tutunamayanlar

    224.
  1. ciddi ciddi insanın fabrika ayarlarıyla oynayan başyapıt.

    --spoiler--
    -sus olric! düşünüyorum.
    -düşünmek ne haddinize efendimiz?
    -descartes düşündükçe var oluyordu olric.
    -descartes düşündükçe var olur, siz düşündükçe yok olursunuz efendimiz.
    --spoiler--
    33 ...
  2. 42.
  3. --spoiler--
    bir silgi gibi tükendim ben. başkalarının yaptıklarını silmeye çalıştım.mürekkeple yazmışlar oysa ben kurşun kalem silgisiydim. azaldığımla kaldım '' ( selim'in günlüğünden sf.598 ]
    --spoiler--

    boş vaktimin hayli fazla olmasından dolayı, sırf vakit geçsin diye öylesine okuyayım derken kendimi alamadığım, asker ocağında 4 günde bitirdiğim, ölümünden sonra müellifine değer kazandıran bir şaheser.

    beğendiğim cümlelerden bazılarının altını 367. sayfaya kadar çizmiştim. ta ki şu cümle ile karşılaşıncaya kadar :

    --spoiler--
    '' kitaplara ithaflar yazmak, beğenilen satırların altını çizmek, sayfaların kenarlarına düşüncelerini yazmak Selim'e kendini elevermek,insanların ortasında çırılçıplak kalmak gibi geliyordu.insanların kitaplara birtakım çizgiler çizmeye kelimeler yazmaya hakkı yoktu.Herkesin düşünebileceği satırları yazmak saçmaydı.Her insanın kendine özgü düşünceleri gizli kalmalıydı, yalnız kendi bilmeliydi bunları .. '' sf. 367
    --spoiler--

    daha sonraları ise çizmekten vazgeçip ezberlemesem de minik defterime not aldığım cümleleri şöyle idi :

    --spoiler--
    '' kitap okumakla manavın beni aldatmasına engel olamıyorum bir türlü '' sf.370 [ selim'in ağzından ]

    '' güzel bir gün ve ben yaşıyorum '' sf. 36

    '' ikimiz olduktan sonra bütün bu hüzünler sıcak bir yaklaşma için bahanedir'' sf. 48

    '' yazık ki erkekler şımartıldıkları zaman nerede durmaları gerektiğini çoğu zaman bilemezler.Kadının bunu hatırlatmasıysa utanç verici bir uyarmadır onlar için. '' sf.48

    '' kendi sorunlarını çözemeyen bir kişinin kusurlarının acısını başkalarına çektirmeye hakkı yoktur '' sf.95

    '' kişisel değer saydığımız şeylerin, toplumun baskısıyla edinilmiş sahte nitelikler olabileceğini de hiç bir zaman akıldan çıkarmamalıyız '' sf.97

    '' bir dostun varlığı güzel şeydir fakat bir dosta ihtiyaç duymadan yaşayabilmektir önemli olan - sözünü söyleyen Turgut'un fakir yüzünü gördü ( aynada ) '' sf.111

    '' anlatamıyorlar anlatılamayanı
    anlatmak gerek düşman sarmış her yanı
    oysa mesela selim ışık
    anlatmadan anlaşılmaya aşık '' ( beşinci şarkı sf.133 )

    '' mısra 11 : kelime ve yalnızlık
    ... kelimeden önce de yalnızlık vardı ve kelimeden sonra da var olmaya devam etti ... '' sf.151

    '' mini mini bir kuştum
    deli gibi olmuştum

    selim itiraz etti. yanlış oğlum turgut aslını okumalısın :
    mini mini bir kuştum
    dejenere olmuştum '' sf.259

    '' - anneciğim venüsün kollarına atmaya geldik kendimizi
    - burada öyle biri çalışmıyor
    turgut metin'e döndü : işte gerçek bir kerhaneciyle karşılaştık '' sf.265

    '' bir işin nasıl yapılacağından çok nasıl yapılmayacağını gayet iyi bilir ( dairedeki memurlar için ) '' sf.294

