yıllar sonra bizi gururlandıracak, onurlandıracak film senaryolarıdır. yıllardır amerikan hegomonyasında olan film sektörüne aşina olmakla beraber sahte kahramncıklarla, kas yığını bay vücutlarla kandırıldık ve hep bir ideal yaratıldı bizler için istememize rağmen ama isteyerek izledik gıpta ile baktık, imrendik onlara. oysa geçmişimize baktığımız zaman amerikanın elinde bulunan sahte malzemeleri 100 e katlayacak konumuz, kahramanlıklarımız mevcuttur. türkoğluna koyan ise bu kadar güzel tarihe bu kadar anlatım yapabilmektir. unutmayalım ki elin japonu tarihini unutturmamak için her yıl hiroşima ve nagazakiye gezi düzenleyip bakın atalarınız burada öldü demekte. tamam bizde çanakkaleye gidiyoruz, çanakkaleyi anlatıyoruz ve anıyoruz. şimdi soruyorum, sadece gezip görüp anmak ile atalarımıza ve geleceğimize layık olabilecekmiyiz? unutmamak gerekirki atalarımız vatan toprağını kanlarıyla sularken bizi düşündü ve bizler için şehit oldular. bize düşen binlerce görev arasından sadece biri olan onları anlatmak, bizim görevlerimzden biridir. sadece anlatmak da yeterli değildir. onları yaşamak ve yaşatmaktır asıl olan. istanbul'un fethi sizce bir örümcek adam kadar olamayacak mı?
ancak burada değinmemiz gereken ufak bir detay bulunmaktadır. amerikan sineması her ne kadar konu itibariyle içi boş gibi görünen şeylerden bahsetse de, geleceği yansıtan projelere imza atıyor. olabilecek ya da buna yakın şeyler mesela.
ha bizim tarihimiz o konuları ona katlamaz mı? katlar alimallah. biz sadece bu konuda geç kalmış bulunmaktayız. bu projeleri daha önce hayata geçirmiş, insanlara anlatmış ve bilinçaltlarına nakşetmiş; bugün ise gelecekten bahsediyor olmamız gerekirdi.