turk toplumunun escinsellere bakis acisi

entry25 galeri0
    1.
  1. ne erkek ne de kadın grubuna giren eşcinsellerin toplum nazarındaki tanımlandırılmasıdır. türk toplumunun gelenek ve göreneklerine aykırı olan bu durum, eşcinsel insanalrın toplumdan dışlanmasına, önemsenmemesine neden olur. onlardan korkulur, onlardan kaçılır, onlar adam yerine konmaz. onlar bu toplumda yitiktirler, hakları ihlal edilir. cinsel tercih konusunda yaptıkları seçimlerden dolayı sürekli yargılanırlar, eleştirilirler ve hiçe sayılırlar.
    1 ...
  2. 2.
  3. 3.
  4. escinsel uzun oldugundan top deniyor
    3 ...
  5. 4.
  6. homofobik bakış açısıdır. normal şartlar altında 143,47 derecedir. her mevsime göre değişir.
    2 ...
  7. 5.
  8. tıp ilminin hastalık olarak kabul ettği ve çeşitli tedavi yolları olan illet.
    1 ...
  9. 6.
  10. 7.
  11. mutlu musunuz?

    --spoiler--

    Yaşamımı harcamak istemediğim, Anadolu'nun küçük bir kasabasında doğup büyümüştüm. Geleceğimi güvence altına alabilmek ve de eşcinselliğimi özgürce yaşayabilmek için oradan çıkmam ve istediğim hayatı yaşayabileceğim bir üniversiteye gitmem gerekiyordu.

    Sınavdan önce, üniversiteler hakkında bilgi edinmek için Hacettepe'de okuyan abimin yanına geldiğimde ODTÜ'yü de gezme firsatı bulmuştum.

    Ankara'ya gelirken otobüs muavininden beni ODTÜ'de indirmesini istedim.
    Sabah ezanlarıyla, karlı ve sisli bir Ankara sabahında kendimi Eskişehir kapısında buldum. Yürüyerek stadyumun köşesindeki Yaşasın C aldım; heykeline geldim.

    Sis dağıldıkça gözlerime inanamıyordum.

    Rüya gibiydi.

    Bir okul değil sanki bir şehirdi.

    Aç gözlü bir şekilde bütün bölümleri, yurtları, çarşıyı, spor salonlarını dolaştım.
    Kendimi ait hissettiğim tek bir bölüm olmuştu: Makine Mühendisliği.

    Benim için metale şekil verme, uygarlığı taşıyan makinaları yaratma sanatı...

    Ancak ODTÜ'den böylesine etkilenmemin asıl sebebi, onun hakkında gerek Ankara Fen'de okuyan, gerekse de ODTÜ'den mezun olmuş kişilerin anlattıklarıyla edindiğim ;Türkiye'nin özgürlüğüne en fazla düşkün bireylerinin yetiştiği üniversitesi olduğu kanısıydı.

    insanların birbirlerinin kişisel alanlarına saygılı olduğu izlenimiydi.

    Ne yapıp, ne edip bu Makine Mühendisliği bölümüne girmeli, okuyacaksam ODTÜ'e okumalıydım.

    ilk tercihim olarak, Makine Mühendisliği'ni dördüncü sırada kazandım.

    Bu adımın, beni hayallerime ulaştıracağına inanıyordum. ODTÜ'de eğitim görmek geleceğimi güvence altına alma hayalimi gerçekleştirse de ne yazık ki üniversitemde hiçbir zaman eşcinsel kimliğimle özgür bir şekilde var olamadım.

    Kabus ikinci sınıfta okurken ODTÜ Bahar Şenliği'nde Kaos GL (Kaos Gey ve Lezbiyen Kültürel Araştırmalar ve Dayanışma Derneği)'nin standında görev almamla başladı.

    Üç kişi dışında bütün arkadaşlarımı kaybettim.

    Ben onlar için artık sıra arkadaşları değil, bölümün "ibnesi"ydim.

    Yeri gelince sorunlu bir kişi, bir ucube, yeri gelince fındık fıstık atabilecekleri; ağızlarından çıkan her ;ibne, top...; küfüründen sonra dönüp, ;Kusura bakma kardeş, seni kastetmedim; diyebilecekleri insandım. Sabahtan akşama kadar dersim olup da, gün boyunca ağzımdan çıkan tek kelimenin kantinde bir çay lütfen olduğu, genelde sınıfın en arkasında yalnız başıma oturduğum ODTÜ günlerim.

    Belki başka bir bölümde olsaydım, bu kadar sıkıntılı olmazdı. Ama Makine Mühendisliği "erkek adamın" işiydi.

    Bu meslek böyle şeyleri kaldırmazdı.

