sensizliğimin ilk sabahı,saatin sesiyle gözümü açtığımda kalbimde fırtınalar koptu,yüzleşmeye cesaretim yoktu gerçeklerle ölmek istdim o an...yapayalnızdım koca dünyada,gözlerimden süzülen yaşlara engel olamadım.sanki kalbimin yangını gözyaşlarımdan akıyordu.yakıyordu gözyaşlarım değdiği heryeri...yokluğun cehennemin öbür adıydı.hangi kelimeler tarif edebilir ki içimdeki acıyı?ölüyorum..karaya vuran deniz kızı gibiydi çırpınışlarım.sen yalanlarla bir dünya kurmuştun ikimize,bense ne kadar kaptırmıştım bu oyuna.sonra bir gece ansızın gerçekleri tokat gibi çarptın yüzüme evliydin ve bir oğlun vardı.hayatında bana yer yoktu.oysa sen bana deniz kızım derdin beni bırakma.dünya başıma yakıldı o an keşke bu evden giderken canımı alıpta gitseydin.inan o zaman bir kez ölürdüm.oya şuan karaya bırakılmış deniz kızı gibi can çekişe çekişe ölüyorum.mutlumusun şimdi kralım arkanda bıraktığın bu enkazla?
tutki kralım yüreğim uçup gitmesin bedenimden...
Tükenmeden çoğalmanın anlamlarında yetim değiliz,
Uzun kelimelerin darağacına asmadık birbirimizi,
Talan duygularda yok olmadan başkaları gibi,gülebildik acıyla birlikte,
Karanlıklardan korkmadan yıldızları görme çabasında sarıldık yaşama,
inanmadılar yüzümüzdeki tebessüme ,
Yakmadık yakılası yaşamları,
Üryan bedene sığınıp derinlerden,
Rahatsızlığını bilmedik içimizdeki hislerin,
Eğrisini doğrusunu aramadık çoğu zaman yaşananların
Yüreğin, her şeyi farklı kıldığını görüp sığındık birbirimize,
inançlarımız ruhumuzun saflığınaydı,
Muhabbetler eskilerden yenilere uzanan köprü
Dalgalanıp durdukça kendimizde,
Esintiye kapılmadan, her bir limanda sessizliği dinledik içimizden
geldiğince,
Elenmiş hisleri kim anlar senden benden başka,
Nedensiz sebepsiz soruların çokluğunda herkes meşguldur, herkes meraklı,
Ulaşılmazlığı bu yönde hissin, kendini yitirip bulması da,
Çoğalan günden güne, belirginliğinde seni biraz daha bana karan,
Uzaklığı yakın kılan ruhumun deli yönüsün durmadan esecek,
Perdesi kapansa da hayat yolunun, hep bir şeyler kalır hayata bizden dair,
Günlere boyun eğmeden güne başlamanın tadında,
inadına yüreğini sevinçlerle doldurup, farklı bakmak yaşama,
Tutuşturup hissiyatının en derin yanını yanmak deli gibi,
Manada sana erişmek ruhumun kendiliği ile, sarmak seni dolu dizgin,
Ermişliğinde erimenin bilinç altını alt üst etmesi, bırakması kendini,
Sesinde kendimi bıraktığım gibi
inanmak kendine inanır gibi, soyutlamak sorgulamadan,
Nedensiz niçinsiz, tut ki yüreğimden uçup gitmesin...
uçurumun kenarında bir aşk bizimkisi...
ve tutunacak bir yürek bile yok kenarında..
derin ve ölümcül bir ayrılık bekliyor bizi..
uçacak bir yürek bile yok sonunda..
sana şiir yazayım diye yola çıkınca..
bir alkoliğin elleri gibi titriyor ellerim..
ve seni unutayım diye uyumaya kalkınca..
yerinde bulamıyorum yatağımı..
tek bir umuttu yüreğimde tuttuğum
onu düşünerek derdimi unuttuğum
güzel olacak her şey diye gönlümü avuttuğum
uçup gitmesin ne olur o masum çocukluğum
sensizlik bir kör kuyu
dipsiz bir uçurum
yalvarıyorum işte ve
ayakların altında gururum
gitme ne olur
gözlerini dahi benden çevirme
bakışlarındır benim nurum
tut ki yuregimden ucup gitmesin
sahip olduğum tek umudum
bak işte açıkça söylüyorum
ya sende ya ölümde benim huzurum
tut demiştim yüreğimden..
uçmasın..
bak kaç yürek daha kapıldı peşimden ayrılığın rüzgarına..
meğer mevsimiymiş ayrılığın..
şimdi elde ne yürek kaldı..
ne de yüreğimi tutacak bir el..
............................................
sadece rüzgar var sadece rüzgar.....
içimi üşüten...
Yürekleri burkan hikayelerin kavuşma ümidini yitirdiği gecelerin sonunda sindi üzerime. Yollarda kendini bir bilinmeze ittiren içimin fırtınalarını sorgularken yüreğime sıcaklığını her sarışında sarıldığımdı. Hiç kimsenin hissiyatına benzemeyen hissin başkalığını başkaldırmakla hükümlerken bir simada yüreğimi eğişimdi başka bir yüreğe. her insan kendi yüreğinden asılırdı, her insan hiç kimse olmanın peşinde çokluğa karışırdı.
Oysa ben...
Kendimin kendini feda ettiği ve bu fedaya fedai olduğu, içimin kendine köle devri yaşatacağının bilincinde karşı koymak isteyipte karşi koyamadığımdı. Bir düşşel devrin içimde devir sürdüğü benimse hiçbirşey anlamadan dışarıdan yüreğime bakıp kımıldayamadığımdı, bazen güldüren bazense gecelerimi sabaha ağlamakla bağladığım duygu döngüsü başbelası kızgınlığın kasık sancılarından ayaklarımı çocuklar gibi karnıma çekip için için yandığımdı yassı sessizliklerde. Düşüncenin derinliğini aşıp kendimi başka yönlere yönlendirdiğim bilmediğim yada hatırlanması güç yazarların hiç sevmediğim şairlerini bilinçaltına yer edinmiş. beynimin sancılarına benzer hatırlamamak için direncimi sonuna kadar kullandığım ama buna rağmen bu akımı durduramadığımdı. Öylesi bir ben vardı beni içine alan, kendini kendi aynasında gören kendini hoyratça yeren, yüreğin terlerinde ruhun üşümesine izin veren kendine gülen yarım aklın, çekik gözlerin yerlerini çıkık gözlerin alması işte. Her yerde aşk yokla var arası bile olsa yüreğimden uçup gitmese...
eski şarkılara sarılırdık..
ayrılık her düştüğünde gönlümüze..
şimdi şarkıların da tadı yok..
ayrılık bile geçmişte kaldı..
başka çarem yok sevdiğimm..
ben yine zeki' den, münir' den dinliyorum..
umut taşıyan şarkıları..
ayrılık bile hüzzam makamındaysa şayet..
dilime yakışmaz ayrılık şarkıları..
bana zamandan sözediyorsun..
aramıza giren imkansızlıklardan..
sorumluluklarım var diyorsun..
ve korkularım sana dair..
sana zamandan sözetmek istiyorum..
ve parçalamak istediğim imkansızlıklardan..
sorumluluğumuz aşktan başka ne diyorum sana..
korktuklarına toslarsan gelme bana..