--spoiler--
Sıfır sermayeyle yola çıktılar. işi öğrenmek için Londra'da bedavaya çalıştılar. Ancak sonra, yüzlerine daha önce kapanan kapılar açılmaya başladı. Dominos Pizza Türkiye, Mavi, Migros gibi önemli kuruluşların bulunduğu 14 şirkete ortak olma başarısını gösterdiler. işte, en son Doğa Kolejine ortak olarak gündeme gelen girişim sermayesi şirketi Turkven'in ilham verici öyküsü
En küçüğü 25 en büyüğü ise 40lı yaşların hemen başlarında olan 18 kişilik genç bir ekip Aldıkları eğitim ve iş deneyimleri birbirinden farklı bu insanları bir araya getiren şey ise doğru şirketi bulup (büyüme potansiyeli yüksek), yatırım yapıp, sonra hızla büyümesini sağlayarak yatırımcılarına iyi getiriler sunmak. Bunu yaparken, kurumsallaşma, profesyonelleşme ve verimli çalışma, temel felsefesini oluşturuyor. Aile şirketlerinin hakim olduğu Türkiye için farklı bir yol izliyorlar. Şirkette patron yok, ancak ustalar var. Türkiyede alışılmışın dışında bir yönetim ekibi örneği sergileyen bu insanlar girişim sermayesinin Türkiye için ilk örneklerinden biri olan Turkvenin yönetim takımı.
Turkven Girişim Sermayesi Genel Müdürü Seymur Tarı, Bizde Ali kıran, baş kesen bir patron yok. Ortak olduğumuz şirketlerde de iş planları, bütçeler ve çalışan yönetim kurulları var diye özetliyor yönetim farklılıklarını. Yönetim anlayışının yanı sıra Türkiyede kendi alanında birçok ilki başaran ve sermayedarı uluslar arası kurumsal yatırımcılardan, yöneticileri ise Türk profesyonellerden oluşan Turkven, küresel kriz nedeniyle ara verdiği yatırımlarına geçen yılın eylül ayından itibaren hız verdi. Altı aydır birbiri ardına satın alma ve ortaklıklara gidiyor.
Eylül ayında Dominos Pizza Türkiyenin yüzde 100ünü satın alan Türkven, bu yıl şubat ayında Anadolu Arkaz Hastanelerine ortak oldu. Henüz bu yatırımın yankıları sürerken mart ayında Doğa Kolejinin hisselerinin yüzde 50sini alarak bir kez daha dikkatleri üzerine çekmeyi başardı. Doğa Koleji ortaklığı da bir girişim sermayesi şirketi işlemi olarak Türkiyede bir ilk. Satın almaların ardından iddalı hedeflerin birbirini izlemeye başlaması, planlamanın ve zaman kaybetmeden hedefe kilitlenmenin ürünü olsa gerek. Türkiyede 160 şubesi ile evlere servis zinciri olan Dominos Pizzada hedef beş yılda 500 şubeye ulaşmak. Üç şehirde dört hastaneyle faaliyet gösteren Anadolu Arkaz Hastanelerinde ise yeni hastaneler satın alarak binden fazla yatağa sahip ulusal bir sağlık zinciri haline gelmek hedefleniyor.
2003ten bu yana ortak olduğu şirket sayısı 14 olan Turkvenin bugün 11 şirkette yatırımı devam ediyor. Bunlar; Doğa Koleji, Dominos Pizza Türkiye, Mavi, Migros, Tekin Acar, Provus Romanya ve Türkiye, Pronet, Anadolu Arkaz Hastaneleri, NGM, Digiturk, Trendtech. Görüldüğü gibi Turkvenin yatırımlarının hemen hepsi kendi sektörlerinin önde gelen ve bilinen markaları.