    '' iyi kunduranın çifti iki lira, kötü kunduranın dört lira - anlamadı gene anlattım .. iyi kundurayı iki liradan yaparsam kazanırım.Fakat sen ucuz görür yaptırmazsın onun için dört lira derim. kunduradan anlamadığın yüzünden belli. senin için iyi deri kullanırsam yazık '' sf.299

    '' hayatında ilk defa başka bir insan olma özlemini duydu '' sf. 319

    '' ( ünv.deki prof.lar için ) .. onlar lort henry'nin dorian gray'e yaptığı gibi sarsarlar akıllarını karıştırırlar.öğrenciler için tatlı bir şaşkınlıktır bu '' sf.363

    '' kavurucu yaz sıcağında herkes denize giderken,iktisat notlarının üzerine damlayan terlerini nasıl toplamalı '' sf.364

    '' balzac, kendini romantik sanan genç kızların saçma sapan hayallerini beslemek için okudukları ikinci sınıf bir romancıdır. '' sf.365

    '' kitabı bitirdiği zaman ateşli bir Gorki hayranı olmuştu .. fakat '' benim üniversitelerim '' bir başkaydı. oscar wilde'ı unutmuştu '' sf.367

    '' ölünceye kadar yerinden kımıldamayacağını bilen bir ağacın rahatlığını duymalıydın '' sf.408

    '' bunlar tırnak kırılması gibi yerinin doldurulması kolay boşluklardır '' sf. 408

    '' söylenenlere inanmadığı zaman inanır görünmenin, insanlara ihanet etmek olduğunu düşünüyorduve bu ihanetin anlaşılmaması için ortalıkta görünmemeyi tercih ediyordu '' sf. 433

    '' hayatta başarı kazanan bütün insanların okul yılları başarısız geçmişti '' sf.435

    '' böyle ciddi ve ağırbaşlı bir insana ancak hayranlık duyulabilirdi.başka bir şey duyulamazdı.bu nedenle bütün kızlar bu ciddiyet ve ağırbaşlılığa kendilerini layık görmedikleri için daha hafif genç erkeklerin koluna girerek uzaklaşıyorlardı ( selim için ) '' sf. 436

    '' hiç bir zaman pastanede-muhallebicide-kızla-buluşup-gözlerinin-içine-bakarak-ona-hayatını-anlatan-erkeklerden-biri olmayacağına yemin etmişti '' ( selim için ) sf.447

    '' seni tanımadan önce ağaçların çiçek açtığı ve yaprak döktüğü mevsimleri hep kaçırırdım'' derdi resim yapmayı sevdiğim halde denizin mavisini bilmezdim yaprağın yeşilinin her mevsimde değiştiğine dikkat etmemiştim'' selim-günseli sf.460
    --spoiler--
    25 ...
  4. 4.
  5. bir acemi yazar şiiri

    hızla ölür hazla büyüyenler,
    hazla ölür hızla büyüyenler,
    jilet yiyen bir kızla büyüyenler,
    küçük burjuva zevkler cızzla büyüyenler,
    matarası su serap göremeyenler,
    torbası ekmek aç kalamayanlar,
    tutunamayanlar..
    hızla öldü bizle büyüyenler.
    26 ...
  6. 1.
  7. bas yapit. saheser. oguz atay'in ilk eseri.
    23 ...
  8. 96.
  9. notlar 5:

