tutkusu bitmiş aşklar

entry5 galeri0
    5.
  1. kabullenilmesi güç olan bir şey olup, parçalarmışcasına alır onu senin yüreğinden bu hede...
    0 ...
  2. 4.
  3. şekeri bitmiş tatlı sakız gibidir.

    çiğne çiğne saman gibi.
    1 ...
  4. 3.
  5. 2.
  6. 1.
  7. tutkusu bitmiş, olduğu yerde tutuklu kalmış, sıradanlaşmış, can yakar hale gelmiş aşklardır. hatta artık aşk değildirler.

    zaten tutku bitti, arzu kalmadı, çişim geldi, uykum kaçtı.. falan filan, bunlar bahanedir. zehir gibi yalanların, saçma sapan bahaneleri.

    tutkusu bitmiş...

    öyle söyledi oturduğu yerden, hiç istifini bozmadan. 'olur yani' diye ekledi; 'ne var ki? biter, sonra bir şey olur, geri başlar..' derin bir nefes çekip sigarasından, hızlı ve kesik üç nefesle geri verdi, çoğu göğüslerine saplanıp kalan dumanı.

    bense bir türlü kabullenemedim, anlayamadım ucuz yalanlarla savuşturulmaya çalışılan bu kirli anı.

    soğuk bir ankara sabahında müthiş bir arzu ve tutkuyla, alev alev dudağıma değmiş dudaklar, birkaç ay sonrası, sıcak bir istanbul akşamında, buz gibi yalanlar söylüyordu. öncesi gözümün içine dalıp heyecanla titreyen gözler, şimdi sönük ve donuk bakıyordu.

    tutkusu bitmiş...

    öyle söyledi oturduğu yerden.
    oysa; gece yarıları cep telefonuna gelen mesajlar, aklıma zehirli tohumlar ekip, koynumdaki kadını kollarımdan çekiyordu.
    birbiri arkasına isimsiz telefonlar, komodinin üzerinde hep cevapsız kalıyor, gözlerim usulca karşı duvarın beyazlığına dalıyor ve şimdi tutkusu biten kadın, o halde sımsıkı bana sarılıyordu.

    'güven kazanılan bir şeydir' kimse sana güvenmez, ancak sen güven verebilirsin, sen kimseye güvenmezsin, ancak o kimse sana güven verir...

    konuşmuştuk bunları, üstelik en tutkulu zamanlarımızda konuşmuştuk. yalansız ve katıksız, neyse onu söylemiştim, hiç azalmayan bir tutkuyla, gerçek bir heyecanla sevmiştim.

    sevmek yetmezmiş, çünkü tutkusu bitmiş...

    öyle söyledi oturduğu yerden.
    sevmek nedir ki? dedi, yalnız sevmekle olmuyor işte, ona bakarsan, senin sevgin ne ki? falanca kişi köpekler gibi seviyor beni, filancası geçenlerde intihar etti, zor tutmuşlar ötekini, hele beriki.. aah o beriki yok mu, ne çok seviyor bir bilsen beni...

    bir anda bir sürü adam doldu odaya.. hayatımda hiç görmediğim, yalnız geceleri meçhul mesajları komodinin üzerinde yanıp sönen ve fakat hiç tanımak şerefine nail olmadığım, bilmediğim adamlar...
    hepsi de seviyormuş onu, hıh.. ben neymişim ki?

    nazım'ın çok eskiden betimlediği; 'kutbun sonsuz beyazlığında azalıp kaybolan bir karınca gibi' küçülüp kalmıştım. iki gün öncesine dalmıştım;
    içimde tırnak gibi büyüyen şüphe ve aklımı kemiren güvensizlik hissine dayanamayıp, ellerimi kirleterek, birkaç hile ile ulaştığım gizli bilgilerle bilgisayarı açtığım.
    ve tutkusu biten kadının, (sevgi sözcükleriyle, benim koynumda uyandığı bir sabah) yeni tutkular peşinde birilerine attığı çıplak mesajları ve aynı leşlikle aldığı müstehcen cevapları, nasıl olduysa; kalbim durmadan okuduğum o güne...

    tutkusu bitmiş...
    öyle söyledi oturduğu yerden.
    o öyle söyleyince, geri döndüm birden, dalıp gittiğim iki gün öncesinden. kendime geldiğimde, bavullar toparlanmış, sigaralar tükenmiş ve son yudumlar alınmıştı kahvelerden.

    artık 'iki medeni insan' olarak, hazırdık samimiyet yoksunu bir ayrılığa ezberden.
    o güne dek yalanlar üzerinde uyumuş, yalanlar üzerinde sevişmiş, yalanlar üzerinde kirlenmiş, iki medeni insan...

    bu entrynin başından beri, onca şey olup biterken, hâlâ telefonu tutkulu meçhul mesajlarla titremeye devam eden kadın, parmaklarını telefonun üzerinden çekme fırsatı bulup yerinden kalktı.

    sonra öğrendim ki, tutkusu bitmiş...
    öyle söyledi kalktığı yerden.
    birkaç eşyasını 'yeni tutkular arayışı'ndan döndüğünde, geçerken uğrayıp almak kisvesi altında, aslında tüm şeytansı dişiliğiyle ansızın gelip, hiçbir şey olmamış gibi beni baştan çıkarmak niyetiyle evde bırakıp, yöneldi kapıya.

    sırtımda ağır bavullar, önümde tutkusuz hafif bir kadın, ve içimde kafeslenmiş, bastırılmış, dizginlerini kırdı kıracak bir hayvanla vardık bir taksinin sağ arka kapısına.

    ertesi gün değilse de, bir sonraki gün muhakkak bir başkasına sarılacak, bir başkasına dokunacak, bir başkasının kollarında inleyecek olan tutkusuz kadınla sarıldık ayak üstü. istem dışı, elimde olmadan, son kez çektim boynunun kokusunu burnuma.. tutkuya varınca haber ver deyip uğurladım.

    taksi hızla uzaklaşıp yanımdan, kayboldu bir sokak karanlığında.

    tutkusu bitmiş...

    öyle baktı taksinin arka camından.
    ağlamaklı oldum, gülümsedim, kızdım, durdum, duruldum.. birdenbire ölürcesine yoruldum.

    sonra.. eve dönerken değiştim, bir hafiflikle birden; koydum götüne rahvan gitti bir şeyler, ve bakkala uğrayıp ani bir hareketle, 'bana bir tutku ver ali emmi' dedim, karamellisinden...
    25 ...
© 2025 uludağ sözlük