turkcenin yetersiz bir dil olmasi

    2.
  1. kelime türetebilme yeteneğine sahip, tarihi binlerce yıl geriye giden son derece köklü bir dil olan türkçeye karşı yapılan bir hakarettir.

    yetersizlik ingilizcededir.. artık kelime türetebilme yeteneği olmayan bir dil olan ingilizcede bir kaç kelimeyi bir araya getirip başharflerinden kelime türetme basitliğine gidilmektedir. işte asıl yetersizlik budur.

    bakınız cd, bakınız ram, bakınız pc...

    *
    9 ...
  2. 12.
  3. bir dilin zenginliğini gösteren şey kelime çokluğu değildir. arapçada devenin elli değişik varyasyonu olabilir ya da ingilizcede yağmurun, bulutun vs. mesele bir durumu, mümkün olan en az birimle ve karmaşaya izin vermeyecek kadar ayrık anlatabilmektir. bu durumda, tek bir kökle bile binlerce gövdenin türetilebildiği bir dilin sözlük kalınlığına bakıp, "bu ne lenn 300 sayfaymış, aahaha, oxford sözlüğünün önsözü kadar aehhehee" diyen angutun halen delikanlılaştıramadıklarımızdanmışcasına davrandığına inandığımı söylemem yerinde olacaktır. şimdi bu bağlamda tekrar sormak gerekirse, bir afrika kabilesinin kelebeklere isim verirken, papatyaların üstüne konana papatyakelebeği, sümbüle konana sümbülkelebeği, bilmemneye konana bilmemnekelebeği demesi kabilenin dilini zenginleştirir mi acaba? haa türkçe eksiksiz bir dil midir? elbette değil, zaten diller değişim gelişim halindedir ama şu anda ingilizce gibi kelime manyağı dillere beş basar. eksiksizliğine şöyle bir örnek vereyim, misal türkçede gri kelimesinin tek bir karşılayıcısı yoktur. zaten o yüzden gri diyoruz. gri aslında kül rengi, duman rengi, vs. anlatımlarla parçalı halde eskiden beri vardır.

    esnetme, çok anlamlılık, eğretileme, ironi, vs. bunlar üst düzey dilsel yeteneklerle ortaya çıkarılabilir. eğer bir dilde her durumun ayrı ayrı karşılayıcı kelimesi varsa, siz o dilde canbazlık yapamazsınız, canbazlık dar alanda yapılır. nitekim hayat bir optimizasyon problemidir. türkçe de bu problemin içinde var olan en tutarlı ve sistemli yaklaşımlardan biridir. en az hareketle en çok anlamı yüklemeye izin veren bir anlam üretecidir türkçe. ses oyunları, harf oyunları, kelime kaydırarak cümlenin anlamını bir çırpıda değiştirme, kısıtlı kelime kökü bilerek ve çok az istisnalı kural sistemiyle teorik olarak sonsuz kelime türetebilme desteğiyle türkçe gibisi yoktur! bizim dilimiz olduğundan söylemiyoruz, dilbilimciler söylüyor, eklemeli diller için örnek gösterilir türkçe. ki eklemeli diller insan beyniyle daha uyumludur. evet atıyorum ama destekli: insan basit kurallarla çalışmak ister. her durum için ayrı reçeteye gelemez, zaten gündelik dilde konuşulan ingilizce gramerdekinden çok farklıdır. aslında ingilizce konuşanlar da bu tezi doğruluyorlar. adamlar çok basit konuşuyorlar. dediğim gibi beyin kolaya, en az çabaya doğru gider.

    o yüzden ana dilimiz türkçe ise, oturup şükredelim ve dilimizi anlamak için daha başka neler yapabilirizi tartışalım yok o kadar bilimsel değilse de en azından ana kurallarını titizlikle kullanalım. bilmem anlatabildiklerimizden misiniz?
    6 ...
  4. 1.
  5. çok yeterlidir efendim,fazlası vardır eksiği yoktur. bir kelimeden birden fazla anlam çıkarabilirsiniz, hangi dilde böyle özellik var diye sormak isterim.
    8 ...
  6. 14.
  7. türkce yi bilmeyenlerin öne sürdüğü teori. bu teoriyi öne sürenler türkce yi bilmediği gibi matematigi de bilmiyor malesef. bu arkadasların bu teorilerini açıklarken verdikleri örnek şudur.
    "Victor Hugo şiirlerini 40.000 kelime ile yazdı. Türkçe'yi en zengin
    kullananlardan Yaşar Kemal'in romanları 3.500 kelimeyi geçmez"

