Borges der ki, Binbir Gece Masalları hakkında: "Binbir Gece Masalları'nın tamamını okuyan ölür." Olasılıkla alt metni olan bir söz bu.
Tutunamayanlar da öyle gibi geliyor. Ayrıca Tutunamayanlar'ı okumak hatta daha geniş tutarak Oğuz Atay'ı okumak ve anlamak, Türkçe bilenler için harikualde bir şans.
Oğuz Atay'ı okuyan insanla dost olunur, arkadaş olunur, sevgili olunur. Keza Hasan Ali Toptaş'ı okuyanlar da öyledir.
oğuz atay'ın en güzel romanlarından biri olabilir. yeraltı edebiyatına karşı oldukça efsanedir. sözleri, sizi alıp götürdüğü dünya çok başkadır.
bu kitabı yazdığın için teşekkürler oğuz abi *
"bir çok kelimenin anlamını bugün de bilmem. ‘ahmet ne kadar cahil’ derler. 'daha bilmem ne kelimesini duymamış’. başımı sallarım. birlikte acırız ahmet'e. oysa o kelimenin anlamını ben de bilmiyorum."
Ve gereken yerde gereken kelimeyi bulamadığım için -bu nedenle bana ayrıca aptal derlerdi- anormaldim. Ben de büyüyünce çok normal olmak ve onları utandırmak için yanıp tutuşurdum. Galiba haklı çıktılar. Nasıl bildiler bunu? Onların akılsız, duygusuz ve bilgisiz olduklarını bildiğim için, haklı çıkmalarına bütün kalbimle ve aklımla ve öfkemle isyan ediyorum. Ben haklı çıkmalıydım. Olmadı. Sebep olanların gözü kör olsun!
Ben de hepinizden farklı bir solucandım kim bilir?
Şimdi yarısı ezilmiş yerde yattığı için belli olmuyor. Diğer yarısını yerden kaldırmak için çırpınan Günseli'yi bile acıklı gözlerle izleyemiyor. Gözleri ezilen yarısında kaldı da ondan. Anlayışı da o yarıda kaldı, bütün ümitleri de yaşama isteği de, mühendislik diploması da, iyi durum kağıdı da, çiçek aşısı kağıdı da, altı tane vesikalık resmi de, isa sevgisi de, bilmem nesi de, yaratma hırsı da, bir türlü atamadığı değersiz evrakı da, Günseli'yi okşamak isteyen elleri, ona dokunmak isteyen derisi de hep ezilen yarısında kaldı. Bu yarısında sadece ölüm acılığı kaldı. Bu nedenle şimdiye kadar söylemek istediklerimizi kısaca özetlemek gerekirse, mezar taşına şöyle yazılması uygun düşer (yazı kabartma olmasın, uzaktan dikkat çeker): Şarkısı yarıda kaldı, aklı da karıda kaldı. Sebep olanların gözü kör olsun.
Hayatta kendisine verilenleri kabul etmeyip diğer insanlardan farklı olduğunu fark edip hayatın yükünü kaldıramayan,gerçekle düşü ayırt etmek istemeyen,tüm tutunamayan insanların prensi selim ışık ın hikayesi.istemese de hayata ve farklı davranışlara kendini ve hiçbir Zaman anlaşılamamış olan bir kişi.toplumsal kalıpların insanı Nasıl boğduğunu,bu kalıplara uymaya çalışırken kendi benliği yitirip hayata küsen,bir insan.farklı olmaya çalışmayan,sadece hayatta sürekli istediği gibi hareket edemeyip kalıplara girmek zorunda bırakılan insanların isyanının sesi.
Başyapıt şaheser değildir. Yüksek dozda analizle yazılmış iyi bir eserdir. Yazarın kendine özgü dili kitabı şaheser zannetmenize sebep olmuştur. Tam tutunamayan evrenidir. 358. Sayfadaki yazara özgü mübalağa sanatı kitaba farklı bir tat katmakla beraber 800 sayfa olmasına karşılık 800 sayfalık bir tatmin yaşamadım. Burkuldum biraz turgutun hikayesinin sonunun trenlerde bitmesi muhtemelen oğuz ataya "sıkıldım yeter bitireyim" dedirtmiş olmalı. Olric in sosyal medyada böylesine abartılmış olmasını da anlamış değilim. Sonuçta bir stirkoff değildir. Öte yandan selim karakteri tam olarak tatmin etmiş olmasına rağmen beni biraz da kuruntulu yani vurgu yapılmak istenen konular yüzünden kuruntulu manyak bir karaktere dönüşmüştür benim gözümde. Günümüz şartlarında çoğumuz kendini selim hissediyor, ama selim kadar samimi değiliz bu da ayrı bir gerçek mutsuzuz ve bunu göstererek egomastürbasyon yapıyoruz. Evet kitap kahveyle instagrama atılan süt bacaklı gevrek hatunlar skalasından değerlendirilince bir şaheser. Ama benim için bu bir şaheser değildir. Çok iyidir ama şaheser değildir. Oysa raif efendinin (kürk mantolu madonna) acısı daha derindir. Aynı tarzda olmasa da acıları eğer ki o acıyı raif efendi taşısa daha derin olurdu. Ve bu tarz bir nefreti tartmak istiyorsanız nacizane tavsiyem jack london'un martin eden'ını deneyin derim.
Not: 732 sayfa olması lazım bu arada, 800 e yuvarladım.
Edit: imla
2.kez okumak istiyorum, hem de çok fazla çünkü biliyorum 2. okuyușumda yeni şeyler keşfedeceğim bunu nasıl farkedememiştim, nasıl gözümden kaçmış diyeceğim bu 3. okuyuşumda da olacak.
kitapta altı çizilecek o kadar yer var ki, kitabı kütüphaneden aldığım için çizemedim, ama fotoğrafını çektim.
bu oğuz atay'ın okuduğum ilk kitabıydı diğer kitaplarını da okumak istiyorum, en kısa zamanda.
sürekli fiyatını eleştiriyorlar ama pegasus yayın evinin bastığı saçma kitapların fiyatlarından haberleri yok sanırım. hayır edebi değeri olsa tamam ama yok. maze runnermış. hı hı. evet.
--spoiler--
Şu anda, sana güzel bir söz söyleyebilmek için, on bin kitap okumuş olmayı isterdim' dedi, gene de az gelişmiş bir cümle söylemeden içim rahat etmeyecek: seni tanıdığıma çok sevindim kendi çapımda.
--spoiler--
"Elbette çok şey beklediğimi biliyorum. Her zaman da bekledim. Her yeni tanıştığım insandan tanışır tanışmaz neler bekledim. O daha adımı öğrenmeden ben onunla ilgili hayaller kurdum, ümit etmeye başladım hemen. Ve o insan yanımdan bir dakika bile ayrılınca ben öyle yerlere varmıştım ki hayalimde bu ayrılmayı bir ihanet saydım gücendim. Hayır benimle başa çıkılmaz beni bırak. "