bu amansız hastalığa göre bütün eylemler birbirini takip etmeli, mantıklı bir şekilde arka arkaya gelmelidir. her eyleminizin mantığa uygun bir açıklaması olmalı, yaptığınız her şeyin sonunda pozitif yarar sağlayacak somut ya da soyut bir dayanağı olmalıdır. bile bile yanlış yapma hakkınız yoktur. birtakım değerleri tartıp ölçmeli, kendinizce doğru yanlış diye ayırmalı; ve onlar arasından sadece doğru diye tanımladıklarınızı yapmak zorundasınızdır. başkalarının doğrularını yapmaktan bahsetmiyorum, kendiniz doğru olarak neyi tanımladıysanız onlar işte. yine bu kritere göre yanlış olanı yapma, "aptallık" yapma, "saçmalama" gibi lüksleriniz yoktur.
bir gün "kötü" bir gün "iyi" olamazsınız. ya da mesela iyi bir aile babası/anası iseniz bu rolü tam olarak icra etmelisiniz. genel kalıplar değişebilir, rolünüzün üstüne bir şey ekleyip çıkarabilirsiniz ama temelini değiştiremezsiniz. insan hem kendisi bunu yapmaya korkar hem de yaptığında baya tepki görür ve dışlanır.
en güzel örnek "deli" insanlardır. bunların şu an hastanede yatanları ve "tedavi" edilenleri vardır, birkaç yüzyıl önce "içlerinde şeytan var" diye kafataslarına çivi çakılanları; müzik besteleyenleri, film çekenleri, kitap yazanları, sözlük yazarlığı yapanları.
sayıları çok az tabi. delilik hastalığına yakalanmak için tutarlılık hastalığının tedavisi edilmesi gerekiyor öncelikle. şehir hayatında zor bu.