düşününce; akla gelen örneklerdeki, durumlardaki utancın kaynağı özel olarak türklük değil, insanlıktır. tavuğa tecavüz edeni de, yılbaşındaki taksim görüntüleri de, nevruz kutlamalarındaki çocuğun durumu da... hepsi insanlıktan utandırmayı gerektiren vaziyetlerdir, türklük'ten değil...
2008 nevruz kutlamalarında, 3-5 yıl sonra ahmet'imizi mehmet'imizi vurup şehit edicek çocuğun kolunun kırılmasına "yuh be siz insan değilsiniz" diyen insanlarla aynı milliyetten olduğumu hatırladığım an.
memleketin tiki gençliği canpareye kenpiyır derken elin burkina fasolusunun senden benden daha iyi bir diksiyon ve değme tiyatrocuları kıskandıracak bir artikülasyonla içli bir orta anadolu türküsü çığırışına tanık olmak.
bir kuru ekmeği bulamayan insanların görüldüğü andır,
iş arayan yaşlı yada engelli insanın yüzündeki çaresizliğin görüldüğü andır.
ssk hastanelerinde kuyrukta ölen insanların görüldüğü andır.
türk olmak elbette onurdur, gururdur.
tüm bu saydıklarımızın aslında türklük ile ilgisi yoktur.
sadece daha iyi bir yönetimle, daha duyarlı bir halkla sorunlar çözülebilir.
öyle bir an yoktur. olsa olsa, bir başkasının türk olmasından rahatsız olunan anlar vardır. "keşke türk değilde mozambikli olsaydı da yaptığı taciz bu denli yadırganmasaydı." dedirten zavallılar...
O gördükleriniz türk değil. Onlar ne idüğü belirsiz, genleri ve beyinleri ile oynanmış ucubelerdir.
"Ne mutlu türk'üm diyene" sözü işte bu noktada anlam kazanmaktadır.
Eğer ben türküm diyebiliyorsan, bir zamanlar viyana vergi dairesinin duvarında yazan türk gibi ticaret yapmak cümlesinin ne anlam ifade ettiğini anlamışsın demektir.
Her türk insan olabilir ama her insan türk olamaz. Keşke gerçekten atalarımıza layık olabilseydik...