Sevgilim;
ihtiyaç değil hissettiğim, varlık sahasının en değerlisi olduğunu bilmediğinden oluşan ifade eksikliği belki. Şimşekler çakar, eminim, yollarımız arasında. Bir otobüsün içinde yolcular görür- sen uyursun-, nefesin odamın camına çarpar, yağmur damlası oluverirsin içimde. Midemi kavuran yangının canavarı göğüslerimi sancıtır. Ağrı üzerine kurulmuş geceye kızgınım, üzgünüm ve kasvetliyim.
Muhtaç olduğun her güzelliği barındırıyorken bedenim uzakta ihtiyatsız, savrukluğu delibaşında.
Parlak denizin üzerine kararan yokluk çöreklenir. Yüz üstü yattığım yatak mor ile karmaşa içinde. Ben ise; paylaşırım hasta bedeninin yorgunluğunu. içimi sıkan, sonra sıkıldığım şeyi unutturan aklıma güldüğüm doğru!
Hıçkıran kim bu saatte? Martılar, kediler balıklar bile...
Yenik düşmüş kelimelerin arkasına sığınan kim?
Gözlük camının lekelenmiş halini umursamadan okumaya çalıştığım kitap girmez hayal gücümün kapılarından, aklım dolu şimdi seninle.
Üşengeçliğimi çekmeceme sokuşturup, ağlayarak ayrıldığım şehrini düşledim. Biliyorum odanın camı yine açık. Rüyana girebilmem için şimşekler çaktırıyorum şehrimde. Zaman geç değil belki ama çiçeklerim uykuda. Düşlerim ise; yola çıkıyor gelmek üzeredir; tut ellerimden!