Kimbilir hangi değerli türk büyüğü tarafından asil türk kadınlarına hitaben yazılmış öğütler bütünü.
"Ey Türk Kadını,
Birinci vazifen bulaşığa, çamaşıra ve kocana sahip çıkmaktır. Mevcudiyetinin yegane temeli
budur. Kocan senin en kıymetli hazinendir. Seni bu hazineden mahrum etmek isteyecek kaynanan ve görümcelerin olabilir. Birgün evliliğini kurtarmak mecburiyetine düşersen vazifeye atılmak için bulaşığı, çamaşırı ve akşama ne pişireceğini düşünmeyeceksin.
Bu durum elektriğin ve suyun kesildiği anda ortaya çıkabilir. Evliliğine tecavüz etmek isteyen kaynanan, görümcelerin ve diğer kadınlar dünyada emsali görülmemiş bir galibiyetin mümessili olabilirler. Hatta kılıbık kocan, zor bir ihtimalde olsa da başka bir bayana göz dikmiş olabilir. Aileniz fakru zaruret içinde harap ve bitap düşmüş olabilir.
Ey asil Türk kadını işte bu ahval ve şerait içinde dahi vazifen yuvanı kurtarmaktır. Anasının kuzusu olan kocanı adam etmek senin elindedir. ihtiyaç duyduğun merdane dolabın sol üst köşesinde saklıdır."
NOT : işbu entry yoğun mizahi unsurlar içerdiğinden, 18 yaşından küçüklerin, yaşlıların, kalp hastalarının,hamilelerin ve mizah engellilerin okuması sakıncalıdır.
turk erkeklerinin cikarlari dogrultusunda turk erkekleri tarafindan hazirlanmis gorev listesine turk kadinlarinin soyle bir bakip, suh bir kahkahanin ardindan baska emrin diyerek tepki koymasi gereken gorevlerdir.
aslında doğal şartlarında bir anne olarak güzel insanlar yetiştirmek olması gerekir.
fakat günümüz şartlarına göre değerlendirirsek, top oynamaya çıktığımızda üstümüzü kirlettiğimiz için bizim ağzımıza sıçan, sonra yorucu günün ardından kötü yemek yapan, o da yetmezmiş gibi güzel bir film olduğunda sanki inadına ütü yapıp magazin programı izleyen bir anne nasıl vatana millete hayırlı bi genç yetiştirebilir?
bunlar yetmezmiş gibi alış veriş takıntısıyla bizlerin gününü kabusa çeviren, tüketim çılgını, deli manyak bir ayakkabı düşkünü, pazarı alt üst etmek için yaratılmış bi varlık olarak babanında dikkatini çeker. baba, türk aile toplumunda it gibi çalışır ve eve para getirir, hanımla kavga eder, çocuklara bağırır ve rahatlamak için ya maç izler ya da veli toplantısına gidip çocuğunun aşağılanmasını seyreder ve bir tekme de o vurur.
anne ise babanın kazandığı parayı özellikle mutfak masrafına ayırır daha sonra alışveriş çılgınlığı ile kendini kaybedip aile ekonomisinin içine eder. zaten durum böyle olunca türk kadının pek bi görevi kalmıyor.
tabi bunlar hep şaka.anneler, kadınlar kutsaldır. her ne kadar türk toplumunda değeri bilinmesede..
ev hanımıysa;
sabah eşi işe gitmeden kalkar kahvaltı hazırlar. onu uğurladıktan sonra uyku tutmadığı için bi yandan ortalığı toparlar bi yandan da "sabah sabah seda sayan" izler.
günü falan yoksa ev işleri için acele etmesine gerek yoktur.
reklam arasında annesini arayıp, kaynanası ve kardeşlerinden biri ile ilgili dedikodu yapar.
kahvaltı yapmayı pek sevmezler. eğer eşleri ile birlikte yapmadılarsa yalandan bir şeyler atıştırıp sofrayı toplarlar. ama çay mutlaka 2-3 bardak içilir, ince belli ile.
sonra sütçü gelir, la yanlış anlamayın hemen, sütü alır ve kaynamak üzere ocağa bırakır.
programa dalıp sütü taşırır.
artık yavaştan ev işlerine başlama vakti gelmiştir. zaten günlük yapıldığı için de ev fazla kirli değildir. hem almanya'dan nuriyeaanımın gelini gelmiştir ve bi kek ya da sarma ile ona hoşgeldine gitmek gerekmektedir.
onlar görev mi demeyin, görev tabi. yazılı olmayan . *
ev işleri biter, varsa çamaşır & ütü.
bakın bunlardan ne kadar da görev değilmiş gibi bahsediyorum değil mi? rutin şeyler bunlar, bütünleşmiş artık.
neyse geriye yemek kalır sadece. hemen yapsa da olur ama akşam mı yapsa ki...
canı yemek yapmak istemiyor işte. hem hergün hergün yemek mi yapılır, n'olur ki bugün de kahvaltılık falan yense. neyse en iyisi akşama bırakmak.
eveet, peki çocuklar varsa?
onların uyanması ayrı dert, ödevleri ayrı dert, okul hazırlığı desen evlat katili olma sebebi. zaten onlar varken misafirlik falan da zorlaşır. çünkü onlar okula gitmeden temizliğe başlayamaz ev hanımı kişisi.
bu böyledir, arada ekstra şeyler olsa da bayram temizlği gibi, genelde belli bir rutinde devam eder hayat.
asıl içler acısı olan kısım çalışan bayanların görevleri & çilesi;
çocuk yoksa neyse, bi şekilde temizliğin haftasonu yapılması, akşamları yemeklerin de biraz geç saatte yenmesiyle problem çözülebilir.
ama çocuk varsa...
ya kaynanaya bırakılacaktır ya da kreş&yuva tarzı bi yere.
erkenden kalkar hazırlanırsın, ortalığı toparlarsın, eş kişisi kahvaltı yapmak istiyorsa ona kahvaltı hazırlarsın.
çocuk en son uyandırılır, daha çok uyuyabilsin diye...
onu hazırladıktan sonra artık ya servise bindirir, ya kendi kaynanaya bırakır.
çocuk gitmek istemiyorsa onu sakinleştirir.
işe gittiğinde zaten çoktan yorulmuştur bile.
mesai bitiminde yine çocuğu kendisi alır bıraktığı yerden.
eve geldiğinde çocuğu ile ilgilenmek ister ama yemek yapması gerekmektedir.
yemeği yaparken çocuğun oyalanacağı bir şeyler bulur.
yemeği yapar, sofrayı hazırlar.
eş kişisi gelir, yemek yendikten sonra "kahramanımız" bulaşıkları yıkar.
çocuğun ödevleriyle ilgilenir, ödev yoksa çocukla ilgilenir, oynar biraz.
ev ahalisinin alşkanlığına göre meyve hazırlar yada çay demler.
misafir gelecekse işi bitiktir zaten. bide onlara yapılan ikramların bulaşıklarını yıkar yatmadan.
duş falan zaten hangi araya sıkıştırır ben de bilemedim.
haftasonları da temizlikle geçer.
yani "yük" tür her şey. kendine ayırdığı bi zaman dilimi nerdeyse yoktur.
bilmez ki saçmada olsa "sabah sabah seda sayan" izlemek ne kadar keyiflidir aslında.