Doğa Kolejine ortak olmalarıyla adını bir kez daha duyuran Turkven, üç kafadarın çalıştıkları işlerde şirket yönetimindeki boşlukları ve kurumsal sermaye olan ihtiyacı görmeleriyle oluşmuş bir hayalin ürünü. Seymur Tarı ve Evren Ünver, McKinseyde Türkiyenin önde gelen holdinglerinin nakit akışlarını oluşturup, düzenli raporlama sistemlerini kurarken, "koca koca holdinglerin veya şirketlerin patronlarının şirketlerinden net bir şekilde haberdar olamadıklarını, rakamları bilmediklerini" görüyorlar. Bunun aynı zamanda bir fırsat olduğunu görüp, ancak nasıl değerlendireceklerini henüz oturtamadan yanlarına o dönem JPMorgan Chasete çalışan Eren Nili de alarak bir şey yapmak için yola koyuyorlar. Ancak ellerinde bir sermaye yok ve esasen ne yapacaklarını da bilmiyorlar. Yaptıkları araştırmaların sonucunda bir girişim sermayesi fonu oluşturmaları fikri ortaya çıkıyor. Tabii böyle bir fikre kim yatırım yapar? Çevreden kendilerine bu işe baksa baksa IFC, Avrupa Yatırım Bankasıgibi kurumların sıcak bakacağı söyleniyor. Bunun üzerine ilk olarak IFCnin kapısını çalıyorlar. O zaman IFC Güney Avrupa ve Orta Asya Direktörü olan Khosrow Zamani, bu üç kafadarı dinliyor ve bu konudaki bilgilerini yeterli bulmayıp Gidin bu işi öğrenip sonra gelin tavsiyesinde bulunuyor.
ilki kapı yüzlerine kapansa da aldıkları tavsiye üzerine yurtdışında girişim sermayesi fonlarını araştırıyorlar ve birçok fonla diyalog kuruyorlar ancak ilgilenen çıkmıyor. Ta ki bir arkadaşlarından Advent Internationalın Türkiye ile ilgilendiği bilgisini alana kadar. Bu bilgi doğru adresin de habercisi oluyor. Advent yöneticilerine, Biz bu işi bilmiyoruz ancak Türkiyede iyi şeyler olacağına inanıyoruz. Türkiyede ciddi bir sermaye sorunu var, kurumsal sermayenin şirketlere yatırım yapmasıyla çok iyi şeyler olur diyorlar ve destek talep ediyorlar. Aldıkları eğitim ve dil bilgilerinin etkisiyle Advent yöneticilerinin dikkatini çekiyorlar ancak bu işteki deneyimsizlikleri, istedikleri desteği geciktiriyor. Çünkü Advent yöneticileri, Siz gelin Londraya bizim yanımızda işi öğrenmek için bedava çalışın, dört-beş ay birbirimizi tanıyalım, sonra bakarız önerisi getiriyor. Bunun üzerine Londranın yolunu tutuyorlar. Beş-altı ay kadar Adventte çalıştıktan sonra Advent yöneticileri Siz gidin para bulun, biz sizinle iş yaparız diyorlar.
Artık girişim sermayesi yönetimi anlamında bir deneyim, bilgi sahibi olmanın yanı sıra Adventi de yanına alan üç kafadar bir kez daha IFCnin kapısını çalıyor ve bu sefer işler istedikleri gibi gidiyor. Ancak atlatmaları gereken bir sınav daha var. IFC Türkiye yöneticileri, IFC CEOsunun Kazakistandan Amerikaya geçerken istanbulda aktarma yapacağını ve Atatürk Havalimanında kendilerine 10 dakika zaman ayıracağını, onu ikna etmeleri durumunda sorun kalmayacağını söylüyor. Bir hafta boyunca gece gündüz demeden çalışıp hazırlanan ve havaalanının alt katındaki toplantı odasında IFC CEOsunun karşısında çıkan Tarı ve arkadaşları, CEOnun olurunu da lamayı başarıyor. Tarı, IFCnin ikna sürecini bu nedenle Dokuz ay 10 dakika diye özetliyor.
