özellikle senelerce yabancı dil eğitimine mağruz kalmış kişilerde görülür.doğaldır.uzun zamandan beri her Allah'ın günü kendi ana dilinizden çok o dili öğrenmiş-kullanmışsınızdır.utanç vericidir ama ha deyince gelmez akla kullanmak istenilen kelime.özellikle aynı ortamdan insanlar arasında bu garip karma dil kullanılır.hor görmemek lazımdır.
eğer bu sözcük ingilizce veya avrupa dillerinden birinden geliyorsa yadırgayan çıkar.bu ve başka nedenlerden dolayı bazı insanlar bu tip kelimeleri kullanmaktan kaçınır.fakat malesef, aynı özen nedense arapça farsça tamlama ve kelimelerde gösterilmemektedir.****
Öncelikle ** şunu söylemek * isterim ki bu durum ** türkçe yi yeterli ** bulmayıp bilakis *** eksik ****** bulan * insan **** ların yaptığı *** bir eylemdir.
Doğru değildir efendim. Zira türkçe türkiyedir efendim. dilin kaybolması, ülkenin kaybolmasıdır. Oktay sinanoğlu nun bu konuda yaptığı araştırmalar incelenmeli kitapları okunmalıdır.
Türkçenin içine ingilizce sokma inadından vazgeçip "abi ne zamandır online olmuyorsun chatleşemiyoruz" tarzı konuşmaları bir an önce günlük hayatımızdan çıkartmamız gerektiği kanaatindeyim.
Sözü geçen eylem bir yanda dursun türkçe kelimelerin sonuna ingilizce ekler getirerek, ya da harfler karıştırılarak oluşturulan türkilizce kelimeler daha tehlikeli aslında. 'börekchi' gibi örnekleri çokça mevcut hepimizin bildiği üzere..
evet bir dile bir başka dilden sözcük girmesi o dilin yaşaması, çoğalması için gereklidir. ama başka dilden alınan kelime o dilin yapısına göre düzenlenir ve kullanılır.
böyle kelimelerin dile katılmasındaki sebep
*ya dilde bu kavramları tam karşılayacak kelime olmaması
*ya da dilde, konuşma-anlaşma zenginliği sağlanması. (bkz: jargon)
bunun yanında gereksiz olarak dile giren ve dillin güzelliğini bozan kelimeler vardır.
yine türkçeye teknoloji ve hızlı gelişmeyle giren bir takım sözcükler vardık ki bunlar: entry nick server download gibi,
tamamen kendi dillerinde olduğu gibi yazılıp okunması dile büyük zarar verir. evet Türkçede başka dillerden gelen isim ve kavramları o dilin gerektirdiği şekilde kullanılması esastır. örneğin, isimler o dilin yazılışı ve okunuşuna göre türkçeye girer.
*maykıl ceksın değil michael jackson şeklinde yazılır ve kendi dilinin telaffuzuna göre seslendirilir.
*hsbc bank, "heyç-es-bi-si" bank şeklinde seslendirilir. cnn nin "si-en-en" şeklinde telaffuzu doğrudur. çünkü bu kavram ve isimler küresel genel isimlerdir. burada yanlış olan ise açılımı nergis tv olan türkiye nin en iyi haber kanalının kendine en-ti-vi demesidir.
**yine entry nick server download gibi kavramlara türkçe karşılık bulunmalı ve bu kullanılmalıdır. burada önemli olan ise bu kavramların karşılığını bir kurum tarafından tayin edilmesini beklememektir. Unutulmamalıdır ki bir dil bir kurum tarafından belirlenip, yönetilemez, dil onu kullanan insanlar tarafından yaşatılır, yüceltilir, belirlenir. nasıl itü sözlükentry kelimesine yerine türkçede olmayan giri kelimesini yakıştırıyorsa, insanlar da kendi dillerine yeni sözcükleri türeterek, geçirmeleri esas olmalıdır. tdk gibi kurumlar ise yapılan hataları düzeltmeli ve bu hataların yapılmamasını sağlamalıdır. şöför hatlı, şoför doğru
cool(!) (bkz: cool) görünmeye çalışanların, yurtışında çok fazla bulunmaktan dolayı türkçeyi unutanların yaptıı eylem.
ingilizce destekli eğitim veren okullarda çok sık rastlanabilir.
alin size bir ornek; rahatsizolmak demek yerine; ingilizce irritate kelimesi, turkcelestirilir ve irite olmak halini alir. bu dogru degildir. neden? birincisi derdini turkce anlatabilecekken; ingilizce kelimeyi turkceye sokmak dogru mudur? ikincisi su; hadi turkcelestirdin. hadi biz de bunu kabul edelim. buna ragmen gene hatali. olmak fiili zaten ingilizce kelimenin icinde var. "rahatsiz olmak olmak" demenin anlami ne?
