önermelere ve yorumlara birkaç ekleme de yapılması gerekir. bahsi geçen ülkeyi kuran devrimciler ve daha sonradan kimisine göre devrim kimisine göre darbe yaparak ülkenin rejimini koruyan insanların tek bir gayesi vardı o da atatürk'ün yegane düşüncelerinden birisi olan tam bağımsızlığı korumak. yani konjonktür değişse de, dünya küreselleşse de, siyasal terimlerin içleri yeni anlamlarla doldurulmaya başlansa da, unutulmaması gerekir ki bir ülkede aslolan uşak olmamak ve ülkenin bütünlüğünü sağlayarak ilerlere bakmaktır. yani sağ sol hikayedir aslolan bütünlüktür.
baskı, zorlama ve darbe kötü birşeydir.insanların düşünceleri zorla değiştirilmiştir evet; ancak yine unutmamak gerekir ki değiştirilmeye çalışılan düşüncelerin hepsi zararlı düşüncelerdir. neye göre mi zararlıdır? türk anayasasına. eğer ki türkiye'de koruyucu olarak nitelendirilen ordu'dan korunma gereği duyuyorsan bil ki yanlış yoldasındır. türkiye henüz siyasal gelişimini tamamlamamıştır, dış müdahalelere açıktır hatta doğrudan maruz kalmaktadır. dıştan müdahele gelcekse ne anlarım ben o demokrasiden. demokrasi halkın kendi kendini yönetcek temsilciyi seçmesidir. amerika'nın değil.
küreselleşen dünya ile beraber "dünya siyasi konjonktürünün" değişmesine bağlı olarak düşünüldüğünde doğru olan önerme.
önerme alt yorumunda söylendiği gibi kendisini atatürkçü olarak görenlerin atatürk ilkelerinden diğerlerini doğrudan etkileme niteliğine sahip olan " devrimciliği(ya da inkılapçığı ne dersiniz deyin )göz ardı etmesi atatürkçülüğün ortadoks bir nitelik kazanmasına ve kaybetme yenilme yıkılma üzerinde yükselen bir "korku yaratma teorisine' sarılmasına neden oluyor.
yıllar önce kazanılmış olan değerlerin aynı metodlarla kazanılamayacağı çünkü değişen dünyanın bu değişikliğe bağlı olarak metodlarında değişiklik yaşanması gerektiği açıktır. yıllar önce verilen mücadeleler sonucu elde edilenlerin bilindik zorbalık yöntemlerle elde edilmesi gardrop devrimleri dediğimiz devrimlerin cumhuriyeti kuran kadrolar tarafından yapılmış olması bu gardrop devrimlerinin amacının değişen dünyaya bağlı olarak yeniden yorumlanarak artık insanların düşünce inanç ve yaşantılarına zorlama yöntemlere başvurarak müdahale edilemeyeceğinin edilmemesi gerektiğinin bilinmesi gerekiyor.
platon'un asırlar önce söylediği gibi'bizi koruyuculardan kim koruyacak?' sorunsalının bir kez daha cevaplanmak üzere düşünülmesi ve devamlı balans ayarı verme bahanesiyle balans ayarından nemalananların ortaya çıkartılması zorunluluk oluşturuyor.
şöyle kafanı ellerının arasına alıp düşününce aslında yanlış sayılmayacak önermedir. kanımca biz atatürkçüler yavaş yavaş sağcılığa, gelenekselciliğe doğru yol alıyoruz. yani, yeni denemelerden uzak duruyoruz, rejim tehlikesinden korkuyoruz. bundan 90 yıl önceki din elden gidiyor diye çığırtan tiplere benzedik laiklik elden gidiyor diyerekten. o zaman din elden gitmedi ama o tayfanın aleyhine bir durum gerçekleşti ve istemedikleri bir rejimle karşılaştılar. hatta kendilerine göre din elden gitti. acaba diyorum bize göre de laiklik elden gitcek ve de yeni rejim hayır laiklik gitmedi duruyor diyip yeni bir laiklik tanımı mı yapacak bilmiyorum. bekleyecez görecez.
ama sanırım arada hala bir fark var o da: o zamanki rejimi değiştirenler * vatanın bütünlüğünü isteyen insanlardan oluşan bir topluluktu. onları sol görüşe yerleştirmemek mümkün değil zira türkiye gibi ülkelerde ulusalcılık birazcık sola kaçıyor. ama şimdilerde rejimi değiştirmek isteyenler ise kanımca samimi değiller ve ulusalcılık ilkesine uymayan, tam bağımsızlıkla çelişen bir anlayışa hakimler.işin içine amerika girdi ve amerika'yı elinin tersiyle itecek bir lider ecevit'ten sonra gelmedi.gelemedi.