    Ve biz onlara diyeceğiz ki:
    Hesaplaşma günü geldi. Şimdiye kadar yalnızca din kitaplarında yargılandınız. Biz fakirler, zavallılar, yarım yamalaklar, bu kitapları okuyup teselli olurken içinizden güldünüz. Ve çıkarınıza baktınız. Hatta gene sizlerden, sizin gibilerden, büyük düşünürler çıktı ve bu kitapların bizleri uyuşturmak için yazıldıklarını ileri sürdüler. Biz zavallılar, ya bu düşüncelerde habersiz kaldık, ya da bunları yazanları bizden sanarak alkışladık. Yani uyuttular alkışladık, uyandırıldık alkışladık. Her ne kadar bugün siz suçlu, biz yargıç sandalyesinde oturuyorsak da, o dünyayı bizlerin sanıp yaşarken, hepinize hayrandık. Sizler olmadan yaşayabileceğimizi bilmiyorduk. Ayrıca, dünyada gereğinden çok acıma olduğuna ve bizim gibilerin ortadan kaldırılmasının sizlerin insancıl duygularına bağlandığına inanmıştık. Bu çok masraflı dünyada bir de bizlere bakmanız katlanılması zor bir fedakârlıktı. Arada bir bize benzeyen biri çıkıyor ve artık yeter diyordu. Onunla birlikte bağırıyorduk: artık yeter! Bazen kazanıyorduk, bazen kaybediyorduk ve sonunda her zaman kaybediyorduk. Onlar da sizler gibi onlardı. Düzeni çok iyi kurmuştunuz. Hep bizim adımıza, bize benzemeyen insanlar çıkarıyorduk aramızdan. Kimse bizim tanımımızı yapmıyordu ki biz kimiz bilelim. Gerçi bazı adamlar çıktı bizi anlatmak üzere; ama bizi size anlattılar, bizi bize değil. Tabii sizler de bu arada boş durmadınız. Bir takım hayır kurumları yoluyla hem kendinizi tatmin ettiniz, hem de görünüşü kurtarmaya çalıştınız. Sizlere ne kadar minnettardık. Buna karşılık biz de elimizden geleni yapmaya çalıştık: kıtlık yıllarında, sizler bu dünyanın gelişmesi ve daha iyi yarınlara gitmesi için vazgeçilmez olduğunuzdan, durumu kurtarmak için açlıktan öldük; yeni bir düzen kurulduğu zaman, bu düzenin yerleşmesi için, eski düzene bağlı kütleler olarak biz tasfiye edildik (sizler yeni düzenin kurulması için gerekliydiniz, bizse bir şey bilmiyorduk); savaşlarda bizim öldüğümüze dair o kadar çok şey söylendi ki bu konuyu daha fazla istismar etmek istemiyoruz; bir işe, bir okula müracaat edildiği zaman fazla yer yoksa, onlar kazansın, onlar adam olsun diye biz açıkta kaldık; yani özetle, herkes bir şeyler yapabilsin diye biz, bir şey yapmamak suretiyle, hep sizler için bir şeyler yapmaya çalıştık. Bütün bunlar birtakım adamlar da anlayamadığımız sebeplerle anlayamadığımız davalar uğruna yalnız başlarına ölüp gittiler. Böylece bugüne kadar iyi (siz) kötü (biz) geldik. Bize, sizleri yargılamak gibi zor ve beklenmeyen bir görev ilk defa verildi; heyecanımızı mazur görün.

    Aramızda hukukçu olmadığı için söz uzatılmadı, sanıkların kendilerini savunmalarına izin verilmedi. Gereği düşünüldü. Sanıkların ellerinden başarılarının alınmasına oybirliğiyle karar verildi. s 226

    Bana çiçeklerin adlarını kim öğretecek Olric? Yeni şeyleri öğrenmek için çok vaktiniz olacak efendimiz. Ne kadar iyisin Olric. Benim bütün ihanetlerime göz yumuyorsun ve bana doğru yolu göstermiyorsun. Bir gün bu çiçekler o kadar büyüyecek ki bütün reklâm demirlerini örtecek. Sarmaşıklar reklâm levhalarına sarılacak ve tabiat medeniyeti yutacak. O zaman biz ne olacağız Olric? Biz her zaman yolda olacağız efendimiz. s 572