Adventte çalıştıkları sürede Londrada parasız , pulsuz olduklarını ve arkadaşlarının evlerinde kaldıklarını belirten Tarının anlattığı bir anekdot ise o dönemdeki sıkıntılarını iyi anlatıyor. Londrada eşin dostun evinde kalıyorduk. Hatta bazen nerede kalacağımı unutuyordum. Bir gece bir arkadaşımın evinde kalıyorum, gece karısı eve geldi ve beni görünce çığlık çığlığa bağırmaya başladı. Ben salonda yatıyorum ne olduğunu anlayamadım. Meğerse arkadaşımın karısı beni hırsız zannetmiş. Bu işi Türkiyede bilen kimsenin olmaması nedeniyle başka bir şanslarının olmadığını, bu nedenle Londrada bedava çalışmayı kabul ettiklerini belirtiyor Tarı. Tabii McKisey gibi bir şirketten ayrılıp böyle bir duruma düşmeleri, yakın çevrelerinde eleştirilere de neden oluyor. Öyle ki Tarının annesi Oğlum sizin işiniz, maaşınız var, Londrada parasız ne yapacaksın diye fırça atarken, nişanlısı da (bugün eşi) doğru düzgün bir işe girmemesi durumunda evlenmeme resti çekiyor. Tarı, Çok acayip bir dönemdi, dünyalar yıkılıp, yıkılıp, kuruldu diye özetliyor 2000-2002 dönemini.
Türkiyede kurumsal sermaye ve yönetim açığını iyi gören üç kafadar, ısrarlarının mükafatını, somut olarak üç yıl sonra alıyor. Adventi arkalarına almanın da etkisiyle IFC, Alman Kalkınma Bankası, Avrupa Yatırım Bankası, Hollanda Kalkınma Bankası ve yabancı kurumsal yatırımcılardan sağladıkları fonla, 2003 yılında Doğuş Grubu bünyesinde bulunan Uno Ekmeki işadamı Hasip Gencer ile birlikte yüzde 50-50 ortaklıkla satın alıyorlar. Üç yılın sonunda şirketi üç kat (2003 yılında 15 milyon lira olan şirketin cirosu 2006 yılında 45 milyon liraya çıkıyor) büyütüp, hisselerini ortakları Hasip Gencere satıyor. Keza Turkvenin ikinci ortaklığı olan ve 2008 yılı kasım ayında Mitsubishi şirketince sattığı filo kiralama şirketi Intercitynin filosu ise dört yılda sekiz kat büyüyor. Yine 2006 yılında ortak oldukları mobilya yan sanayinde faaliyette bulunan Roma Plastiki 2010 yılı Ağustos ayında Avusturyalı egger Grubuna satan Turkven burada da hedeflediği büyümeyi sağlıyor. Bugüne kadar alıp sattıkları üç şirketten Turkven hissedarlarının ne kadar para kazandıklarını açıklamaktan kaçınan Tarı, Üç işimize baktığımızda ortalama dört yılda ortaklarımız koydukları parayı üçe katladılar demekle yetiniyor.
Turkven, bugüne kadar ortak olduğu 14 şirketin biri hariç tamamında benzer bir başarıyı yakalamayı başarıyor. Keza bu başarı yatırımcı sayısının da artmasını beraberinde getiriyor. Abu Dhabi Yatırım Ajansı, Singapur Devlet Yatırım Fonu ve varlıkları 1 trilyon doları bulan çok sayıda kurumsal yatırımcı Turkvenin son dört yıldaki yatırımlarında yer alıyor.
Bu yatırımcılardan biri de Googleın eski CEOsu Eric Smith. Türkiyenin hızlı büyümesinin de etkisiyle 2007 yılında Türkiyeye yatırım kararı alan Smith, Türk Ekonomi Bankasının ortağı olan Hasan Çolakoğluna nereye yatırım yapacağını soruyor. Çolakoğlunun önerisiyle Turkvenin kapısını çalıyor. Tarı, yaşananları şöyle anlatıyor: Bir gün telefonum çaldı. Arayan bir Amerikalı; Googleın CEOsu Turkven fonuna yatırım yapmak istiyor, Ne yapabiliriz diye sordu. Ben çok da inanmadım. Çünkü o zaman tanımadığım Hasan Beyin bizi önerdiğinden haberim yok. Ancak Çırağan Sarayında bize randevu verdiler. Teknolojiye meraklı olan Evren Ünvere Sen git dedik. Evren gitti Çırağan Sarayında görüştü ve Smith o tarihten itibaren bizim yatırımcılarımız arasına girdi. Smith, 2007 yılından itibaren Turkvenin vazgeçilmez yatırımcılarından biri haline geliyor ve bugün de hemen hemen tüm yatırımlarda yer alıyor. Tarı, Smith gibi Turkven yatırımcılarının son dört yıldır değişmediğini söylüyor. Turkven yatırımcıları, 2003ten bugüne kadar Türkiyeye 400 milyon euro civarında yatırım yapıyor. Tarı, 14 şirkete yapılan yatırımla Türkiyeye kazandırılmış olan sermaye ve uzun vadeli borç toplamının ise 3 milyar doların üzerinde olduğunun altını çiziyor. Yatırımcı sayısının artmasına paralel olarak Turkvenin üç kişilik kadrosu genişliyor.
