turk medyasi nin turkiye yi engellemesi

entry16 galeri0
    1.
  1. sözlükte genelleme yapmanın son örneklerinden biridir. büyük oranda doğru da olsa, türkiye'nin önündeki en büyük engelin medya olduğunu söylemek çok iddalı bir laftır. sonuçta medya şuanda sermayenin taraftarlığını yapan bir araçtır. buna karşın eğitimden, eğlenceye kadar toplumun genel yapısından ortaya çıkmaktadır, medyanın şuandaki hali. biraz açmak gerekirse; medyanın şuanki halinin tek nedeni kar amaçlı yayınlar değil, halkın- geniş bir kitleden bahsediyorum burada- bu tarz yayınları çok sevmesidir. elbette halk buna kendisi karar vermedi, medya büyük bir propaganda aracı olarak kullanıldı bu tarz yayınların yapılmasında. fakat ülkemizdeki büyük bir yozlaşmasının nedeni medya değildir. medyanın bu hale geldiğinin nedeni çok iyi bilinmektedir fakat anlatılmamaktadır. medyanın bu halde olmasının nedeni sermaye yanlılarının yaptığı propagandadır. sonuçta boşuna medya büyük bir propaganda aracı değildir, halkı kolaylıkla etkilemektedir. fakat halk buna kendisi izin vermektedir.
    2 ...
  2. 2.
  3. 3.
  4. dogru bir genellemedir. halki miktiri boktan programlarla mesgul edip, gerizekali showlarla susleyip, ulkenin ne kadar boktan bir durumda oldugunu gostermemek icin yapilan seyler buna ornektir. eskiden televizyon aleti icin "aptal kutusu" denirdi. simdi ise "dunyadaki rezillikleri savunan seytan aleti" olarak gosterilir. bu tur goruslere yobazlik, bilgisizlik unvani yapistirilirdi. oysa etrafimiza baktigimizda, yasadiklarimiza baktigimizda ne kadar dogru bir gorus oldugu ortaya cikiyor. herkes birbirini olduruyor, papa muslumanlari kiskirtiyor, miktigimin sanatci gecinen embesil insanlarsa benden daha iyi yasiyor. televizyon bunu ortuyor, pembe bir perde cekip hadi "hulya avsar ne yapmis? kimi kimi .ikiyor?" gibi programlarla mesgul ediyor. ilginctir televizyondan sonra bilgisayar, internette bu yola dogru gidiyor. bazen teknolojiye karsi oluyor insan. insan turu bir hastalik galiba. yarattigi her seyi kotu kullanip, pic ediyor.

    edit: james hetfield in de dedigi gibi "insan turu bir cesit canavar" (some kind of monster)
    9 ...
  5. 4.
  6. ilk bakışta haklı bir eleştiri olarak görünse de aslında gerçekliği bütünü ile yansıtmayan bir önermedir.

    toplum birçok farklı grubun biribirini karşılıklı olarak etkilediği heterojen bir yapıdır. medya ise bu gruplardan sadece biridir(ki kendi içinde bile homojen değildir). diger gruplardan farkı sınırlı da olsa bir iktidar alanına sahip olmasıdır. ancak iktidar sahibi olması halktan bagımsız olduğu anlamına gelmez.

    kimi totaliter rejimlerde halktan daha ileri veyahut daha geri iktidarlar olabilse hatta bu iktidarlar halkı kendilerine dogru çekmeyi bir nebze olsun başarabilseler de uzun vadede o iktidarların yıkıldığı, en azından ortalamalaştığı görülmüştür.

    demokratik rejimlerde ise iktidar bire bir halkın vasatıdır. her hangi bir kahvede 20 tane kenan evren, bir emekli lokalinde 10 tane ecevit, anadolu illerindeki sanayici derneklerinde onlarca demirel, tusiad toplantılarında en azından birkaç mesut yılmaz bulabilirsiniz.
    şu an iktidarda bulunan ve çok eleştirilen parti de halkın ortalamasını yansıtması açısından gayet başarılıdır.

    medya da bundan farklı degildir. şu an televizyonlarda dönen dizilerin veya programların reytinglerine bakarsanız halkın ortalama begenisini de anlamış olursunuz.
    çocuklar duymasın'daki vasat esprilere çılgınca gülen bir kitle olduğu sürece, amerika'da reyting rekorları kıran friends gibi bir dizi bu ülkede çevrilmez hatta burada yayından kaldırılır *. m. ali erbil'in oynadığı saçma sapan filmler hasılat rekorları kırdığı sürece adam gibi film çekilmez. Vs...

    bunlar medyanın halka dayattığı şeyler değildir.
    Bbg türevi programları izleyip, muhabbetini yapan insanlar normalde de farklı bir yaşantı sürmezler. Komşusunun, Eşinin, dostunun dedikodusunu yapacagına banu alkan'ınkini ahu tuğba'nınkini yapar.

    sadece kendi küçük-sınırlı- çevremize bakarak bütün toplumu tahlil edemeyiz.