    Yeter artık: bu konuşmayı çok uzattık. Kitapçı fark edecek. s 582

    * --spoiler--
    ekleme: şunu da eksi oylayan siliğin var ya... şu koca metni buraya yazarken harcadığım süre kadar validesine atlasınlar.
    --spoiler--
    19 ...
  10. 10.
  11. yanlış bir empatiyle tersten okunan romandır. atay'ın derdinin cumhuriyet dönemi aydınının sorgulanması, küçük burjuva aydının kıya sıya eleştirilmesidir. sosyolojik bir portre çıkarır burda. atay'ın acı ironisi gibi eleştirel perspektifi de oldukça geniştir. zamanında kıymeti bilinmemiş, 70'lerde moda olan 'köy romanı' furyasının kurbanı olmuştur, bir iki dergide çıkan bir kaç yazıyla geçiştirilmiştir roman. bu da oğuz atay'ı ziyadesiyle üzmüştür. ancak yıllar sonra hakkı teslim edilebilmiştir, lakin atay aramızda değil artık.
    tutunamayanlar, salt içerikteki yoğunluğuyla değil, türk romanında biçimsel yapının, kurgunun da kırılma noktasını oluşturur. romanın farklı bölümleri farklı üslup ve biçimlerde yazılmıştır; o meşhur şarkılar bölümünü, noktalama işaretinin kullanılmadığı bölüm, ansiklopedi ve diğerleri. çağdaş romanın, sağlam ve zekice örgülenmiş kurgunun en güzel örneklerinden biridir tutunamayanlar.
    19 ...
  12. 24.
  13. - when i was a little child
    bir yokluktu ankara
    aprés moi dull and wild
    town ne oldu que sera

    - Beceriksiz ve korkak bir hayvandir.Insan boyunda olanlari bile vardir.Yalniz penceleri ve ozellikle tirnaklari cok zayiftir. Dik arazide, yokus yukari hic tutunamaz. Yokus asagi, kayarak iner.(Bu arada sik sik duser.)Tuyleri yok denecek kadar azdir.Gozleri cok buyuk olmakla birlikte, gorme duygusu zayiftir.Bu nedenle tehlikeyi uzaktan goremez. Erkekleri, yalniz biralildigi zaman acikli sesler cikarirlar. Disilerini de ayni sesle cagirirlar. Genellikle baska hayvanlarin yuvalarinda(onlar dayabildikleri surece) barinirlar.Ya da terkedilmis yuvalarda yasarlar. Belirli bir aile duzenleri yoktur.Dogumdan sonra ana, baba ve yavrulari ayri yerlere giderler.Toplu olarak yasamayi da bilmezler ve dis tehlikelere karsi birlestikleri gorulmemistir. Belirli beslenme duzenleri de yoktur.Baska hayvanlarla birlikte yasarken onlarin getirdikleri yiyeceklerle gecinirler.Kandi baslarina kaldiklari zaman genellikle yemek yemegi unuturlar. Butun huylari taklit esasina dayandigi icin, baska hayvanlarin yemek yedigini gormezlerse, aciktiklarini anlamazlar.(Bu sirada cok zayif dustukleri icin avlanmalari tavsiye edilmez.) Icguduleri tam gelismemistir. Kendilerini korumayi bilmezler.Fakat - gene taklitcilikleri nedeniyle- baska hayvanlarin dovusmesine ozenerek kavgaya girdikleri olur.Simdiye kadar hicbir tutunamayanin bir kavgada baska bir hayvani yendigi gorulmemistir.Bunula birlikte hafizalari da zayif oldugu icin, sik sik kavga ettikleri, bazi tabiat bilginlerince gozlenmistir.(Ayni bilginler, kavgaci tutunamayanlarin sayisinin gittikce azaldigini soylemektedirler.) Din kitaplari, bu hayvanlari yemegi yasaklamissa da , gizli olarak avlanmakta ve etlerikacak olarak satilmaktadir. Tutunamayanlari avlamak cok kolaydir. Anlayisli bakislarla suzerseniz, hemen yaklasirlar size. Ondan sonra tutup oldurmek isten bile degildir.Insanlara zarali bazi mikroplar tasidiklari tespit edildiginden, Belediye Saglik Mudurlugu de tutunamayan kesimini yasak etmistir. Yemekten sonra insanlarda gorulen durgunluk, hafif sikinti, sebebi bilinmeyen vicdan azabi ve hic yoktan kendini suclama gibi duygulara sebep olduklari, hekimlerce ileri surulmektedir.Fakat ayni hekimler, tutunamayanlarin bu mikroplari, kasaplik hayvalara da bulastirdiklarini ve bu sikintidan kurtulmanin ancak et yemekten vazgecmekle saglanabilecegini soylemektedirler. Hayvan terbiyecileri de tutunamayanlarla uzun sure ugrasmis ve bunlari sirklerde calistirmak istemislerdir.Fakat bu hayvanlarin, beceriksizlikleri nedeniyle hicbir huner ogrenemediklerini gorunce vazgecmislerdir. Ayrica birkac sirkte halkin karsisina cikartilan tutunamayanlar, onlari guldurmek yerine mahzun etmislerdir.(Halk giselere saldirarak parasini geri istemistir.) Filden sonra, din duygusu en kuvvetli olan hayvan olarak bilinir.Oldukten sonra cennete gidecegi bazi yazarlarca ileri surulmektedir.Fakat toplu, ya da tek gittikleri her yerde hadise cikardiklari icin, bunun pek mumkun olmayacagi sanilmaktadir. Baslari daima one egik gezindikleri icin, cesitli engellere takilirlar ve her taraflari yara bere icinde kalir. Onlari bu durumda goren bazi yufka yurekli insanlar, tutunamayanlari ev hayvani olarak beslemeyi de denemislerdir.Fakat insanlar arasinda barinmalari -ev duzenine uymamalari nedeniyle- cok zor olmaktadir. Beklenmedik zamanlarda sahiplerine saldirmakta ve evden kovulunca da bir turlu gitmeyi bilmemektedirler. Evin kapisinda gunlerce , acikli sesleriyle bagirarak ev sahibini canindan bezdirmektedirler. (Bir keresinde, ev sahibi dayanamayip kacmissa da , tutunamayan, sahibini kovalayarak, gittigi yerde de ona rahat vermemistir.) Sehirlere yakin yerlerde yasadiklari icin, onlari sehrin icinde , citle cevrili ve yalniz tutunamayanlara mahsus bir parkta oturarak, sayilarinin azalmasini onlemeyi dusunmenin zamani artik gelmistir.

