kendisini siklemeyen bir halk için mücadele ettiği yalanını söyleyip kendisinin inanmasıdır.
sürekli rüya peşinde koşan, bu kadar gülünç adamları tabi ki bu millet siklemeyecektir. bir zamanlar ruslar siklemişti; ancak onlar da ebelerinin damını görüp vaz geçtiler.
aman abi sabun kalıbı gibi birbirinin tıpkısı olan devrimciler benim için mücadele etmesinler.
sadece sokaklarda, meydanlarda değil; okulda, sırada, evde, kafede, kitaplarda, müziklerde her yerde ama her yerde devrim yapmayı başarabilmek veya en azından devrim yapmayı deneyebilmektir.
gerçekçi ol, imkansızı iste gibi birşey olması gerek bu civarlarda devrimci olmak. bunun birde azerbaycan ayağı vardır ki, evlere şenlik. herkes bol keseden muhalefettir ama örgütlersin ve en basitinden dersin ki olum gece çıkıp şu bizi gına getiren posterlerin tekini boyacağız bütün gırtlağındaki salyası sümüyü kurur. işte buralarda böyle hayal birşey bu dediğiniz meret. saplanmış bir kere canımıza. istiyoruz hala imkansızı ısrarla.
halkın, hakettiği şekilde değil de, insani standartlara uygun şekilde yönetilmesini istemek; halka rağmen bu uğurda çabalamak, savaşmaktır. Yalnız, Bizim ülkemiz için daha uygun başlık şu olacaktır;
çoğu için geçerli olan şey; iki cümlelik derdini iki sayfada anlatmaktır. ulan biz de okuduk, biz de kültürlüyüz. o kullandığın kelimeleri bilmiyor muyuz? neden ille de ideolojinin terminolojisinden beslenme gereği duyuyorsun. konjokturel kamuculuk, otoriteryanizm, reel sosyalizm, ekim devrimi, statüko, polis copu... yahu her paragrafta bunun gibi milyon tane kelime var. madem halktansınız, ne diye yalın bir dil kullanmazsınız. kim anlıyor ki bunları? ha bir de yemişim lenin'i, stalin'i....
Converse marka ayakkabı giyip, Gibson marka gitar için yanıp tutuşup, hergün kapitalizme lanet ederek çevre edinip 1. sınıf kapitalist müzik ile uğraşmak, hergün istemeden düşünceleriyle çelişen işlerle uğraşmak ve buna rağmen hala "müzik evrenseldir, kıyafet özgürlüğü mevcuttur ama biz hala markscıyız, leninistiz, maocuyuz vb." türden laf ve davranışlar göstermektir.
edebiyata kapağı attıktan sonra okulda okumak dışında her türlü aktiviteye katılıp belki de üniversitenin esas amacı olan eğitimden faydalanmak isteyen insanlara da engel olmak. abuk subuk afişleri izinsiz bir şekilde benim vergilerimle temizlenen duvarlara asmak ve istenmediklerini anlayınca da gerekçe ne olursa olsun hep birden "faşizme hayır" diye bağırmak. koyu yeşil tonlarında hırka giymek ve eğer kızsanız çirkin olup kavga esnasında insanlıktan çıkıp erkeklerin arasında insanlara taşla vurmaktır. buyur yap devrimini deseniz iki güne kalmadan ülkeyi sikip atacak düşünüş tarzına sahip olmak demektir.
üzerinize vatan hainliğinden tutunda, diğer başka lanet olası etiketlerin yapıştırılacağı anlamına gelir.
tabii ki dayak yemekte bir sorundur ama yaralar iyileşir, ama bu yapıştırılan etiketlerden kurtulmak imkansızdır.
hertürlü hakarete maruz kalmaktır. winston içmeyip bahar sigarasını içip boğaz kanseri olmaktır. hiçbir hak sahibi olarak düşünülmeden kellenizi istenmesidir. "allahsuz gomunist" denip coplardan nasibini almaktır. yurt ortamında aşırı sağcılılarla sohbetinizde devrimci olduğunuzu mertçe söyleyip namertçe 50 kişiden dayak yiyip üstüne bıçaklanmaktır. kadıköy mitinglerinde(1mayıs)düşüncelerinizi savunup polis tarafından terör örgütü zannedilip(!) içeri alınmak ve kanun açıgı sayesinde 24 saat gözetim altında tutulmaktır. devrimin en güzel 100 metresini deniz gezmiş'le koşamamaktır. oğlunuzun elinden tutup 1 mayıs'a gidememektir.ve en kötüsü sivrildiğiniz zaman,düşüncelerinizi halk kitlelerine duyurduğunu tarafından ölmeniz.gariptir ki ne devlet üstlenir ne halk.garip ya hep bir kendini bilmez yapar bunu.