Peki, Turkvenin başarısının ardındaki sır nedir? Turkvenin ortak olduğu Mavi ve Pronete finansal danışmanlık yapan Aya Danışmanlıktan Aycan Avcı, Turkvenin sermaye katkısının yanı sıra şirketlerde hızlı bir kurumsallaşma sağladığına ve çok iyi profesyonel yönetici çekebildiğine dikkat çekiyor. Turkvenin ortaklığı sonrasında her iki şirketin de hızlı bir büyüme sürecine girdiğine dikkat çeken Avcı, Turkvenin katılmasıyla yönetim kurulları daha etkin çalışır hale geldi. Şirketler rakamlarla yönetiliyor, sağlıklı raporlama yapılıyor. Böyle olduğu için de riskler çok net görülüp ona göre büyüme sağlıklı sürdürülebiliyor diyor. Keza Mavinin yaratıcısı olan Sait Akarlılar da başta Turkvenin ortak alınması konusunda tereddütlü yaklaştığını, çocuklarının ısrarı ile kabul ettiğini ancak bugün bu ortaklığın Mavide önemli bir dönüşüm sağladığını söylüyor.
Bugün Mavinin çok iyi bir noktaya geldiğini ve ortaklıktan son derece memnun olduğunu belirten Akarlılar, Meselelere daha profesyonel yaklaşıyorlar, rakamlara önem veriyorlar. Biz bu sayede şirketi daha iyi yönetebilir noktaya geldik. Sermaye katkısının yanı sıra daha cesur kararlar alınabilirdi. Profesyonel yönetim olunca hedefler daha net kondu diyor. Unmaş Yönetim Kurulu Başkanı Hasip Gencer de üç yıllık ortaklık sürecinin çok uyumlu geçtiğini, bu dönemde UNOnun kurumsallaşmasına çok büyük katkı sağladıklarını belirterek, 2003 yılında ben UNOnun yüzde 100ünü alabilecek durumda değildim. Bu nedenle Turkven ile ortak olmayı tercih ettim. Turkvenin katkısı ile yaratılan kurumsallaşma bugün de devam ediyor diyor. Kurucu ortakların da anlattığı gibi Turkven Girişim Sermayesi, sermaye katkısının yanı sıra vizyoner, deneyimli ve kurumsal bir ortak olarak aile şirketleri için büyük hedeflere ulaşmada önemli bir katkı sağlamış. Nitekim Tarı, ortak oldukları şirketlerde profesyonel yönetime çok önem verdiklerinin, ortak oldukları bazı şirketlere profesyonel yönetici transferi ve kaliteli insan kaynağı yaratmayı önemsediklerinin de altını çiziyor. Pronet Genel Müdürü Metin Kastro da Pronetin kurumsallaşması ve yönetsel araçların adaptasyonu, know-how aktarımı konularında Turkvenin ciddi katkıları oldu. Turkven ortaklığı sonrasında, esnek ve çözüm üreten, çok dinamik bir kültür yerleştirdik diyor. Kastro, kurdukları bu yapının etkisiyle Pronetin hem abone sayısının hem de gelirlerinin beş yılda yaklaşık sekiz kat büyüdüğünü söylüyor.
--spoiler--
Medical Park'ta yüzde 40 payı olan ABD'li Carlyle Group, payının tamamını Turkven'e satıp ortaklıktan çekilirken, diğer ortaklar Muharrem Usta ve Sancak Grubu da hisselerinin bir bölümünü Turkven'e devretti. Turkven böylece hastane zincirinin en büyük ortağı oldu.