    Beyaz, Türk, erkek ve sünni birisi olarak toplumsal yapıda, erkin sahibi sınıfın içersinde yer alırken, eşcinsel kimliğimi açık etmemle birlikte listenin dibine düşmüştüm.

    işte o zaman bu ülkede farklı olmanın, azınlık olmanın, öteki olmanın, Kürt, alevi, Ermeni olmanın ne demek olduğunu sorgulayarak değil yaşayarak öğrendim.

    Burası ODTÜ'ydü.

    Sadece eğitim aldığım değil, içinde başım dik bir şekilde yaşamaya çalıştığım;
    YÖK ve jandarmanın kuşatmasında,

    Uzman ama apolitik insanlar yetiştirmeyi amaç edinmiş;

    Öğrencileri sözde devrimci,

    Politik olmayı McDonalds'a karşı çıkmak ve konuşma yapmak için gelen siyasi liderlere zerzevat fırlatmak sanan;

    Saç uzatmayı, küpe takmayı farklılık gören,

    Ama solun bacı kültüründen kopamamış;

    Üniversite yaşamı sırasında sistemi eleştirirken mezun olduğu gibi, sırasıyla askerlik, iş, evlilik ve çoluk çocuk sahibi olmaktan başka derdi olmayan,

    Yüksek maaşlı sözde iyi bir kariyer için eleştirdiği kapitalist düzenin yöneticileri sınıfına kapağı atabilmek için yırtınan insanların olduğu üniversite...

    Şunu gördüm ki, bir mühendis olarak sanayide birlikte çalıştığım işçilerin arasında, üniversite yıllarımda aynı sıraları paylaştığım insanların arasında olmaktan çok daha rahat ve özgürüm. Başta çok daha tepkisel yaklaşıyorlar. "Olmaz öyle şey Emir Bey" diyorlar.

    Doğrudan ne düşündüklerini ortaya koyuyorlar ve amirlerinin sözde namusunu savunmaya geçiyorlar.

    Ama anlattıkça, tartıştıkça değişip, dönüşüyorlar.

    ODTÜ'deki arkadaşlarım ise bunu hiç yapmadı. Arkamdan dedikodularla demediklerini bırakmayıp, yüzüme "Canım ben eşcinselleri çok severim, saygı duyarım, senin tercihin, beni ilgilendirmez" saçmalığıyla geldiler.

    Hiç dürüst olmadılar.

    Tartışmadan hep kaçtılar.

    Ağızlarından çıkan her "ibne" kelimesiyle bana ve eşcinsellere küfrettiğini sorgulamadılar. Benim gibi bir çok kişinin var olduğunu ama onların bu tavırları yüzünden kendilerini açık etmediklerini düşünmek yerine, eşcinsellik onlardan hep uzak, marjinal bir yaşam biçimi olarak kaldı.

    Bunu anlamak çok zor değil. Her ne kadar eğitim düzeyi yüksek olsa da, bir şeylerin değişecek olması, bu ülkenin en iyi üniversitelerinin birisinden, ODTÜ'den mezun olmuş ya da olacak bizler için, bir tehdit teşkil ediyor. Çünkü ülkenin kaymağını yiyen insanlardanız ve işimize gelmeyen, bizlerin de değişmesine, kendimizi sorgulamamıza neden olacak değişimlere genelden daha tepkili yaklaşıyoruz. Verilen bu tepkiye eşcinsellik özelinde entelektüel homofobi denilebilir.

    Ben bir ODTÜlüyüm.

    Ama kalbi kırık bir ODTÜlü.

    Ben sevdiğimle birlikte üçlü amfinin önündeki çimlerde hiç güneşlenemedim.

    Stadyum konserlerinde ona sarılarak kendimden geçemedim.

    Derse kaçarken onu öpemedim.

    Ve o derslerde hocanın anlattığı sözüm ona komik eşcinsel fıkralarında bir yandan gülüp bir yandan beni arayan gözler vardı.
    Projeler için öğrenci evlerinde buluşulacağında "acaba Emir bizim eve gelince bana sarkar mı?" korkusunu hissettim insanlar da. Ya da gazetelerde ünlü bir kişinin eşcinsel olduğu yönünde çıkan haberlerde "o da mı hasta?" der gibi gelip soran bölüm arkadaşlarım vardı. Finallerden sonra içmeye giderken çağıran olmadı beni.

    Mezuniyet yıllığındaki sayfası için benden yazı isteyen de olmadı, ya da ben istemedim diye tavır yapan. Irak tezkeresinin reddi için yapılan eylemde Eskişehir kapısındaki Jandarma barikatına doğru omuz omuza yürürken, atılan sloganlardan biri hala kulağımda çınlıyor : "ibne Bush, Puşt Bush"

    Diyaloglarda, bakışlarda, selam verişlerde hep bir farklılık, öteki olduğumu, onlardan biri olmadığımı hissettiren bir hava vardı.