    - Onlar haklı çıktı. Sonunda, bana olanlar olduktan sonra, aralarında konuşacaklar; yıllarca önce biz bu durumu anlamıştık, diyecekler. Kitap okumasından belliydi, misafirlerin yanına çıkmamasından anlamıştık. Yerli yerinde karşılıklar bulup söyleyememesi onu bu duruma getirdi. Bir bakıma talihsizim. Misafirin yanına çıkmadıkları halde başlarına bir şey gelmeyenler de var. Onlar bir bakıma kaybediyorlar. Eksik olsun böyle kazanç. Ben ölüyorum; görmüyor musunuz? Yazık diye üzülecekler. Fakat, haklı çıkmanın sevinci içlerini ısıtacaktır. Beter olsunlar diyeceğim; oysa beter olan benim...

    - (...)
    - tutamak sorunu. insanin bir tutamagi olmali.
    - anlamadim.
    - tutamak sorunu dedim. dunyada hepimiz sallantili, korkuluksuz bir koprude yurur gibiyiz. tutunacak bir sey olmadi mi insan yuvarlanir. tramvaylardaki tutamaklar gibi. uzanir tutunurlar. kimi zenginligine tutunur, kimi mudurlugune, kimi isine, sanatina. cocuklarina tutunanlar vardir. herkes kendi tutamaginin en iyi, en yuksek olduguna inanir. gulunclugunu fark etmez. kagizman koylerinden birinde bir cift okuzune tutunan bir adam tanidim. okuzleri besiliydi, piril pirildi. herkesin <veli aga'nin okuzleri gibi okuz yoktur> demesini isterdi. daha guluncleri de vardir. ben, toplumdaki degerlerin ikiyuzlulugunu, sahteligini, gulunclugunu goreli beri, gulunc olmayan tek tutamagi ariyorum: gercek sevgiyi! bir kadin. birbirimize yetecegimiz, benimle birlik dusunen, duyan, seven bir kadin!
    (...)

    - ben karagöz filan değilim. herkes birikmiş bizi seyrediyor. dağılın! kukla oynatmıyoruz burada. acı çekiyoruz. kapı kapı dolaşıp dileniyoruz. son kapıya geldik. insaf sahiplerine sesleniyoruz. ey insaf sahipleri! ben ve olric sizleri sarsmaya geldik. dünya tarihinde eşi görülmemiş bir duygululukla ve kendini beğenmişçesine ve kendinibeğenmişçesinesankibizdenöncebirşeysöylenmemişçesinegillerden olmaktan korkmadan kapınızı yumrukluyoruz. dilenciler krallığının en küstah soylusu olarak kişiliğimizi burnunuza dayıyoruz........ sizi ağlatmaya ve burnunuzdan getirmeye geldik. size dünyanın dörtten fazla bucağı olduğunu göstermeye geldik. bitmez tükenmez sızlanmalarımızla ananızı ağlatmaya niyetliyiz.