    Bu görüş haklıdır zira türkçe'nin örneğin fransızca'ya oranla daha az sözcük içerdiği doğrudur. ama bu Türkçe'nin daha yetersiz bir dil olduğu anlamına gelmez.
    Çünkü Türkçe az sözcük ile çok şey anlatabilen bir dildir.

    i.T.Ü de araştırma görevlisi olan A. Cüneyd Tantuğ un verdiği örneğe bakalım.

    ingilizce-Türkçe sözlükte "sick", "ill" ve "patient"ın karşısında
    hep "hasta" yazar. Bu bağlamda ingilizce'nin üç kat daha fazla
    sözcük içerdiği söylenirse bu doğrudur. Ancak, aradaki farkların
    Türkçe'de vurgulanamadığı söylenmeye kalkılırsa bu yanlış olur:
    "doktor falanca beyin hastası olmak",
    "böbrek hastası olmak",
    "internet hastası olmak",
    "filanca şarkının hastası olmak" arasındaki farkı Türkçe konuşan
    herkes bir çırpıda anlar.

    Bunun nasıl olabildiğini görmek zor değildir. Bir kalem alıp, alt
    alta:
    3+5=
    12+5=
    38+5=
    yazmak, sonra da bunları toplamak yeterlidir. Hepsinde aynı "+5"
    yazdığı halde!

    Sonuçlar farklı çıkıyorsa, Türkçe'de de hepsinde aynı "hastası
    olmak" ifadesi geçtiği halde sonuçlar farklı olacaktır. Türkçe'nin
    az araç ile çok iş yapmasının sırrı matematikte yatar.
    8 ...
  8. 15.
  9. dilbilim açısından bakıldığında hiçbir dile yetersiz ya da üstün sıfatlarını yüklemek yanlıştır. bir dil kelime açısından zengin iken, diğeri mecaz açısından zengin olabilir. bir dilin gramer kuralları oturmuş iken diğer dil sesbilim açısından çok üstün derecede bir yeterliliğe sahip olabilir. örneğin ingilizce kelime zengini bir dildir, çeşitli kaynaklarda farklı sayılar söylense de 600.000 kelimeye sahip olduğu savı yaygındır. türkçe de ise 24.000 kelime vardır. bu durumda ingilizce türkçe den üstün diyebilir miyiz? elbette hayır.
    5 ...
  10. 10.
  11. bu cümleyi kurana türk lehçesi ile öyle bir şey söylenirki,hiç bir dil bunu bu kadar güzel karşılayamaz.
    5 ...
  12. 19.
  13. dilin değil kullananın yetersizliğidir efenim*.
    5 ...
  14. 18.
  15. saçma görüştür.

    dayanağı da şudur; vay efendim ''neden ingilizce terimlerin karşılıklarını üretemiyormuşuz da, zaten üretemezmişiz de, türkçe bilim dili değilmişte, bıdı bıdı...''

    herkes bilir bunu. diller ihtiyaçtan doğar. mesela orta afrikadaki pigmeler'in dili ben diyeyim beşyüz siz deyin bin kelimeden oluşur. çünkü hala toplayıcılıkla yaşayan bir halkın ''bilgisayar'' kelimesine ihtiyacı yoktur. zaten bilgisayara ihityaçları da yoktur.