    ODTÜ'nün evlatlarından biriyim ben ama üvey bir evlat.

    --spoiler--

    *
    5 ...
  12. 8.
  13. +olm bak şu kırıtan çocuk varya ibne lan o
    -vay ibne tipini sktiim *

    +olm şu kız lezbiyenmiş
    -uuff süper vücud var, çokta güzelmiş lan melek gibi, zamanında benle tanışsaydı lezbiyen olmazdı *
    2 ...
  14. 9.
  15. 10.
  16. ilk duyulduğunda;
    - anaaaaa ipne lan bu... verilen ilk tepkidir. *
    1 ...
  17. 11.
  18. - aktif pasif anlamam, alan da veren de ibnedir.

    tarzı yaklaşımlardır. yanlıştır.
    1 ...
  19. 12.
  20. elimizde tesbih, bıyıklar kaytan , 'bu durumlar bize terso abi' diye tepki verdiğimiz, iğrenç, mide bulandırıcı, sapıkça, rezil, hiç tarzımız olmayan, dışladığımız, bu gidişle başımıza taş yağmasından korktuğumuz, dünyanın sonu geliyor hatta çivisi çoktan çıktı dediğimiz, bu gibi hassas konularda medeni olamadığımız bir olaydır. ki medeniyet dediğin tek dişi kalmış canavar!!
    4 ...
  21. 13.
  22. 14.
  23. kendisini gibi olmayana her daim nasıl baktıysa öyle bakar.
    0 ...
  24. 15.
  25. anlayamadigi herseye oyle bakar turk toplumu. kadina bakisiyla aynidir. ama mesela bende oglumun escinsel olmasini istemem ama bu escinseleri dislayacagim yada onlara saygi gostermeyecegim anlamina gelmez.
    0 ...
  26. 16.
  27. erkeklere ibne
    kadinlara lezzo diyerek olayi çözmüstür.
    konu üzerine baska söylencek laf birakmaz.
    0 ...
  28. 17.
  29. herkes diledigi gibi yasar, kimsenin kimseye bakıs acısı olmamalıdır. sayet özgür oldugunu düşünüyorsanız yasadıgınız memleketin. zira aynı topraklar üzerinde yasayan herkes eşitse ahmet in mehmet e, mehmet in de ahmet e bakıs acısı diye bir kavram yoktur. insanlar yasayıs tarzı ile değil insanlıkları ile yorumlanmalıdırlar.
    0 ...
  30. 18.
  31. Bilinenin aksine tıpta bir hastalık olarak geçmez. Hatta bazı tıp fakultelerinde bu konuda bilinçlendirme amaçlı eğitim verilmektedir. Çünkü toplumumuzda bu konuda öncelikle bilgi eksikliği vardır.Eşcinsellik ülkemizde 'travesti'(ki doğrusu transvesti:karşı cinsin kıyafetlerini giyen) kavramı ile sınırlıdır ya da her eşcinsel transvestiler gibi 3. sayfa haberlerinin insanıymış gibi görülmektedir. Fakat şu da ironik bi gerçektir ülkemizde eşcinsel olan birçok sanatçı,yazar vb pekala kabul görmüştür ve daha da ironiği bunların içinde ismi 'kadın ismi olan' şahısların sayılabilmesinin oldukça zor olduğudur.
    0 ...
  32. 19.
  33. 20.
  34. -bir merhaba deyin lan! o da bi can sonuçta. robot diye ayrım yapmayın.

    (g.o.r.a)
    0 ...
  35. 21.
  36. bakmam s.kerim anlayışıdır.
    kastedilen ilk anlamı değildir.
    0 ...
  37. 22.
  38. 23.
  39. olumsuz ve eleştirel bir bakış açısıdır.

    eşcinsellerin sürekli olarak yakındıkları bir olgudur, çünkü bu bakış açısı ve davranış şekli sonucunda, kendileri toplumda sürekli olarak ikinci hatta üçüncü sınıf yarı-insan bir yaşam formu olarak görülürler, değerlendirilirler ve bu şekilde muamele görürler. peki nedir bu işin doğrusu?

    herzaman belirttiğim gibi mevzu bahis olan tüm olaylara farklı açılardan yaklaşmak, onları farklı şekillerde değerlendirmek gerekir. zira ancak bu şekilde doğru ve sağlıklı tespitler yapılabilir.

    herşeyden önce yapılan araştırmalar, eşcinselliğin yani hem cinsinden hoşlanmanın, insanın yaratılışına ayrıkı olduğunu ortaya koymakala beraber bu konuda araştırma yapan bir çok kurum ve kişi tarafından, eşcinsellik, sosyal ve biyolojik bir hastalık olarak tanımlanmaktadır. lakin bu hastalık tanımı, eşcinsel olan bireyi rahatsız eder ki etmemelidir aslında. unutulmamalıdır ki grip de nezle de bir hastalıktır ve grip olan bir kişinin bundan rahatsız olması son derece anlamsızdır.