    - ..yaşamak her gün girilen bir imtihan olursa buna kimse dayanamaz başını okşardım zavallı sevgilim derdim üzülme üzülürdü acıma bankası kuruyorum derdi her ıstıraba bir kura numarası tutunamayanlara öncelik tanınır üzülme selim biraz dinlen buna hak kazandın olduğu yerde yatamazdı dönerdi kımıldanırdı yatışmazdı yaşatmazdı yaşamazdı ben seni sevdim seveli bak ne hal oldum uzanmış yatıyorum dinlen biraz selim kalkardı ellerime sarılır beni bir gün unutacaksan bir gün bırakıp gideceksen boşuna yorma derdi boş yere mağaramdan çıakrma beni alışkanlıklarımı özellikle yalnızlığa alışkanlığımı kaybettirme boşuna tedirgin etme beni bu sefer geride bir şey bırakmadım tasımı tarağımı topladım geldim neyim var neyim yoksa ortaya döktüm beni bırakırsan sudan çıkmış balığa dönerim bir kere çavuş olduktan sonra bir daha amelelik yapamayan zavallı köylüye dönerim beni uyandırma hep kuşkuluydu her zaman kötü bir şeylerin olmasını bekliyordu sonu gelmez benim gibiler için hiçbir şeyin sonu iyi gelmez diyordu açık hava dokunur onlara serin ve nemli güneşsiz yerleri severler kendi kafalarının etiyle beslenirler gözleri aydınlıkta bozulur kendileri gibi olanlardan nefret ederler onları gördükleri yerde kuyruklarıyla sokarlar sonra pis pis gülerle gene de hep birlikte yaşarlar aynı kaba işerler gündüzleri uyuyup geceleri sokağa çıkarlar..

    - önce kelime vardı' diye başlıyor yohanna'ya göre incil. kelimeden önce yalnızlık vardı. ve kelimeden sonra da var olmaya devam etti yalnızlık... kelimenin bittiği yerde başladı; kelimeler söylenemeden önce başladı. kelimeler, yalnızlığı unutturdu ve yalnızlık, kelimeyle birlikte yaşadı insanın içinde. kelimeler, yalnızlığı anlattı ve yalnızlığın içinde eriyip kayboldu. yalnız kelimeler acıyı dindirdi ve kelimeler insanın aklına geldikçe, yalnızlık büyüdü, dayanılmaz oldu...

    - ...onlar hesabına üzülüyordum. yorulmuştum da. adam olmadığı için, insanlığa vekalet ediyordum...

    - doğdugu günden beri kalbinde bir delik,
    almak için bütün sizilari içine..

    (bkz: tehlikeli oyunlar
    17 ...
  14. 87.
  15. yirmili yaşlarında olup da eli biraz kitap tutan [ eli kitap tutmak ? ] her genç biraz tutunamayandır. hepsi kendinde selim'den turgut'tan birşeyler bulur. hepsi kendisini bu modellerle özdeşleştirir. ah hepsi de nasıl yalnızdır ve hayat nasıl dayanılmaz ve yaşanılmazdır.

    bizim burdan öğrendiğimiz tutunamayanlar gibi bir edebiyat harikası kitap bile yine okuyucunun kendi eliyle kendi kendini koyunlaştırma malzemesi olabiliyor. tutunamayan olunca genç birey bir nevi level atlıyor. sonraki levellerin atlanması için birkaç kült kitap daha bulunur. bizim yeni nesilde entelektüel devinimler bu şekilde yaşanır.

    ha ! roman star izleyerek büyümekten iyidir elbet.
    17 ...
  16. 16.
  17. hep acele ettiği için geç kalanların kitabıdır.
    16 ...
  18. 11.
  19. ikinci kez okumaya zorlayan kitap. ikinci kez okumaya degecek kitap
    16 ...
© 2025 uludağ sözlük