çok yeterlidir efendim,fazlası vardır eksiği yoktur. bir kelimeden birden fazla anlam çıkarabilirsiniz, hangi dilde böyle özellik var diye sormak isterim.
kelime türetebilme yeteneğine sahip, tarihi binlerce yıl geriye giden son derece köklü bir dil olan türkçeye karşı yapılan bir hakarettir.
yetersizlik ingilizcededir.. artık kelime türetebilme yeteneği olmayan bir dil olan ingilizcede bir kaç kelimeyi bir araya getirip başharflerinden kelime türetme basitliğine gidilmektedir. işte asıl yetersizlik budur.
türkçemiz gayet yeterli, kullanışlı, hissettiklerimizi anlatabilecek her türlü şansı bize veren çok muhteşem bir dildir... dünyada kaç tane dilde bu kadra çok sözcük vardır ya da kaç dilde bir kelime birden fazla anlam içerir...
tarih boyunca yabancı dillerden sürekli etkilenmesi sonucu son derece zengin bir dil olan türkçeye yapılan büyük bir hakarettir kanımca. türkçe sadece kelime almakla kalmamış aynı zamanda balkanlarda ki ülkelere de bir çok kelime kazandırmıştır.
bir dilin zenginliğini gösteren şey kelime çokluğu değildir. arapçada devenin elli değişik varyasyonu olabilir ya da ingilizcede yağmurun, bulutun vs. mesele bir durumu, mümkün olan en az birimle ve karmaşaya izin vermeyecek kadar ayrık anlatabilmektir. bu durumda, tek bir kökle bile binlerce gövdenin türetilebildiği bir dilin sözlük kalınlığına bakıp, "bu ne lenn 300 sayfaymış, aahaha, oxford sözlüğünün önsözü kadar aehhehee" diyen angutun halen delikanlılaştıramadıklarımızdanmışcasına davrandığına inandığımı söylemem yerinde olacaktır. şimdi bu bağlamda tekrar sormak gerekirse, bir afrika kabilesinin kelebeklere isim verirken, papatyaların üstüne konana papatyakelebeği, sümbüle konana sümbülkelebeği, bilmemneye konana bilmemnekelebeği demesi kabilenin dilini zenginleştirir mi acaba? haa türkçe eksiksiz bir dil midir? elbette değil, zaten diller değişim gelişim halindedir ama şu anda ingilizce gibi kelime manyağı dillere beş basar. eksiksizliğine şöyle bir örnek vereyim, misal türkçede gri kelimesinin tek bir karşılayıcısı yoktur. zaten o yüzden gri diyoruz. gri aslında kül rengi, duman rengi, vs. anlatımlarla parçalı halde eskiden beri vardır.
esnetme, çok anlamlılık, eğretileme, ironi, vs. bunlar üst düzey dilsel yeteneklerle ortaya çıkarılabilir. eğer bir dilde her durumun ayrı ayrı karşılayıcı kelimesi varsa, siz o dilde canbazlık yapamazsınız, canbazlık dar alanda yapılır. nitekim hayat bir optimizasyon problemidir. türkçe de bu problemin içinde var olan en tutarlı ve sistemli yaklaşımlardan biridir. en az hareketle en çok anlamı yüklemeye izin veren bir anlam üretecidir türkçe. ses oyunları, harf oyunları, kelime kaydırarak cümlenin anlamını bir çırpıda değiştirme, kısıtlı kelime kökü bilerek ve çok az istisnalı kural sistemiyle teorik olarak sonsuz kelime türetebilme desteğiyle türkçe gibisi yoktur! bizim dilimiz olduğundan söylemiyoruz, dilbilimciler söylüyor, eklemeli diller için örnek gösterilir türkçe. ki eklemeli diller insan beyniyle daha uyumludur. evet atıyorum ama destekli: insan basit kurallarla çalışmak ister. her durum için ayrı reçeteye gelemez, zaten gündelik dilde konuşulan ingilizce gramerdekinden çok farklıdır. aslında ingilizce konuşanlar da bu tezi doğruluyorlar. adamlar çok basit konuşuyorlar. dediğim gibi beyin kolaya, en az çabaya doğru gider.
o yüzden ana dilimiz türkçe ise, oturup şükredelim ve dilimizi anlamak için daha başka neler yapabilirizi tartışalım yok o kadar bilimsel değilse de en azından ana kurallarını titizlikle kullanalım. bilmem anlatabildiklerimizden misiniz?
türkce yi bilmeyenlerin öne sürdüğü teori. bu teoriyi öne sürenler türkce yi bilmediği gibi matematigi de bilmiyor malesef. bu arkadasların bu teorilerini açıklarken verdikleri örnek şudur.
"Victor Hugo şiirlerini 40.000 kelime ile yazdı. Türkçe'yi en zengin
kullananlardan Yaşar Kemal'in romanları 3.500 kelimeyi geçmez"
Bu görüş haklıdır zira türkçe'nin örneğin fransızca'ya oranla daha az sözcük içerdiği doğrudur. ama bu Türkçe'nin daha yetersiz bir dil olduğu anlamına gelmez.