    toplum dinamiklerinin 1000 lerce yılda yerli yerine oıturduğu ve geliştiği düşünülecek olursa, herhangi bir bakış açısının bir anda değişmesini beklemek, değişmeyincede sadece o jenerasyona bok atmak, rasyonellikten son derece uzak bir davranış biçimidir. yani benim arkadaşlarım bana eşcinsel olduğum için tavıralıyorlar şeklinde bir yaklaşım sergilenemez.

    bunun yanında escinsellerin sıklıkla öne sürdüklkeri savlardan biriside, bizim dışımızda ki ülkelerde konuya bizim ülkemizd ki gibi yaklaşılmadığı yönündedirki yine son derece tutarsız ve sadece kendini teselli etmeye yönelik bir yaklaşımdır. yine başta amerika ve kıta avrupası ülkeleri olmak üzere durum değerlendirmesi yapılırsa durumun pek de farklı olmadı hatta daha kötü olduğu görülecektir. sadece bir iddaa olarak kalmaması içim durumu örneklemek gerekirse:

    özellikle america çıkışlı komedi dizilerine bakıldığında, çoğunda eşcinsel bir karakterin diziye nomte edildiğini görürsünüz. bu karakter genel olarak mağdur kişi gibi gösterilse de sürekli olarak komik olayların odak oktası olmakta, yakın çevresinde ki arkadaşları tarafından ya sevilmeme yada escinsel olduğu için aşırı sevilme durumunda olmaktadır. yani televizyon kanalı topluma bazı dikteler varıdır. yine o toplumlarda da sokaklarda eşcinseller yargılanıyor dalga geçiliyor. he ben bunları mı savunuyorum? hayır sadece durumu ortaya koyuyorum.

    bütün bunların yanında escinsellerin, sürekli olrak toplumu eleştirecekleri yerde birazda iğneyi kendilerine batırmalarının gerektiğini düşünüyorum. burda örnek vermeden -uzun süreciği için- sergilemiş oldukları bir çok davranışın gerçekten çevrelerine rahatsızlık verdiğini fark etmeleri gerek. yani ben karşımda makyajlı bir, ağzını eğe eğe konuşan, tuhaf giyimli ve tavırlı bir erkek görmek istemiyorum kardeşim. ve bunun özgürlükle saygıyla hiç bir alakası yok. sürekli olarak bunun arkasına saklanmaları bile aslında içinde bulundukları ezikliğin en güzel göstergelerinden birisidir.

    herşeyden önce escinselliğin bir seçim değil bir hastalık olduğunu kabullenmeleri gerek. böyle bir seçim olmamıştır çünkü. sanki biri önlerine bir erkek birde kadın koydu ve seç birini dedi. hayır böyle olmadı, doğuştan gelen bir özellik olarak edindiler bu hastalığı ve her hasta gibi tedavi edilmek zorundalar. burda escinselliğin sosyal ve biyolojik zararlarından bahsetmek sanırım sözlük okurlarını cahil yerine koymak olur ki böyle bir şeye gerek görmüyorum.

    kişisel olarak eşcinselleri ayrı bir tür olarak değerlendirmeye aşağılamaya karşıyım. girip yada genel olrak hasta olan bir bireye baktığım gibi bakıyorum kendilerine, ne acıma ne de nefret duyuyorum sadece bir an önce tedavi olmaları gerektiğine inanıyor ve bunu kendilerine de inatla belirtiyorum.
    0 ...
  40. 24.
  41. ciddi bir şekilde işin derin boyutuna inip düşünüldüğünde aslında bir hayli özgürlükçü bakış açısına sahip olan ama yine de pek belli olmayan durumdur.
    0 ...
  42. 25.
  43. "kız oğlan nazı nazın
    şehlevend avazı avazın
    nesin sen bilemem ben
    kız mısın oğlan mısın kafir? "
    Nedim
    diye kafir redifli şiirler döktüren lale devri şairlerimiz, konuya daha gizli, rumuzla yaklaşan divan şairlerimiz, sözlerini zikretsek bir tabuya dokanmış olacağımız dünyaca tanınmış farisi şair-düşünürümüz, Bodrum paşamız, Divamız... Bu son iki çağdaş sanatçıya gösterilen saygı sevgi... Bu toplum bu konuda daha ne kadar hoş görülü olsundu acaba? Dediler ki yarışma programını izleyen bir fransız sormus bu kimdir, nedir? diye. soylemişler. "Siz çok ileri ve özgürlükçü bir ülkesiniz, bizde televizyona çıkartmazlardı" demiş. Ben söyleyenlerin yalancısıyım.
    0 ...
© 2025 uludağ sözlük