bir zamanlar, bir arkadaşım ile bir yazarın evine gittik. yazar tam karşımıza oturdu, önümüze kupa bardakta çay ve ikramlık koydu. gençsiniz, yiyin, için. -allah razı olsun- neyse efendim, çayı severim, arkadaşım da boşalan bardağıma durmadan çay dolduruyor, ben de toyum o vakitler. yemin ederim patlayacak noktaya gelmiştim. soğuk soğuk terler geliyordu alnımdan, yazar beyde, susmak bilmedi bir türlü, habire konuşuyor, ben de utanıyorum. içim içimi yiyor, ne desem, nasıl etsem hiç bilmiyorum. yani enseme vursa arkadaşım altıma edeceğim o kadar doluyum. birden yazarın telefonu çaldı, gençler, kusura bakmayın gazateden arıyorlar cevap vermem gerekiyor, deyince, telefonu açmaya kalmadan, lavabonuzu kullanabilir miyim? sorusu ve tabi, ilerde sağda deyişi... gerisini hatırlamıyorum. allah kimseyi çişle sınamasın.
Geçen sene bir arkadaş lokantada garsona "lavabo nerede?" diye sordu. Garson da tarif etti. Bakmış ki sadece lavabo var hakikaten de. Tuvalet yok mu dememek için, "bu lavabonun daha kapsamlı olanından yok mu?" diye sormuş. (bkz: kapsamlı lavabo)