yıllarca adını duyduğum kitap.
bunca övüldüğüne göre bir bakayım dedim.
lan zerre bi şey anladıysam insan değilim lakin bakıyorum burada her cümlesi atasözü gibi değer görmüş.
ne diyeyim ben anlamadım diye kötü olacak değil ya binlerce insan şaheser diyor.
bana şu kitabı bi anlatsana neymiş deseler, bunalımdaki bir insanın her şeye kızması derim.
"gerçekten de rahatsız oluyordu. diyor esat. aynı zamanda bütün yazarlar gibi olmak, bir anda hepsine birden benzemek onu yoruyordu.
hepsinin yer aldığı bir roman yazacağım ve burunlarından getireceğim diyordu."(s.358)
sevdiği yazarlara kızgın olan selim'in durumu tutunamayanlar'ın bir özeti aslında. mükemmel bir üstkurmaca örneği.
oğuz atay bu kitapla sevdiği yazarların hepsine birden benzemeye çalışmış, önce james joyce un, sonra nabokov, henry james hatta dostoyevski gibi önemli yazarların burnundan getirmiş. tabii benim de burnumdan getirdi. teşekkürlerimi sunarım kendi çapımda.
"bir espri uğruna harcatmayın, alışsın
selim ışık insana. söylesin şarkısını
kesintisiz, acemi. oblomov hırkasını
çıkarsın bedeninden. ey ölü ruh! kıyam et!
beğendin mi süleyman? beğenmedim, devam et." (sayfa 118)
bütün hayatımı tutunamayanlar dan alıntı yaparak geçiştirebilirim. belki bunu yapsam hiçbir özveriye gerek kalmaz. belki de zaten gerek yoktur.
"kötülükten ancak kötülük çıkar. bayağılık insan ruhunu
öldürür. elbette, çok gelişmiş milletler, kötülükten de bir şeyler çıkarıp, onu az gelişmiş milletlere ihraç etmek yolunu bilmektedirler. kötülüğü rasyonalize edip, ya da sanat eserlerinde dondurup, hayata ait bir canlılık bulmaktadırlar kötülükte. burada, tek korunma yolu, kötülüğün üstünden akıp gitmesini sağlamaktır. benim gibi, az gelişmiş bir ilkokul öğrencisinin de başarabileceği tek şey buydu. kötülüğe kayıtsız kaldım; ona içimde yer vermedim. kara ekmeği yemek zorundaydım; ama kötü şiiri okumadan da yaşayabilirdim."
"tutunamayanların destanıdır bu şarkı,
dostum süleyman kargı...
eller boşta kalıyor, tutunamıyorlar toprağa
anlatamıyorlar anlatılamayanı.
anlatmak gerek: düşman sarmış her yanı
oysa, mesela selim ışık anlatmadan anlaşılmaya aşık.
böyle adama
(darılma ama)
yaklaşmaz hiçbir güzellik,
doğduğu günden beri kalbinde bir delik,
almak için bütün sızıları içine
her zaman utanmıştır başkaları yerine.
elim varmıyor yazmaya, inmeyelim derine...
(...)"
Oysa ben her an sana bakmak, bir sözünü kaçırmamak; bir kıpırdanışını, yüzünün her an değişen bütün gölgelerini izlemek, her an yeni sözler bulup söylemek istiyorum.
2013 yılından beri çeşitli zamanlarda okumaya niyetlenip niyetlenip asla bitiremediğim oğuz atay kitabı. bu süre zarfında edebiyat fakültesinde bile okudum bu kitabı okuyamadım.
Her tutunamayan garip değildir ama; her garip, tutunamayandır. Zekâları, yetenekleri yetmediği için değil, yaşam mantıkları, bu dünyanın yaşam mantığına uymadığı için "dışarıda" kaldılar.