tam başlık türkiye nin birleşmiş milletler güvenlik konseyi geçici üyeliğine seçilmesi olacaktır. malum 50 karakter...
gün itibarı ile gerçekleşmiştir. son derece önemli bir diplomasi zaferidir.
Türkiye, Batı Avrupa bölgesinden aday olduğu 2009-2010 BM Güvenlik Konseyi (BMGK) geçici üyeliği seçimlerinde, Batı Avrupa grubunda 1. turda üçte iki çoğunluğu alarak 151 oyla BMGK nin üyesi oldu.
Aynı grupta Avusturya da 132 oy alarak seçilmiş oldu. izlanda ise gerekli olan 128 oyun altında kalarak 87 oyla elendi.
Diğer bölgesel gruplarda ise Afrika bölgesinden Uganda (tek aday), Latin Amerika ve Karayibler bölgesinden Meksika (tek aday) ve Asya grubunda Japonya (iran ı geride bırakarak) BMGK nin 2009-2010 dönemi üyesi oldu.
Türkiye, 1 Ocak 2009 tarihinden itibaren BMGK nin yeni üyesi olarak görev yapacak.
Türkiye, Güvenlik Konseyi geçici üyeliğine adaylığını 21 Temmuz 2003 tarihinde açıklamıştı.
BM Güvenlik Konseyinde 1951-1952, 1954-1955 dönemlerinde ve son olarak da 1961 yılında Polonya ile paylaştığı bir yıllık yarı dönemde yer alan Türkiye, 47 yıldır konseyde temsil edilmiyordu.
17 Ekim 2008 itibariyle Türkiye'nin 4. kez aldığı uluslararası ünvandır.47 yıldır konseyde temsil edilmeyen yalnız ve güzel ülkem, 192 üye ülkenin 151'inin oyuyla bu sıfata 2009-2010 dönemleri adına lâyık görülmüştür.hayırlı olsun bakem.
türkiye en çok oyu alarak üye seçilmiştir. ülkemizi bu başarısından ötürü kutluyorum. bununla beraber, türkiye'nin böyle bir dönemde seçilmesinin hayati bir nitelik arz ettiğini kanısını taşıyorum. çünkü burada dikkat çekilmesi gereken bir nokta var:
şimdi türkiye'nin 2 sene boyunca dünya güvenliği ve dünya barışı ile ilgili konularda oy verme hakkı doğmuş oldu. yani karar verici 15 üyeden 1 tanesi türkiye oldu. yani türkiye dünya güvenliği ve dünya barışı için karar verecek anlamına geliyor bu durum. peki bu türkiye'ye ne kazandırır ya da ne kaybettirir? şahsen, pek bir şey kazandıracağını düşünmüyorum. ama çok şey kaybettirebilir. nitekim, kore savaşı ve körfez savaşı kararları bu birleşmiş milletler güvenlik konseyi tarafından verilmiştir. işte bu son söylediğim hayati derecede önemli bir noktadır. bu iki savaşın ise hangi amaçlar için cereyan ettiği ise açıktır. böyle bir bağlamda aklıma yakın gelecekte, abd'nin iran'a saldırma olasılığı geliyor. bunun için abd ve destekçileri, türkiye'yi de bu konseyin içine soktular ve bundan sonraki görüşmelerde istedikleri kararları çıkarmak amacıyla sözlerinden çıkmayacak bir ülkeyi karar mercii olarak atamış oldular. bir önergenin kabul edilmesi için 15 ülkeden 9'unun evet demesi ve daimi ülkelerden olan abd, rusya, çin, fransa ve ingiltere'den hiç birinin hayır dememesi gerekmekte. yani geriye kalan 10 ülkeden biri abd'nin müttefiki türkiye olmuş oldu. burada dikkat çekici bir diğer nokta da, türkiye'nin birinci olarak seçildiği oylamada, yeterli oyu alamayan iran'ın seçilememesidir. iran'ın dünya güvenliği ve barışı ile ilgili karar vericilerden olması istenmemiştir. yani bütün bunlara baktığımızda iran'a askeri harekat düzenlenmesinde, karar mercii yapısında bir homojenlik arandığı izlenimi aldım şahsen. türkiye'yi bu konseyin içine dahil etmekle, abd hem iran'a askeri harekat konusunda kararına etki edebileceği bir ülke karar vericilerin içine dahil etmiş oldu. hem de iran'a bir askeri harekat düzenlenmesi durumunda iran ile türkiye'nin arasını açabilecek bir ortam yaratma girişiminde bulunmuş oldu. bu tabloya baktığımızda sevinmemiz mi gerekiyor yoksa endişe etmemiz mi, bir durup düşünmek gerekiyor.
diğer adaylardan biri satılığa çıkmış olan izlanda diğeri de götü boklu avusrutya iken pek de zor olmamıştır. yani üye afrikalı ülkeler bence zaten garanti oyu bize vereceklerdi. yok yani bence çok zor ulaşılmış da bir başarı değil, olması gereken sıradan bir olay.
not: adamlar türkiye'yi iran'la karşı karşıya getirecekler, hala konseye seçilmenin, uluslararası alanda türkiye'in ağırlığının sonucu olduğudan bahsediyor. doğru aslında. türkiye ab ve abd'nin sözünden hiç çıkmadı ki. ben olsam ben de sözümden çıkmayan türkiye'yi seçtirirdim konseye.
türkiye'miz adına olumlu gelişmedir. devletlerarası arenada sesimizin kısık da olsa duyulmaya başladığı anlamına geldiğini söyleyebiliriz. kimse gak guk diyerek kendini komik duruma düşürmesin.
her ne kadar günümüz hükümetinin icraatlarını asla onaylamasam da uluslarası arenada kazanılan bu güzel başarıyı görmezden gelemiyorum. bu yüzden bu başarının elde edilmesinde payı olan herkese teşekkür ediyorum; hatta ali babacan'a bile. "yiğidi öldür ama hakkını ver" demişler. ben her ne kadar günümüz hükümetindekileri "yiğit" olarak görmesem de bu başarıdan dolayı haklarını veriyorum işte. 1. aşama seçim sonuçlarının açıklandığı anlarda sayın babacan'ın verdiği tepki yüzümde tebessüm oluşturdu. sonuç hakkında çok net fikri olmadığından ve belki de kötü bir sonuç çıkmasından korktuğundan, kağıda hiçbir şey yazmamasına rağmen yazıyormuş gibi davrandı. "turkey" dendiğini duyunca baya bir rahatlamış olduğundan sevinçle havaya zıpladı. yanlış anlaşılmasın, yadırgadığım bir davranış değil. ben olsam daha fazla bile zıplayabilirdim. sadece bana, lise yıllarımda kötü olmasını beklediğim bir sınav sonucum açıklanırken senki umursamıyormuşçasına başka işlerle uğraşmamı hatırlattı.
toplam 5 kontenjanın ve dünya çapında toplam 5 adayın olduğu üyeliktir. türkiye de aday olduğundan dolayı haliyle seçilmiştir. bayram edenler ve bu durumdan övünenler bir zahmet aşağıda vereceğim linke tıklarlarsa hem kısa bir tebessüm eder hem de halimizi görebilirler;