    Halk normalde Schubert dinliyor da tekelci medya zorla mı ibrahim tatlıses'e program yaptırıyor?
    Veya daha kaliteli yayınlar yapsalar reytinglerinin düşmesinden başka ne değişecek?
    Tek kanallı dönemde Yıllarca klasik müzik ve opera yayını yapıldı, başka bir şey olmadığından herkes de izledi. peki bu yayınların halkın müzik kültürüne ne katkısı oldu?
    Herhangi bir gelişim sağladı mı?

    medyaya bir bakın birde halkın kendi yarattığı, maillerde dolaşan şeylere, sizce hangisinin seviyesi daha yüksek?

    Medya da diğer gruplar(kurumlar) gibi halkın(yani ortalamanın) aynasıdır.
    "medya para babalarının halkı gütmek için kullandığı bir araçtır" demek gerçekliği tam olarak yansıtmaz. güdülecek bir halk olduğu sürece elbet birileri çoban olacaktır.

    Ortalamanın ilk okul üçten terk olduğu bir ülkede bir kültür hayatından bahsedilemez.
    dört nesildir zengin olan ailenin bile olmadığı bir yerde yüksek kültür olamaz.
    Esnaftan bozma iş adamları, köylüden bozma işçiler ve küçük, eğitimli bir grup ile modern toplum oluşmaz.

    Yani halk ne ise medya da odur.
    Kalfaların inşa ettiği bir şehirde ertugrul özkök'ün genel yayın yönetmeni olması çok da şaşırtıcı değildir.
    "Şu çılgın Türkler" adlı romanımsının çılgınca sattığı, ders kitabı yapılmasının konuşulduğu bir memlekette Hıncal uluç'un kültür adamı olarak tanınması gayet normaldir.

    Kısacası öyle başa böyle tarak, böyle gö... neyse.
    3 ...
  7. 5.
  8. 6.
  9. "toplum türkiye'nin önündeki en büyük engeldir"

    türk medyasının içinde bulunduğu yabancılaştırıcılığın, topluma engel olarak addedilmesidir.

    önümüzdeki engelleri eleştireceğimize, engel olmaktan kurtulmak için ilk hamleyi, bizzat kendimiz için yapmalıyız.
    4 ...
  10. 7.
  11. satılık türk medyası sözünden önce söylenecek söz.
    2 ...
  12. 8.
  13. sorumlu yayıncılık veya medya etigi sozunu her duyduğumda katıldıgım bir onermedir.

    arz talep sacmalıgı altına gizlenen medyanın kendini temize cekmeye bile gerek duymadan yayıncılık politikasını kar amaclı gutmesi uzucudur. bu isin basındaki insanlar hic mi ulkesini dusunmuyor, nasıl bu kadar acımasız olabiliyorlar anlayamıyorum ben.

    dayatıyorlar efendim sacma sapan programları. alt gelir grubunda iseniz ve secme sansınız yoksa * * paranoyak olmamak isten bile degil.

    sabahları once gobek atılan pesi sıra aglanan ardından bolca sacmalanan sabah kusagı. hemen ardından yok kocam beni soyle dovdu, yok karım baska adama kactı, yok kızım kotu yola dustu tarzı somuru ogleden sonra kusagı programları. aksam ustu yarısma programı kisvesinde giren absurd sacmalıklar, arsız espiriler. haberlerde ne var peki, bolca siddet, bolca magazin, bolca yalakalık, bolca kanıksama. haber arkasında ise bir suru dizi, oyle boyle degil ama. ask dizileri, ev hanımlarında mutsuz evliliklere bile yol acıyormus arastırmalar gore, hanımlar bak filanca dizide adam karısına sunu aldı sen beni hic sevmiyorsun nidasıyla depresyona bile giriyormus. ya beyler ve gencler...mafya dizileri sayesinde bir anda kendini delikanlı sanıp sacmalayanlar. az okumadık bu tarz haberleri.