kimilerinin özentilik nedeniyle**kimilerinin "bak ben yabancı dil biliyorum" demek için, kimilerinin ise daha havalı gözükmek için gerçekleştirdiği eylemdir. sinir olunasıdır. hele bunun bir de harf versiyonu vardır ki en az bunun kadar sinir bozucudur.** eğer bu eylemleri gerçekleştirenlerden birine "yapma""türkçe ne güne duruyor" vb. şeyler söylerseniz iş bir süre sonra kavgaya dönüşüyor ve engelleniyorsunuz.*
türk dilinin tarihsel süreci boyunca farklı dillerle alışverişi sürekli olmuştur.bu alışverişte ,ekonomi ve coğrafyanın sosyokültürel eksende toplumu zorlaması temel nedendir. özellikle islamiyetin kabulunden sonraki ilk dönemlerde ciddi olarak görülen bu dilsel etkileşim hala yaşamakta olan anadolu türkçesi için de gözle görülür şekilde devam etmektedir ve bu durum dilsel kaygılar yaşayan kişileri de fena halde rahatsız etmektedir.ancak kendilerinin yüreklerine su serpmekte fayda olacağını düşndüğüm için bir bilgiyi onlarla gönül rahatlığıyla paylaşabilirim. bir dili dil yapan en temel unsur o dilin hazinesinde bulunan sözcükler değil, dilin kendine ait söz dizimidir. hepimiz biliyoruz ki osmanlı devleti döneminde arapça ve farsça okumak yazmak hüner sayılır öztürkçeyi kullanmak ise zaaf olarak nitelenirdi.neredeyse 600 yıl hüküm süren bu dilsel tutum dahi cumhuriyetten sonra özellikle tdk , ttk ve dtcf nin çabaları ile bir çırpıda yerle bir edildi.hatta agah sırrı levend 'in tabiri ile onca sözcük "suyun üstündeki sabun köpüğü" gibi alınmıştır,dil arındırılmıştı.
sözdizimine gelince bir dilde tümce kurulumu , tamlama ve öbek oluşturulması gibi bir çok temel dilsel işleyiş mekanizmasını kapsar ki dili diğer dillerden ayıran temel özellikler bunlardır. "televizyon" yabancı bir sözcüktür ancak belki ingilizce'den belki fransızca'dan gelmiştir;ancak türkçe'de kullanımı türkçe sözcükler gibidir. "watching television" denildiğinde yüklem baştadır ancak bizde " televizyon izle-" şeklini alır yani tümcede aldığı yer , bulunduğu konum bizim dilimizin çarkları ve işleyişi (söz dizimi) içerisindedir. bugün dünya'nın birçok farklı coğrafyasında yaşayan türk toplumları kullandıkları sözcükler açısından değil sözdizimleri açısından "türkçe" paydasında buluşur. zira "yakutistan" daki bir türkle anlaşmamız bugün bir almanla anlaşmamızdan daha zordur.benzer sözcükler çok çok daha azdır ancak "sözdizimimiz" birebir aynı olduğunu için aynı dilin kullanıcıları oluruz.o yüzden dünyanın en sağlam sözdizimine sahip dilimize güvenmeli tabii ki sözcükleri tasarruf ederken önce "öztürkçe" olanları tercih etmeliyiz.ancak bu kadar kaygılanmak da yersizdir unutmamalıyız.türkiye'de toplumun dilbilim ve dilbilgisine hakim katmanlarından ziyade sivil toplumun bu kaygıyı taşımasının gerekçisi budur.
bu durum karşısında bence biraz daha kaygılanmalıyız. çünkü söz dizimi de bozuluyor. bu da yabancı filmlerden çevirilerin yapılırken türkçenin kurallarına uyumamasından kaynaklanıyor. "görüşürüz" diye bir tabir türkçede yoktur. "görüşmek üzere" vardır. "teşekkürler" ya da "kendine iyi bak"... bunlar türkçenin tümce(cümle) yapısına aykırıdır. sadece sözcük değil tükçenin cümle yapısına uymayan yapıdaki cümleler de dilimize girmektedir.
mallık, aptallıkta son aşamadır. yapanlara insan denemez. kendi dillerinden utanacak kadar aciz kimselerle de konuşmaya değmez ki bu durumda gerçek anlamda bir dil olmayan şeyi böğüren öküzleri de duymamış oluruz.
osmanlica'nin lezzetli akiciliğini sildiğimizden kelli (gerci yok olmadi) dil konusunda günes dil teoriside gümleyince tatsiz tutusuz bir dile malik olduk bir dil gelismesi ve zenginlesmesi için diger dillerden transfer yapmak zorundadir. dilin yapisi budur.
misal cevremizde computer diyen insanlar kalmadi hemen hemen (80'ler ve doksanlari hatirlayiniz) onun yerine bilgisayar sözlügü fazlasi ile bu anlami karsiladi.
ama ne bileyim otobus'e cokoturgacligötürgeç gibi suni pratikliği olmayan kelimeler uretirsek tabiki konusmaya yabanci sözcük sokulur. bilmem anlatabildim mi ey kariyun-u kiram?