ibareyi görür görmez hemen deparı koydum manifaturacıya. bikaç müşteri ile ilgileniyordu dükkan sahibi olduğunu tahmin ettiğim kişi. dükkanı inceledim ilgilenilme sıram gelene kadar. nihayet sıra bendeydi.
"türk'ün dostu gelmiş, acaba bakabilmem mümkün mü" dedim bana yakışan, her zamanki iflah olmaz romantik şövalye üslubumla. piçoz dükkan sahibi "alıcı değilsen gösteremeyıh, pürensiblerimize aykhırı" diyerek karşılık verdi. ne yalan söyliyim ben de çulsuzdum, alıcı değildim. göstermedi hergele. gelgelelim merak ediyordum dostumu. dayıya doğulu şivesiyle bikaç küfür savurup çıktım dükkandan.
dükkanı göz karantinasına aldım ama. benim gibi meraklanan ve fakat benden farklı olarak cüzdanı yayvan türkler olmalıydı. yeterince sabırlı olursam dostumuzu görebilme imkanım vardı. bir süre hiç gelen giden olmadı. ben düşüncelere daldım. dostumuzun nasıl bir şey olabileceğine dair...
acaba türk müydü? bela okudum gündüz gündüz. gene mi lan dedim, gene mi türk'ün türk'ten başka dostu yok! klasik biri mi sikti bu manifaturacıyı dedim. ama enseyi karartmadım. içime kurt düşürdüm, ülkücü bir kurt. ya değilse dedim, ya bu sefer türk değilse! KAFiR YUNAN OLABiLiR MiYDi? YA DA BiR ERMENi SPERMi? belki... yoksa içimizdeki irlandalılar mıydı? sözde aydınlar ağır basıyordu? ama onların bir kısmı türk'tü. sabetaycılar olsa yalçın küçük açıklardı... kimdi?
soğuk havada uyuyakalmışım. donayazdım. uyanır uyanmaz hemen dükkan camına odaklandım. "türk'ün dostu kalmadı" yazısı deşti ciğerimi o an. "amınakoyiyim" dedim acı acı.. sonra düşündüm ve bildim. türk'ün türk'ten başka bir dostu daha vardı: amınakoyiyim! türk'ün bütün sıkıntılı zamanlarında yanında olan tek dostu: amınakoyiyim!
helal hariboyu bile çıkarabilen zekanın ürünü, bir işletmeci füryası olabilir.
türkün dostu kaf dağına gidip anka kuşundan tüy almaya gönderilmiştir, gelmesi muamma.
- len mamıt! manifaturacı ibraama yeni şişme kadınlaa gelmiş deyollar...
- he yaa! lakin, sebi-sübyan mal bulmuş magrebi gibi çöreklenince bi denecik kalmamış...