonu alalı 1 ay ya olmuştu yada olacaktı. üzerine titriyordum. tuşları bozulur diye snake oyunu bile oynamıyordum. neyse bizim okulda tuvaletlerde it çakal tayfası bol bol sigara içer müdür öğretmenlerde hiç ses çıkarmazdı. benimde en korktuğum zamanlardı tuvalete işimin düştüğü zamanlar hatta mümkün mertebe uğramazdım. ama zaruri ihtaiyaç mecbur gidiyorsun. en korkulu rüyam, telefonumu ordaki serserilerden birisine kaptırmaktı. velhasılı kelam. tuvalette telefonum çalmaya başladı. (melodi) al yazmalım. ses seviyesi maksimum. içerideki duman katsayısı hayli yüksek. birden tuvalette tüm sesler kesildi. an geçmeden. kapıma bir tekme. hayvanlık diz boyu. bir hışımla dükkanı kapamak. telefon zaten cepte sorun yok. bir tekmede bana doğru. iyi sıyrılış. bir diğeri içeri girer. elini cebime sokmaya çalışır. güçsüzlük. saçını tutmak. karnımda sert bir yumruk. yere düşmemek. yerler pis. telefon çıkar cepten. hala çalıyor. güçsüzlük. * dört kişiler. kaçış yok.
+verin abi telefonumu. babam arıyor. buraya gelecekti. çıkamam lazım.
anlayışsızlık.
-ulan benim bile telefonum yok ne haddine şerfsiz.
anlayışsızlık.
+abi çalıştım kendim aldım. ben sizin gibi sigara içmiyorum.
anlayışsızlık.
-demek öyle boka bulayımda gör telefonunu sigarayı.
zalimlik.
+abi yapmayın sizin gibi abilere yakışmaz.
kurtulma isteğinin karanlık umudu. elimi çaresiz uzatışım. kaçamamak. baskın duygu korku. korkmak. çok korkmak. anteninden havaya kaldırmış alın teri 5110'um. kaçamamak. gidememek. mahsur kalmak.
-gör bakalım neler olacak.
zaman yavaşlar. telefon dediğin nedir ki abi. ezilmek. düşer. düşer. parçalanır. eğilip toplarım parçalarını. pislik içinde alın teri. şeref sen neden eksiksin kimi insanda. birde sırtıma tekme belkide iki. pislik kokusu burnumda. gözlerim neden yaşlandı. ağlamak. hıçkırmak. ağlamak. güçsüzlük. umut. çalışacak. allah yardım eder. alın teri o. o benim telefonum.
-bidaha ayak altında görmeyelim. bu kez kendini kalalizasyonda bulursun bücür.
+benim babam polis. yakacağım sizi. ben polis oğluyum. (ben bile inanmıyorum bu yalanıma)
müdüre gitmek. korkmak.
+hocam telefonumu kırdılar. bana vurdular.
*adın ne sesinin oğlum ne oldu sana böyle anlat bakalım.
+son sınıflar telefonumu almaya çalıştı. beni dövdüler.
ceketim ıslak neden. eve gitmek istiyorum. annemin kollarında ağlamak istiyorum. kaçmak istiyorum bidaha gelememek istiyorum. korkuyorum. okumak kötü şey. temiz olmak istiyorum tertemiz.
*oğlum git dersine gir. hadi git durma burda. kimin ne yaptığını bilmiyorsun isim bilmiyorsun cisim bilmiyorsun. git hadi.
hıçkırıklarım göklere cıkar. bisikletimin yanına giderim. ağlamanın rüzgardaki soğu yüzümde ve eve gidiş.
Hiç hoş olmayan, genelde bilinçsizce gerçekleştirilen ve okadar da kötü olmayan eylem. Çıkarıp 1 saat değişik kimyasallarla yıkamıştım düşen telefonumu. Yaklaşık 6ay daha kullandım.
ilk akıllı telefonum Samsung wave'in başına gelen hede. Onu öyle yüzerken görmek öyle acıydı ki. Sonra yavaş yavaş gözden kayboldu. Önce bir çaresizlik sonra sifonu çekişim ,fakir ama gururlu hallerim hatırladıkça hüzünlenirim.
ben bir keresinde e 250 mi düşürmüştüm küçüğüm daha o zamanlar. şortumu tam kaldırırken pat telefonu düşerken gördüm, düştü ve deliğin etrafında 2 tur attıktan sonra içine girdi. ondan sonra ee tabi büyüğümü yaptım etraf bok içinde, öylece babamı çağıramazdim. gittim salak gibi birde üstüne su döktüm, küçüğüm işte.
neyse ki babam eline naylonu geçirip daldırdı deliğin içine ve bulduk telefonumu. ama çalışmıyordu tabi. üzülmüştüm, telefon annemden bana yadigardi. hey gidi günler hey.