bugün

iyi niyetli * biri bu. zaman zaman iyi niyeti bela oluyor kendisine. herkesin yüreğini kendi yüreği gibi görüyor çünkü.

açık biri bu. * her duygusu, düşüncesi meydanda. hayatın karşısındaki duruşu belli. canı yansa da bildiği yoldan sapmıyor.

görüp görebileceğim en güzel kalbe sahip insanlardan. günden güne beraber büyüdüğüm, hayatı ve insanları çözdüğüm biri.

ruhunun derinlerine ulaşmama izin veren biri.

iyi ki bana bu hakkı vermiş. onu tanımışım. hayatına girmişim.

her şey için teşekkür ederim...
bir insan başka bir insanı veya nesneyi nasıl marka yapar?

öncelikle markayı tanıyalım, eğer bir marka ismini duyduğunuzda onun ne olduğunu siz dahil etrafınızdaki insanların tamamı biliyorsa ve hakkında iyi şeyler söylüyorlarsa bu markadır, mesela coca cola yı tanımayan yoktur, birine bana bir kola markası söyle dediğinizde kime sorarsanız sorun herkes coca cola der, neden?

birçok nedeni var, ama biz kısaca kendine özgü tadı ve reklamları diyelim neden sorusunun cevabına.

bir de louis vuittonadı altında tüm dünyanın bildiği ama herkesin ulaşamadığı marka vardır, bir prestij sembolüdür, herkesin ulaşamadığı herkesin elde edemediği, herkesin hayal ettiği...

markaları insanlar yaratırlar, bir nesne ne kadar kaliteli olursa olsun veya gizemli, insanlar rağbet etmedikce markalaşması mümkün değildir, ama insanlar markalar hususunda da hata yapabilirler, yüceltmemesi gereken bir şeyi markalaştırabilir veya marka olması kesin gözüyle bakılan bir şeyi aşağılayabilirler, reklamın buradaki konumu önelidir, kötü reklam iyi malı batırabilir, ama ya kötü mala iyi reklam yapmışsak?

benim tanıdığım biri malesef öyle yaptı, tamam kalite vardı, tamam kendine özgü bir şekli vardı ama louis vuitton değildi, coca cola'ydı markalaştırmak istediği, herkesin ağzında gezdirdiği içtikten sonra tuvalete gönderdiği bir sıvıyı bir prestij sembolü olarak görüp hak etmediği şekilde kalbinde markalaştırdı.

belki marka isimleri ve kullanılan tabirler bu yazıyı okuyan insanların hiç bir şey anlamamasına sebeb olacak, sadece okuyan insanlar bir gerçeğin farkına varacaklar, iki dünya devi markanın arasındaki farkı.

ama bir kişi anlayacak ne demek istediğimizi, sadece bir kişi hiç düşünemediği şeyleri düşünecek, sadece bir kişi anlamak istemediği şeyi bu sefer gerçekten anlayacak, ve sadece öteki bir kişi bu olanlara üzülmeye devam edecek.

bana kalsa, herkesin yer bulduğu ama bana ait olmasını istediğim halde benim yer bulamadığım ruhu, kalbimden çıkarır gözümü kırpmadan çöpe atarım, ben atarım, çünkü ben hiç aşık olmadım.

tutunanlara...
bir ara şiddetle " aşk derdiyle hoşem" diyen yazar iken;
şimdiler de "evlilikle hoşem" diyen yazardır. hazırlıkların tamamlanmasını belirterek, ömrünün bu anında tasdikleyeceğim dosttur.
şu aralar tatlı bir telaşta olan,mutluluğa ilk adımlara atmaya hazırlanan canımın içi.bakındık bugün şöyle bir merasim mekanlarına.seçecez en güzelini tutunamayanlardanımı tutundurmaya.
(bkz: birinci nesil silik)
nası yani?
uludağ sözlük'ün lebron james'i.
mekan belediye otobüsü, haliyle kalabalık da
iki arkadaş karşılaşır..

*ah gözümde birşey var canımı acıtıyor,hemen aynaya bakmalıyım!!!!!!!!
-kızım saçmalama ya burda aynaya mı bakçan? (ağır abi)
*banane ya cnm acıyo heralde
*lütfen yaaa
-iyi aman rezil olcam yine
*ama sen beni tut!!! ben çantamdan aynamı çıkarayım olur mu
***** ani bir fren yapar otobüs
***** küt diye öne düşen iki kişi görülür
----- kahkahalar kopar
*saf ben sana beni tut dedim, bir elinle de bir yere tutunsaydın
- (mahçuppp mahçuppp) ya kızım ya
*hahahaha......
-hahahaha....

kıssadan hisse de yazayım size tam olsun;
"arkadaş olmak o nedenle güzeldir. tutunamayanlardan olsanız bile bir şekilde hayatta birbirinize tutunmuşsunuzdur"
(bkz: üstad).
gördük sevindik.
kınasında -ki tarih de vereyim kayıtlara geçsin 7 ağustos- karşılıklı göbek attığımız sevimli.

hala kendisine aldığım ve kınasında vermeyi planladığım hediyeler odamın bir köşesinde duruyor orası ayrı. (bir dahaki görüşmemizi bekliyorlar)

gayet boşboğazlık yapıp "eee ben ne zaman teyze olacağım yaa?" yorumlarımı ise "önce senin mürüvvetini bir görelim. düğününde göbek atalım da sonra düşünürüz" şeklinde yanıtlayan laf cambazı.

sen tut 2006'da uludağ sözlükte tanış, hatun hayatındaki en sevdiğin arkadaşların sıralamasına girsin. kınasına bile git. nerden nereye işte.

yo yo, ağlamıyorum. gözüme bir şey kaçtı *
sevgili sözlük, uzun zamandan sonra entry yazmamdaki amacım bu hanım kızımıza bir türlü ulaşamamam ve tiz tonlardaki sesini özlememden kaynaklı şikayet temalı bir entry yazmaktır. zaten kendisini çok çok uzun süredir görememekten şikayetçiyken bir de sesini de duyamamak beni derinden yaralamakta. almam gereken bir kaç havadis var, konuşamadığımız için havadisleri de alamıyorum. hayır bir de ne zamandır kaçak olduğu için msne de girmiyor, kızıyorum. (hoş ben de son zamanlarda msn başında rahatça vakit geçirebiliyorum, tüm suçu da kendisine atmayayım şimdi.) hayır beni mail yazmak gibi sevmediğim şeylere zorlayacak, ona üzülüyorum. halbuki nasıl da özledim.

p.s.: kuzum eğer benden önce bu entry sana ulaşırsa -ki zor gibi- ara beni. seni çok seven ve daima sevecek olan omayra.