tus

    5.
  1. nisan ve eylül ayında olmak üzere yılda iki kez ösym tarafından yapılan, tıpta uzmanlık eğitimi alabilmek için girilmesi ve verilmesi gereken sınav.
    olaylar, tıp fakültesini yeni bitirmiş olan gencimizin girdiği dost sohbetlerinde karşılaştığı şu diyalogla başlar:
    .
    .
    .
    - abi sen ne iş yapıyosun?
    + doktorum ben.
    - hmm. ne doktoru abi?
    + ne demek ne doktoru? doktorum işte, bildiğin doktor.
    - tamam da abi. ne doktorusun? onu soruyorum.
    + ...

    aldığı 6 senelik tıp fakültesi eğitiminden sonra tıp doktoru olarak pratisyen hekimlik mesleğine atılmış olan bu gencimiz koruyucu ve önleyici hekimlik, birinci basamak sağlık hizmetleri gibi hayati konulardaki donanımının değil halkın, devletin sağlık politikalarının gözünde bile ne kadar değersiz olduğunun farkına varmaya başlar. aslında çok az bir maliyetle gerçekleştirilebilecek koruyucu sağlık hizmetlerinin yerine paranın ve rantın bol olarak döndüğü, uluslararası büyük firmaların at koşturduğu tedavi edici sağlık hizmetlerine ağırlık verildiğini ve bunun bir devlet politikası haline geldiğini çalıştığı birinci basamak sağlık kuruluşunda acıdır ki görecektir. hem statü, hem akademik olarak kendini değersiz görmeye başlayan bu gencimiz gerçek tıp doktoru gömleğini çıkarır ve birşeylerin doktoru olmak için tus sınavına hazırlanmaya başlar.
    17 ...
  2. 57.
  3. nice yiğitlerin ağzına sıçan bir sinavdır. Herhangi bir sınava çalışan adamdan 10 kat fazla çalışır, yine kazanamazsın. üstüne üstlük, daha hayatında 20 sayfalık kitabı bitiremeyen malın birisi gelip, "anaa bu gazanamamış! Tembel mi mal mı ne acaba? Ne doktorusun yavrim sen? Yoğsam pratisyen misin? Vıııı yazık..." diye garip soruları ve sürrealist tavırlarıyla sizi x boyutuna yollar... Böyle kişilere 8x1 oral yaba * uygulaması tam kür sağlamakla birlikte, bu tiplerden uzun dönemli yaşam beklentimiz olmadığından dolayı, "he anam he. He!" gibi konservatif veya palyatif bir tedaviyle bu tip vazalakları başımızdan savarız...
    6 sene okuyup, "doktora" ünvanı alarak mezun olduktan sonra, böylesine amele muamelesi gören, askerlikte asteğmenlikten başka seçim şansı verilmeyen, çalışma hayatının her evresinde (pratisyenlik, uzmanlık, doçentlik, profesörlük) mecburi hizmet dayatması yanında, misal bir imam 2100-2300 tl maaş alırken 1500 tl maaşla çalış yoksa da siktir git dayatmasıyla yüzleştirilen, en çok koruması gereken kişi olacağı yerde "performans sistemi" ile halkı müşteri doktorları kasap kılığına sokarak, kendi bakanı tarafından her fırsatta sikilen bir meslek grubuna ait olmak insana ne kadar gurur verir düşünün artık... Hee madem bu kadar bok iş, sen neden uzmanlıkla uğraşıyosunn diyen adama da cevabım; ulan yaş gelmiş neredeyse 30'a acilde "sen benim olduğumu biliyor musun" sendromunu görmekten illallah gelmiş, bildiğin yolgeçen hanı, bari uzman olalım da hastamızın bi sıfatı olsun, seçilmiş olsun, az biraz da para kazanalım diyorum? çok mu hacı? Sırf üniversite ve uzmanlık için harcanan süre (aradaki kayıpları saymazsak) 6+5=11 sene! Boru mu? Birisi gelmiş hala ne doktorusun? Ebenin hörekesinin doktoruyum ulan!
    Tövbe...

    Neyse, anlat anlat bitmez bu hacılar! Siz susun da gözleriniz konuşsun diyor ve;

    Sana şiir yazdım lan Tus!
    Al sana:

    TUS BENi

    Diplomayı alinca sevindim durdum,
    Doktorum diye orda burda konuştum!
    Pratisyen oldum, periferde bulundum!
    Mecburi hizmete, mecbur etti TUS beni...

