türkiye'deki firmaların birçoğunun yaşadığı nedenlerdir.
en çok bilineni türkiye'deki firmaların çoğunun aile şirketi olması ,akrabasını , çocuğunu yeteneksiz olduğu halde firma içinde önemli yerlerde görev vermeleridir.
akraba, eş, dost, tanıdıklarla dolu firmaların kendilerine yetecek kadar büyümüş, gelişmiş bir firma olma isteğidir. bunun da en temel sebebi büyüdükçe batma ihtimallerinin artacağının farkında olmalarıdır.
daha kuruluş aşamasında vizyon sahibi olmayan insanlar tarafından çeşitli görevlere abuk sabuk insanların getirilmesi bir nedendir. bu insanların muhasebenin komşusu, müdürün akrabası ya da illa ki metresi ya da herhangi bir çalışanın işe ihtiyacı olan ama çapsız, eğitimsiz bir tanıdığı olması kuvvetle muhtemeldir.
aile şirketleri ve kobiler genellikle kurumsallaşmayı, daha çok büyümek ve yönetsel sorunları aşmak için gündeme getirirler. diğer birçok yönetim ve işletme kavramı gibi kurumsallaşmanın da kültüre uygunluğu önemlidir. bunun yanında herkesin kurumsallaşma ile ilgili birşeyler söylemesi de bununla ile ilgili bir kavram kargaşasına neden olmaktadır. öncelikle firmaların ve firma çalışanlarının kurumsallaşmadan algıladıkları şeylerin aynı olmaması kurumsallaşmayı en çok zorlayan şeylerin başında gelir. yani olayın tam anlaşılmaması.
bir diğer sorun, senelerdir farklı yöntemler uygulamış yöneticilerin ikna edilmesi aşamasında ortaya çıkmaktadır ki, türklerin alışkanlıklarından kolay kolay vazgeçmediğini düşünürsek bunun en zor aşamalardan biri olduğunu söylemek çok da yanlış olmaz. işletme sahiplerinin yönetimin elden gittiğini düşünmesi ve bu nedenle de kurumsallaşmayı benimseyememesi, alt çalışanları da etkilemektedir.
her sistem değişikliği ve müdahalesinde olduğu gibi bir de türk insanının yeniliklerden korkması da kurumsallaşmanın oluşmasındaki zorluğu ön plana çıkarır.
sözün kısası kurumsallaşmanın önüne çıkan engeller çoğunlukla insan unsurudur ki bunlarda da başı yöneticiler çekmektedirler. bu da kurumsallaşma kavramını aslında iyi anlatamamamızdan ve iyi anlaşılamamasından kaynaklanmaktadır kanımca.
başlıca nedenlerinden biri yönetim kademelerindeki amca-dayı-yenge ilişkileridir.
eğer türkiye'de çalışıyorsanız işinizde çok iyi olmanız ya da kötü olmanız aynı derecede göze batar, en az birbiri kadar suçtur.
bunun dışında yaptığınız akıllı binaların içinde çalıştırdığınız kişiler hipotenüs mantığıyla* çalışan ve insan ihmaline çok fazla olanak veren sevgili yurdum insanıdır. yani eğitim noksanlığı.
bunun yanı sıra kıyısından köşesinden bir kamu bağlantısı var ise kurumsallaşmanın k'sının yanından bile geçemezsiniz çünkü bu ülke'de bugün uykuya yatılır, ertesi gün uyanıldığında rüyalar icraata dökülür.
5 yıllık, 10 yıllık gelişim planları olmayan bir ülkeden de bundan fazlasını bekleyemezsiniz.
ancak tarih, onu iyi tahlil edemeyenler için çok acımasızdır...
epey bir kısmı 20 sene evvel dükkanken daha yeni yeni işletme olmuştur. sebeplerden önemli biri budur. lakin. kafa diyerek bir soru işareti bırakıyorum.
bu türkiyede çok büyük bir sorundur. saffet ulusoy yazdığı kitapta da buna değinmiştir. 70 yıllık bir şirketin bile kurumsallaşma problemi çekmesi vardır.
kazandıkları para yabancıya gitmesin diye, mal yeğenine, kazma kuzenine, öküz dayı oğluna vs vs. hiç alakası olmayan departmanlarda görev vermek. akrabalarından kimsenin yapamayacağı bölüme de * güç bela yabancı birisini koyup bir yıl dolmadan * yenisini almasındandır. bilmez ki her değiştirdiği kişi minimum 3 ay adaptasyon sorunu yaşar. ama varsın olsundur yeni mezun tecrübesiz de olsa yırtık değildir, hakkını aramaz, çok maaş istemez. sonuç belki iyi bir kadroyla beş yılda atlayacağı mesafeyi onbeş yıla çıkarır. hatta belki onu da yapamaz tavşan boku gibi ne akar ne kokar. tipik, az olsun benim olsun zihniyetidir.
profesyönel danışmanlık almamak, hatır gönülle isthdam sağlamak, tecrubesiz cocukları nitelikleri il örtüşmeyen konumlara getirmek, hem şirket kurucusu hem genel müdür olup evladına bile imza yetkisi vermemek, işe göre adam değil adama göre iş politikasıyla çalışmak, şirket anayasası yapmamak vb nedenler.