    diyecegim o ki, bunlar dayatılıyor, soyle alın kumandayı elinize bir kanallarda dolasın ne olacak. inanın secme sansı yok. elbette bu durum ekonomi ve egitim ile alakalı. sadece televizyon ile sosyallesebilen gunumuz insanına layık gorulenler bunlar malesef. bu durumda devreye su sorun giriyor. insanlar ne zamandan beri sadece televizyon ile sosyallesmeye basladı.
    3 ...
  14. 9.
  15. turk medyasi turkiye nin onundeki en buyuk engeldir

    medyanın toplumları yönlendirici ve etkileyici etkisi göz ardı edilemez. bunun iyi şekilde kullanılması gerektiği ve hatta ara ara kullanıldığı da bir gerçek. medya'nın yine bu doğrultuda bir şeyler yapması gerektiği de kolaylıkla kabul edilebilecek bir durum.

    fakat, amacı sadece kâr olan şirketlerden mütevellit organizasyonlardan, tek amaçlarından* farklı bir beklenti içine girilebilir mi?

    tv'ye bakın. aynı grubun sürüyle "farklı" tv kanalı var. hepsi kendilerine göre sunuyorlar haberleri, ya da kendilerine göre eğlendiriyorlar insanları. gazetelerde ise daha vahim bir boyutu var meselenin. kimi "aydınım ben" diyen kesme, kimi "muhalifim bu hükümete" diyenlere, kimi de "ılımlı bir sistem istiyoruz" diyenlere yönelik. kısaca, herkese, her talebe yönelik arz yapılıyor. bu işin doğası, fakat aynı zamanda da ince ayrımı.

    bugün, x grubu, menfaatini türkiye'deki, farz edelim, dini taassubun delinmesi ve iyice batılaşmasında görüyorsa (böylece yabancı sermayenin türkiye'de temsilciliğini yapmayı öngörüyordur belki) bunu inceden inceye din'in yozlaştırıcılığı konusunda yayınlar yaparak, gazetelerinde, dergilerinde neşirler düzenleyerek gerçekleştirebilir.

    ya da tam tersi bir menfaat kapısı açıldığında, insanları bir ruhsal eksiklik paranoyasına sokup dine yönlendirebilir (halihazırda bir sürü sır ve kapısı mevcut).

    halk bu kadar aciz görünüyor onlara. hak vermek lazım; çünkü böyle görebilecek kadar da istatistikî verileri var. bakın, 20 sene önce topla tüfekle halkın ezmeye çalışacağı ne idüğü belirsiz adamlar, bugün belediye başkanı oldular ve tv'Lerde terör örgütü yanlısı konuşmalar yapıp, teröristin cenazesine çelenk gönderiyor; türkiye'nin yer altı kaynaklarından pay almak istediğini söylüyorlar.

    bu dönüşüm kolay olmadı. kesinlikle medyanın etkisiyle oldu ve bu etki -kişisel kanaatim- iyi olmadı.

    **

    meseleyi toparlarsam,

    daha önceki bir entryde "medyayı bırakıp kendimize bakalım" demiştim.
    ve bunu diyerek karşı çıktığım söylem de şuydu* "toplum medyayı örnek alıyor, o halde medya sorumlu olmalı" (ve zaten (başlıktan ötürü) kötü gidişatın sebebi bu).

    yukarıdaki paragrafları özetlemek gerekirse, temelde aynı şeylerden bahsedilmesine rağmen, medyanın sahip olduğu şirketsel yapı (ki engellenebilir değildir mevcut düzende) nedeniyle bunun sağlanamayacağını söylemeye çalışıyorum.

    dolayısıyla, toplumun, biraz da kendisine dönmediğinden, tarihine bakmadığından, aklını kullanmadığından bu hale geldiğini belirtiyorum.