    Çalışırım diye düşündüm durdum,
    istifayı basınca, maaştan da oldum!
    Sivil kaldım, memlekette bulundum,
    Cep harçlığına, talim ettirdi TUS beni...

    En az 5 tekrar diye hayal kurdum, duruldum!
    Kitapları görünce yandım, kavruldum.
    Mecnun oldum, TUS Kampına savruldum,
    Kırk kapıya[TUSDATA'ya] muhtaç eyledi TUS beni...

    Ben bir garip doktorum,
    bu dünyada konar göçerim!
    Gahi ağlar, gahi gülerim...
    Kitaplarim elde, diyar diyar gezerim,
    Onulmaz dertlere sardı TUS beni...

    [TUS Hezeyanları Volume 1]
    16 ...
  4. 80.
  5. toptan (her şeyden) usandıran sınav.

    eklem tipini, şilomikronunu, fosforilasyonunu, endikasyonunu, disgenezisini, en sıkını, en seyreğini, en malignini, beynini, beyinciğini, pedinkülünü, korpus kallozumunu, endometriyozisini, karın ağrısıyla acil servise başvuran hastasını, ilk önce yapılması gerekeni, kesin tanı koyduranı, ikinci yolağı camp olanını, kimin kimi inhibe ettiğini, karvedilolün antioksidan etkisini sikeyim.
    13 ...
  6. 2.
  7. tip fakultesi kazanilir , guc bela 6 yıl sonra mezun olunur.tus dersaneciligi diye bir muessenin varliğindan haberdar olunur.bu dersaneye gidilir dejavu yasanilir.calisilir sinav kazanilir ve aynen devam edilir.bu esnada hayat yarilanmis bunye hissiyatini kaybetmis , yasamdan zevk alinamaz hale gelinmistir.evet tip kutsal bir meslektir.
    10 ...
  8. 1.
  9. tipta uzmanlık sinavi. şahsimi simdiden kara kara dusuncelere gark etmiştir.
    6 ...
  10. 29.
  11. bir tıpçının hayatını derinden etkileyen şekillendiren sınavsı.
    zira tus'a hazırlanan tıpçının yaşam evrelerini sırasıyla sayacak olursak;
    fetus
    pretus
    tus
    koitus
    exitus.
    6 ...
  12. 8.
  13. bir insanin hayatinin 3 saatte kayabilecegi ya da yucelebilecegi sinavlardan oss olmayani.
    5 ...
  14. 25.
  15. önce tus sonra coitus sloganıyla yola çıkan birçok intörnün ömürboyu abaza kalmasına yol açabilen akıllara zarar bir sınav.
    5 ...
  16. 47.
  17. eylül 2010 ve nisan 2011 sınavlarının birleştirilmesine yönelik itiraz edilmiştir. yönetmelikte bu sınavın yılda 2 kez yapılması gerektiği yazarken 2010 yılı içinde bir defa yapılması planlanıyor. böyle saçmalık olmaz. diğer taraftan son mezunlar ikinci bir sınav için bir yıl beklemek zorunda kalacaklardır ayrıca çömez asistanların da asları gelmediği için çömezlikten delirme noktasına geleceklerdir. kaldı ki iki sınav birleştirilse de eylül - nisan toplam kadrosu açılamayacağı için yapılacak sınavda başarısız olanlar 2011 mezunlarının omzuna kabus gibi çökeceklerdir.

    özet: yazıklar olsun, bir sınavı bile doğru düzgün yapamadınız.
    5 ...
  18. 12.
  19. 18 sene okul okuyan bir gence yapılacak en büyük eziyettir.
    2 kere girip de istediği yeri kazanamayan kişide bir daha girecek yüz bırakmayan, insanı kaderine razı ettiren sınavdır.
    zorlamanın fazla bir anlamı olmadığı söylenir, çünkü peş peşe gelen her başarısızlık tecrübesi itibarın gittikçe zedelenmesi olarak algılanırmış.
    ayrıca henüz ikinci sınıftaki tıp öğrencisine "sen şimdi ne doktoru olcan?" sorusunu sorduklarında akla gelen ilk şeydir. "daha karar vermedim" yanıtı verilir ki külliyen yalandır, her şey tus puanına göre değerlendirilir.
    5 ...
© 2025 uludağ sözlük