sağına soluna bakmayan, dimdik hissetiği gibi hareket eden insandır. bu hareket çoğu zaman takdir edilecek hareketlerken, kitleleri etkileyebilecek akıldan mantıktan uzak hareketleri ** tetikleyebileceklerse engellenmelidirler.
tutkulu olmak kötü değildir belki ama tutkularının esiri olmak kötüdür çünkü o zaman insan karşısına çıkan her şeyi hiç düşünmeden ezip geçebilir ve fark etmez ki bu ezdiği şeylerden birisi de kendisidir.
duygu yoğunluğundan dolayı davranışlarında aşırıya kaçabilecek kişidir. dünyaya bakışı farklıdır. olayları farklı yorumlar. duygularıyla oynayacak kişi ise en büyük düşmanıdır.
kendi rüzgarıyla savrulan insanlardır. adları gibi bilirler estirirdikleri rüzgarın sonunda gözlerini nerde açacaklarını ama aldırmazlar. bildiklerini okumuş, dilediklerini yapmıştırlar.
gururla ve seve seve tutkularının esiri olmuşturlar.
sonuç, her ne olursa olsun şikayetçi olmayı bilmezler/ bilemezler.
dışardan bakınca aslında hep kaybetmiş gibi dururlar ama onlar için aslolan; kaybetmek değil, tutkularını gerçekleştirip gerçekleştirememektir.
ihtirasları olan, zaafları olan, hayalleri olan, olmayanları anlayamayan,biraz başına buyruk, biraz toplumatik problemleri olan, sıradanlığa düşman, hayattan keyif alan, biraz hedonist biraz romantik, biraz anti-realist karakterlerdir bunlar ve
yalnız dudakları titreyerek öpüşmezler, titreyerek sevişirler de.
tarihi bu insanlar yazar *. düşüncelerini hayata geçirmek için fırsatları beklemez, fırsat yaratırlar. büyük zaferlerin veya çöküşlerin insanlarıdır. iyi ya da kötü; ne olursa olsun tarih tarafından hatırlanacaklardır.
(bkz: napolyon bonaparte)
(bkz: hitler)
(bkz: mahatma gandhi)
(bkz: atatürk)
ve liste böyle uzar gider.
attığı bir çok adımla, tutkularını gemleyen insanlar için bir utanç sebebi olan insandır. hülasa, insan ne zaman içinden geldiği gibi davranmaya başlarsa, karşısında illa "kendi olamayan" kişilerin uyarılarını bulacaktır.