    sonuçta, bu hale gelirken "her mahalleye bir milyoner", "benim memurum işini bilir"i dinledik ve mest olduk. sınırsız kaynaklar varmışcasına elin parasıyla gerdeğe girdik.
    5 ...
  16. 10.
  17. kanımca, yasama yürütme ve yargıdan sonra gelen güçler birliğinin son noktasıdır medya'nın gücü. abartıyor muyum!? hayır!
    zira, adalet'i sorgulamak, kişiye belli bir kitleye ya da başka bir yayın organına o da olmadı siyasi bir organa karalama kampanyaları başlatmak, halkı başka şeylerle oyalamak konusunda medyanın gözle görülür bir egemenliği söz konusudur.halkın gözünü boyamakta da, halkı uyutmakta da medyanın üstüne yoktur.
    fakat medyanın bu egemenlikte yarar sağlayacak nitelikte olmaması, diğer organlar gibi devletin ya da belirli bir kurulun değil de, özel kişilerin tekelinde olmasından kaynaklanır. herkesin kendi ideolojisi doğrultusunda yayın ahlakı geliştirmesi sonucu aslında hiç de etik olmayan bir tablo çıkıyor gözler önüne.
    herkesin belli bir ideolojisinin olması güzel fakat bu ideoloji doğrultusunda haber anlayışının yanlı ve taraflı olma durumu ne yazık ki cılkı çıkmış bir şekilde ortadadır.
    peki, 'insanlar inandıkları değerleri belli yayın organlarıyla empoze etmeye çalışıyorlar' diyerek onu da geçelim.
    bir bakalım gazetelere ya da televizyonlara;
    büyük izlenme payı alan, tirajları yüksek olan yayın gruplarına;
    bulmaca ve magazin eki dağıtan siktiriboktan gazeteler, diziler, gelin kaynana yarışmaları, magazin olayları o da olmadı dini sembollerle örülü gazeteler başı çekiyor.
    ülkede terör, işsizlik, enflasyon almış başını giderken kadınlar sabah programlarında göbek atıyor ve biz de bu çarkın bir dişlisi olarak duruma iştirak ediyoruz.
    susuyoruz ve kanıksıyoruz sadece...
    neden? çünkü birileri bize bunun yapılmasını gizliden gizliye empoze ediyor. çocuklar artık dışarıda top koşturararak ya da sek sek oynayarak değil televizyon izleyerek büyüyor. birey, yayın kuruluşlarından edindikleri bilginin doğruluğundan tereddüt etmiyor.
    kurmaca olan her şey gerçekmişçesine o aptal kurtusuyla ve onun aleti olan yayınlarla bizim iç dünyamıza giriyor.
    biz de susuyoruz ve giderek daha da kanıksıyoruz...
    bu da ülkeyi kaosa götürüyor gittikçe..
    ve sözde özgür basın bir engel olmaktan ileri gidemiyor ülke için.
    4 ...
  18. 11.
  19. hiç te abartılı olmayan bir önermedir.

    bugün türkiye'nin gelmiş olduğu noktada medyanın payı azımsanamaz. istisnalar olmakla birlikte, medyanın tamamen ticari kuruluş esasına göre yapılandırılmış olması, tarafsız olmalarını engellemiştir. bağımsız değillerdir.

    gazetecilikle uzaktan yakından ilişkisi olmayan işadamları patron olmuşlardır. bu da çıkarları doğrultusunda haberleri çarpıtmalarına, bazı haberleri ön plana alarak, bazılarını yok saymalarına neden olmaktadır. bu patronlar ihalelerde yazarlarına takipçilik yaptıracak kadar ileri gitmektedirler. ve en kötüsü de çıkarları uğruna bugün olduğu gibi rejim tehlikede olduğu halde, iktidara yakın görünebilmek ya da arayı bozmamak için ulusal çıkarları savunmamaktadır.

    görsel medya ise vur patlasın çal oynasın programlarla, kimlik kaybına uğramış zavallıların sulu zırtlak çapaçulluklarıyla gerçek gündemin çok uzağında bir çeşit uyuşturucu görevi yapmaktadır. yozlaşmadaki en büyük pay sahibidir. kendi sahte kahramanlarını arz edip talep oluşturma peşinde kendi gündemini oluşturma yarışındadır.
    bu tutum haberlerde bile sürmekte, her kanalın kendi dizisinin gidişatı, olan olaylar, olacaklar gerçekmiş gibi verilmektedir.

    dördüncü kuvvet medya, bu kuvveti türkiye yararına kullanmadığı gibi tam tersi ketleyici, uyuşturucu olarak kullanmaktadır.
    3 ...
  20. 12.
  21. aydın doğan'a binbir teşekkür(?) etmemiz gerektiğini hatırlatan gerçek.
    (bkz: padişahım çok yaşa)
    0 ...
  22. 13.
  23. genel olarak medyanın yaptığı iştir. türkiye ile sınırlamamak gerekmektedir.
    0 ...
  24. 14.
  25. 15.
  26. türkiye'yi engellemez medya; sadece engellenişin farkındalığını ortadan kaldırır.

    ortaya iki bulaç, iki altan koyar; fatih ürek'in ayıp yerleriyle arkasını, petek dinçöz assolistliğinde de önünü kapatır. broşunun açılıp giren iğnesi bile hissedemeyen bülent ersoy kadar aciz, farkına dahi varmadan altımızdan yastıklar çekilir, üzerimizden yorganlar atılır... evlerimizdeki karılarımız, yataklarımızdaki sevgililerimiz; ailelerimiz ortadan kaldırılır da ruhumuz duymaz...

    yaşasın metamorfoz! yaşasın akp ve yemyeşil, at dışkısı kadar koyu sermaye!
    2 ...
  27. 16.
© 2025 uludağ sözlük