    şimdi konuyu nereye getireceğmi tahmin etmişsinizdir sanırım. etmediyseniz okumaya devam ediniz!

    rönesans, reform, sanayi devrimi gibi gelişmeleri kimler meydana getirmiştir? tabi ki batılılar. zilyon tane buluşu kim yapmıştır? yine batılılar (tamam bazılarını biz yüzlerce yıl önce bulmuşuz ama şu anda konu bu değil). e bu buluşlar ya da teknikler isimsiz mi kalacaktı? ya da onlar isim veremediler de bizden bir uzman çağırıp ''adını sen koy'' mu dediler? hayır. ihtiyaçları vardı ve buluşları yaptılar, teknikleri keşfettiler ve haliyle de o buluş ve tekniklerin isimlerini de kendileri koydular veya uydurdular veyahutta uyarladılar.

    peki sen ne buldun?

    yoğurt, ayran, kebap. çaktın mı köfteyi?
    5 ...
  16. 28.
  17. eğri oturup doğru konuşmak gerekirse bazı alanlarda eksik hatta güdik kalmış dilimizdir. aslına bakılırsa güdik kalması kavramı yanlış, ama eksiktir. özellikle alanlara bakılarak anlaşılabilir bu, çok basit özellikle felsefe.. felsefe ile haşır neşir olanlar anlar ki, ortada bir hiç kimsenin anlamadığı ve muhtemelen kelimesini bile ''belkilikle'' şeklinde çeviren yayınevleri bulunmaktadır.. anlayana aşk olsun..

    esas nokta kelimenin dile verdiği nedir? hiç bir dil kelimesiz konuşulmaz. kelime dağarcığınız genişse daha geniş düşünebilirsiniz belki. ama kelime dağarcığı çok çok fazla olan diller ''iyi bir dil'' anlamında değildir bu. bana göre;ingilizce iyi bir kısır dil örneğidir gramatik açıdan. ama gel gör ki kelime dağarcığı türkçe'yi katlar da geçer. ama kelime üretirken sürekli sorun yaşarar f.u.c.k da olduğu gibi götlerini yırtarlar ya da latinceden türetirler.

    ama yadsınamaz bir gerçeklik var, ingilizceyi bu kadar kötülüyoruz da eğer dilinizin bazı alanlarda iddialı olmasını istiyorsanız bu alanlarda dikkate değer bir kelime dağarcığınız olmalı. açıkça söyleyebilirim ki bu ingilizcede var ama türkçe için kusura bakmayın bunu söyleyemiyorum. bunun nedenlerine inildiğinde ''dil devrimi'' nde yapılan yanlışlara kadar gider. 70 sene önceisndeki yazılanı anlamanın çok zor olduğu gibi. ama bir fransızca da bu bu kadar keskin değil hem de daha gerilere gidin voltaire dönemine..

    bunun yanında ingilizce ve fransızca sürekli yazar yetiştirdi keza almanca'da. osmanlı da genel anlamda evliya çelebi dışında yazar pek yoktur göremezsiniz. genel anlamda şairleri vardı osmanlının. şunu da eklemeden geçemeyeceğim fransızca'nın yetiştirdiği yazarlar ensiclopedia(diderot, voltaire, d'alember vs..) yazdılar ve sözlük hazırladıllar. voltaire'nin şuan san petesburg'daki ermitaj müzesindeki(zamanında çariçe kateirne astronomik bir fiyatla eserlerini satın almıştı) bulunan geniş çaplı eserlerinde bu görülebilir. hatta kelimelerin kökenine bakıldığında mesela ''coddle'' kelimesinin jane austen'in bir romanında ilk kez kullanıldığı görülecektir. (dil devrmini ile alfabe dışında dile yapılanlar dili ileri götürmekten ziyade daha geriye götürmüştür. topluma mal olmuş ve yüzyılarca kullanılagelen kelimelerin tam anlamıyla millileşme sevdasıyla atılmasını anlamak zor olsa gerek ama alfabe konsunda en mantıklısı yapılmıştır çünkü türkçe sesli harfle konuşulan dildir. arap alfabesinde sadece elif vardır bunu yerine getiren)

    yazar yetiştirmek aynı zamanda dil yetiştirmektir. ve ingilizcenin bu konuda oldukça çok artıları var. yiğidi öldürüp hakkını vermek gerektir. ama gramatik açıdan bana göre türkçe katbekat üstündür.
    4 ...
  18. 4.
© 2025 uludağ sözlük