Çünkü Türkçe az sözcük ile çok şey anlatabilen bir dildir.
i.T.Ü de araştırma görevlisi olan A. Cüneyd Tantuğ un verdiği örneğe bakalım.
ingilizce-Türkçe sözlükte "sick", "ill" ve "patient"ın karşısında
hep "hasta" yazar. Bu bağlamda ingilizce'nin üç kat daha fazla
sözcük içerdiği söylenirse bu doğrudur. Ancak, aradaki farkların
Türkçe'de vurgulanamadığı söylenmeye kalkılırsa bu yanlış olur:
"doktor falanca beyin hastası olmak",
"böbrek hastası olmak",
"internet hastası olmak",
"filanca şarkının hastası olmak" arasındaki farkı Türkçe konuşan
herkes bir çırpıda anlar.
Bunun nasıl olabildiğini görmek zor değildir. Bir kalem alıp, alt
alta:
3+5=
12+5=
38+5=
yazmak, sonra da bunları toplamak yeterlidir. Hepsinde aynı "+5"
yazdığı halde!
Sonuçlar farklı çıkıyorsa, Türkçe'de de hepsinde aynı "hastası
olmak" ifadesi geçtiği halde sonuçlar farklı olacaktır. Türkçe'nin
az araç ile çok iş yapmasının sırrı matematikte yatar.
dilbilim açısından bakıldığında hiçbir dile yetersiz ya da üstün sıfatlarını yüklemek yanlıştır. bir dil kelime açısından zengin iken, diğeri mecaz açısından zengin olabilir. bir dilin gramer kuralları oturmuş iken diğer dil sesbilim açısından çok üstün derecede bir yeterliliğe sahip olabilir. örneğin ingilizce kelime zengini bir dildir, çeşitli kaynaklarda farklı sayılar söylense de 600.000 kelimeye sahip olduğu savı yaygındır. türkçe de ise 24.000 kelime vardır. bu durumda ingilizce türkçe den üstün diyebilir miyiz? elbette hayır.
türkçe yetersiz bir dil değil, onu kullanamayanın bilgisi yetersizdir efendim. bunu daha iyi açıklamak için örnek vermek gerekirse; üstün teknolojiyle donatılmış bir bigisayarı kullanmayı bilmeyen birine verirseniz kendi başarısızlığını 'bu bilgisayar yeterli değil' demek suretiyle kapatmaya çalışır lakin iyi kullnamayı bilenin elinde harikalar yaratan da yine aynı bilgisayardır. 'eğitim şart'diyerek bu entryi özetlemek mümkündür.
yetersiz dil yoktur, okumayıp araştırmayıp oturdugu yerden gramer profesörlüğü yapmak vardır. arapçada 1 milyon kelime varken türkçede (24 bin degil) 300 bin adet kelime vardır.bu kelime zenginliği arapçanın daha yeterli oldugu anlamına gelmez.
şimdi adam oturmuş kısaca ram şeklinde yazılan 'random access memory''i icat etmiş. oturup şunu söylemesi çok mantıklı olmaz galiba : "ya biz bunu türkiyeye gönderecegiz hadi buna geçici hafıza adını verelim". elbette kendi dilinden türemiş bir sıfatla o icada hitap edecektir. teknolojiyi üretemeyen ve ithal eden bir ülke için bu kaçınılmaz bir sondur. oktay sinanoğlu vari yaklaşımlar popülerizm ve şovenizm dolu boş çırpınışlardır. dilin kökü ve altyapısı, 'uluslararası platformda gözönünde olma' ilkesiyle doğru orantılıdır.
dayanağı da şudur; vay efendim ''neden ingilizce terimlerin karşılıklarını üretemiyormuşuz da, zaten üretemezmişiz de, türkçe bilim dili değilmişte, bıdı bıdı...''
herkes bilir bunu. diller ihtiyaçtan doğar. mesela orta afrikadaki pigmeler'in dili ben diyeyim beşyüz siz deyin bin kelimeden oluşur. çünkü hala toplayıcılıkla yaşayan bir halkın ''bilgisayar'' kelimesine ihtiyacı yoktur. zaten bilgisayara ihityaçları da yoktur.
şimdi konuyu nereye getireceğmi tahmin etmişsinizdir sanırım. etmediyseniz okumaya devam ediniz!
rönesans, reform, sanayi devrimi gibi gelişmeleri kimler meydana getirmiştir? tabi ki batılılar. zilyon tane buluşu kim yapmıştır? yine batılılar (tamam bazılarını biz yüzlerce yıl önce bulmuşuz ama şu anda konu bu değil). e bu buluşlar ya da teknikler isimsiz mi kalacaktı? ya da onlar isim veremediler de bizden bir uzman çağırıp ''adını sen koy'' mu dediler? hayır. ihtiyaçları vardı ve buluşları yaptılar, teknikleri keşfettiler ve haliyle de o buluş ve tekniklerin isimlerini de kendileri koydular veya uydurdular veyahutta uyarladılar.
bazı afrika dillerinde kelimeler; dişi, erkek, canlı, cansız, hayvan, bitki gibi gruplara ayırılarak farklı çekimlere tabi tutulurlar. en eski ve yaygın biçimde kullanılan çoğu dilde bile bu özellik yoktur. fakat bu afrika dillerinin, topu topu 3000 kelimesi yoktur. bu durumda dillere yeterli yetersiz, gelişmiş gelişmemiş, üstün ya da ezik muamelesi yapmak yanlıştır.
wakabayashi: w.g.
bir dostu: b.d.
b.d.: oğlum kolay mı sorular?
w.g.: ya bu kitaptakiler biraz kasışımtrak. diğer kitap fena değil ama.
b.d.: ahuahdsu. kasışımtrak ne lan?
....
2 dostun çıkardığı ortak sonuç;
'türkçenin gözünü seviyim'